Derviş demiş ki; "Beni en iyi Mesut Yılmaz anlıyor. Özellikle liberalleşme ve küreselleşme konularında Sayın Yılmaz'la örtüşüyorum. Hangi ekonomi politikasının yürütülmesi gerektiğini, program konusunda ne yapmak istediğimi en iyi o anlıyor. En kolay Sayın Yılmaz'la anlaşıyorum."
AB Türkiye Temsilcisi Karen Fogg cayır cayır sıcak geçen gündeme hemen limon sıkıyor; "Erdoğan ve çevresinin Hıristiyan demokratlar gibi hareket etmeye çalıştıklarını düşünüyorum. Benzerlik şurada; siyasal ve ekonomik tartışmalara bir bakıma kültürel, ahlaki değerler katmaya çalışıyorlar. Bu bağlamda daha önce söylediğim şeyi tekrar edeceğim, Türkiye'deki partiler Avrupa'daki benzerleriyle bir diyalog, iletişim içinde değiller, bunu büyük eksiklik olarak görüyorum. Oysa daha yakın çalışmalılar.....Tayyip Erdoğan solun boşalttığı alana yönelecek gibi. Pragmatik davranacak".
Liberal sol Derviş en iyi Liberal sağ Yılmaz ile anlaştığını söylüyor, Karen Fogg şimdilerde son sürat İngilizce çalışmaya başlayan "radikal İslâmcı" Tayyip'in, Hristiyan Demokratlar gibi hareket etmeye başladığını düşünüyor.
Aklımı koru Allah'ım.
Demek "yeni" dünya düzeni, globalleşme, küreselleşme bu.
Liberalizm konusunda sol-sağ farkı kalmıyor, muhafazakâr kanada hitab ettiği düşünülen yeni oluşumlar "hristiyan" demokratlaşıyor.
Peki ama Tayyip Erdoğan ne kadar demokrat? "İslâm'da demokrasi olmaz, demokrasi şeriata giden yolda bir araçtır" dememiş miydi?
Hoppala, şimdi bir de bu çıktı. Askerin "irtica kötüdür" derken dini kastetmediğini, dini irtica, dindarları da mürteci olarak tarif etmediğini anlatana kadar dilimizde tüy bitti.
O halde şimdi, kavramların karışıklığı ile bilinçli olarak kafalar da karıştırıldığı için gene sormamız gerek; "Hangisinin şeriat anlayışı?" Taliban'ın mı, Humeyni'nin mi, Kaddafi'nin mi? Yoksa Kara Kaplan'ın mı, Şevki Yılmaz'ın mı, Halil İbrahim Çelik'in mi?
MGK Genel Sekreteri Orgeneral Asparuk'un lobi yapmak için Hollanda'da çeşitli Türk Dernekleriyle ve bu arada Millî Görüş'çülerle görüşmesinden sonra çok kısa bir süre içinde Almanya'da MG kontrolundaki camilere "Siz daha halâ Alman vatandaşı olmadınız mı?" diye soru soran bir sakallı fotoğrafın yer aldığı posterlerin astırıldığını biliyor muydunuz?
Sanki 2.5 milyon Türk'e Alman vatandaşı olun lâfını Asparuk söylemiş gibi?
Asparuk'un bu konulardaki danışmanı kim? Hamdi Mert'in bu konulardaki etkisi, rolü nedir? "Türk askerinin vesayeti altında siyaset yapmaktansa ABD ve AB jandarmasının icazetini tercih eden" Gönültaş'ın son günlerdeki memnuniyetinin arkasında yatan sır nedir?
Kimse kendini aldatıp, emekli deniz paşaları kaynaklı meşkûk bir takım fısıltıların arkasına sığınarak etrafa "Asker beni destekliyor" havası yaymasın. Tayyip Erdoğan'ın Belediye Başkanlığı sırasındaki bir takım kişilerle "zorunlu" bir arada bulunulan "protokol" tanışıklıkları, siyaset sahnesinde yüklendiği yeni rol dolayısı ile şimdiki ilişkilerinde kendisine en ufak bir referans sağlamayacaktır.
Belediye Başkanlığı sırasındaki davranışları, Erdoğan'ın sicilidir ve "dikkatle" not edilmiştir. Hâfıza-i beşer nisyan ile malul olsa bile devletin dinamik güçlerinin hard disklerinde "unutma" gibi bir zafiyet söz konusu değildir.
Tayyip Erdoğan Rizeli de, Kasımpaşalı da değildir. Her iki kültürün arasında bir yerlerde varoşların arabesk felsefesinin düşünce sistematiği ile ve sisteme hınç duyarak yetişmiştir.
Şimdilerde yüzüne, üslubuna, tavır ve hareketlerine takmaya çalıştığı maske bu hıncı gizlemeye yetmemektedir.
Çeşitli partilerden değişik yeni yüzlerin, oluşumuna iltihakı da sistemle, dinamik güçlerle barışmayı hedefleyen yeterli imaj değişikliğini sağlayamamıştır.
Bu kadar transferden sonra DSP'li Tayyibe Gülek'in de; Karen Fogg'un çizdiği yeni renk ve kılığa uygun olarak Tayyip Erdoğan'a iltica edip etmeyeceğini ciddî şekilde merak ediyorum.
Neden olmasın? İsimler arasında gizlenemeyecek kadar büyük benzerlik var da!
AB Türkiye Temsilcisi Karen Fogg cayır cayır sıcak geçen gündeme hemen limon sıkıyor; "Erdoğan ve çevresinin Hıristiyan demokratlar gibi hareket etmeye çalıştıklarını düşünüyorum. Benzerlik şurada; siyasal ve ekonomik tartışmalara bir bakıma kültürel, ahlaki değerler katmaya çalışıyorlar. Bu bağlamda daha önce söylediğim şeyi tekrar edeceğim, Türkiye'deki partiler Avrupa'daki benzerleriyle bir diyalog, iletişim içinde değiller, bunu büyük eksiklik olarak görüyorum. Oysa daha yakın çalışmalılar.....Tayyip Erdoğan solun boşalttığı alana yönelecek gibi. Pragmatik davranacak".
Liberal sol Derviş en iyi Liberal sağ Yılmaz ile anlaştığını söylüyor, Karen Fogg şimdilerde son sürat İngilizce çalışmaya başlayan "radikal İslâmcı" Tayyip'in, Hristiyan Demokratlar gibi hareket etmeye başladığını düşünüyor.
Aklımı koru Allah'ım.
Demek "yeni" dünya düzeni, globalleşme, küreselleşme bu.
Liberalizm konusunda sol-sağ farkı kalmıyor, muhafazakâr kanada hitab ettiği düşünülen yeni oluşumlar "hristiyan" demokratlaşıyor.
Peki ama Tayyip Erdoğan ne kadar demokrat? "İslâm'da demokrasi olmaz, demokrasi şeriata giden yolda bir araçtır" dememiş miydi?
Hoppala, şimdi bir de bu çıktı. Askerin "irtica kötüdür" derken dini kastetmediğini, dini irtica, dindarları da mürteci olarak tarif etmediğini anlatana kadar dilimizde tüy bitti.
O halde şimdi, kavramların karışıklığı ile bilinçli olarak kafalar da karıştırıldığı için gene sormamız gerek; "Hangisinin şeriat anlayışı?" Taliban'ın mı, Humeyni'nin mi, Kaddafi'nin mi? Yoksa Kara Kaplan'ın mı, Şevki Yılmaz'ın mı, Halil İbrahim Çelik'in mi?
MGK Genel Sekreteri Orgeneral Asparuk'un lobi yapmak için Hollanda'da çeşitli Türk Dernekleriyle ve bu arada Millî Görüş'çülerle görüşmesinden sonra çok kısa bir süre içinde Almanya'da MG kontrolundaki camilere "Siz daha halâ Alman vatandaşı olmadınız mı?" diye soru soran bir sakallı fotoğrafın yer aldığı posterlerin astırıldığını biliyor muydunuz?
Sanki 2.5 milyon Türk'e Alman vatandaşı olun lâfını Asparuk söylemiş gibi?
Asparuk'un bu konulardaki danışmanı kim? Hamdi Mert'in bu konulardaki etkisi, rolü nedir? "Türk askerinin vesayeti altında siyaset yapmaktansa ABD ve AB jandarmasının icazetini tercih eden" Gönültaş'ın son günlerdeki memnuniyetinin arkasında yatan sır nedir?
Kimse kendini aldatıp, emekli deniz paşaları kaynaklı meşkûk bir takım fısıltıların arkasına sığınarak etrafa "Asker beni destekliyor" havası yaymasın. Tayyip Erdoğan'ın Belediye Başkanlığı sırasındaki bir takım kişilerle "zorunlu" bir arada bulunulan "protokol" tanışıklıkları, siyaset sahnesinde yüklendiği yeni rol dolayısı ile şimdiki ilişkilerinde kendisine en ufak bir referans sağlamayacaktır.
Belediye Başkanlığı sırasındaki davranışları, Erdoğan'ın sicilidir ve "dikkatle" not edilmiştir. Hâfıza-i beşer nisyan ile malul olsa bile devletin dinamik güçlerinin hard disklerinde "unutma" gibi bir zafiyet söz konusu değildir.
Tayyip Erdoğan Rizeli de, Kasımpaşalı da değildir. Her iki kültürün arasında bir yerlerde varoşların arabesk felsefesinin düşünce sistematiği ile ve sisteme hınç duyarak yetişmiştir.
Şimdilerde yüzüne, üslubuna, tavır ve hareketlerine takmaya çalıştığı maske bu hıncı gizlemeye yetmemektedir.
Çeşitli partilerden değişik yeni yüzlerin, oluşumuna iltihakı da sistemle, dinamik güçlerle barışmayı hedefleyen yeterli imaj değişikliğini sağlayamamıştır.
Bu kadar transferden sonra DSP'li Tayyibe Gülek'in de; Karen Fogg'un çizdiği yeni renk ve kılığa uygun olarak Tayyip Erdoğan'a iltica edip etmeyeceğini ciddî şekilde merak ediyorum.
Neden olmasın? İsimler arasında gizlenemeyecek kadar büyük benzerlik var da!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002