logo
28 MART 2024

Tek çözüm Milli Ekonomi Modeli

05.10.2005 00:00:00


Dünyada çok ciddi bir ekonomik tıkanma yaşandığını, sürekli büyümenin gerçekleştirilemediğini, gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderilemediğini, işsizliğin başını alıp gittiğini söyleyen BTP Lideri Prof. Dr. Haydar Baş, bütün bu problemlerin çözümünün Milli Ekonomi Modelinden geçtiğini belirtti

Dünyada çok ciddi bir ekonomik tıkanma yaşandığını, gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderilemediğini, işsizliğin başını alıp gittiğini söyleyen BTP Lideri Prof. Dr. Haydar Baş, bütün bu problemlerin çözümünün Milli Ekonomi Modelinden geçtiğini belirtti.

BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, bu haftaki Haftanın Sohbeti'nde Selim Kotil ve Nihat Hekimoğlu'nun sorularına verdiği cevaplarda, Türkiye ve dünyanın yaşadığı sürekli büyüme, gelir dağılımındaki adaletsizlik, işsizlik gibi problemlere Milli Ekonomi Modeli'nde nasıl çözümler getirildiğini anlattı.

Muhterem Hocam, yakında Milli Ekonomi Modeli kitabınızla Türk halkı ve dünyada birçok insan buluşacak. Malum kapitalist ve liberal anlayışların çözemedikleri bir takım sorunlar var. Sosyalizm uygulaması ise zaten dünyadan kalkmış durumda. Şu ana kadar kapitalist sistemi uygulayan ülkelerin çözemedikleri en temel meselelerden biri de sürekli büyüme olayıdır. Ülkeler, 3 sene, 5 sene, belli bir dönem büyüyorlar. Arkasından bu büyüme duruyor. Bir çöküş sürecine giriliyor. Oysa siz Milli Ekonomi Modelinizde buna bir çözüm getiriyorsunuz. Neden sosyalizm ve kapitalizm sürekli büyüme problemine bir çözüm getirememişlerdir? Milli Ekonomi Modeli bu probleme nasıl bir çözüm getirmektedir?

Prof. Dr. Haydar Baş -Olay, bizim zannettiğimiz gibi veya bazılarının anlatmaya çalıştığı gibi çok zor bir mesele değildir. Kapitalist dünya parayı, sermayeyi tekelleştiriyor. Takdir edersiniz ki piyasada alış veriş yapılabilmesi için mutlaka vatandaşın alım gücünün olması lazım. Sizin imal ettiğiniz mamul ne kadar mükemmel olursa olsun piyasaya arz ettiğinizde ihtiyacı olan kesimin mala talip olabilmesi için iktidarının, yani cebinde parasının olması gerekiyor. Fakat kapitalizm tekelleşmeyi doğuran bir sistem. Bu sisteme göre bir toplumda güçlenme olacak ama herkesin güçlenmesine gerek yok. Faraza 70 milyonluk Türkiye'de 70 kişinin, bilemediniz 700 kişinin güçlenmesi kâfidir. Böyle olunca da tedavülde bulunan paranın tamamına kapitalist zihniyet müşteridir. Hangi yolla olursa olsun onu kendi tekeline koyar. Mesela Batıda dev sanayi kurumları, dev firmalar vardır. Binlerce, onbinlerce insan bu dev firmalarda çalışır. Orada güçlü bir sınıf vardır. Azdan da azdır. Bunlar zengin patrondur, dediğini yapandır. Patron denilen insanların emrinde çalışan işçi sınıfı vardır. Bu işçi sınıfı da ağzı ile kuş kapsa belli bir maişetin üzerine çıkamaz.

Modern kölelik sistemi Karın tokluğuna, göz tokluğuna çalışır; bilmem ama bu işçi sınıfıdır. Bu, işçi sınıfı geleneğini bozan da Avrupa'da Türklerdir. Onlar geleneklerinden kaynaklanan tasarruf etme özelliği ile kazandıkları paraları biriktirdiler, bir sermaye oluşturdular ve işçi olarak gittikleri yerde patron oldular. Bu, Batıda pek olan bir iş değildir. Yani bir insan fabrikada çalışacak, kazancını üst üste koyacak, on sene sonra iş yeri açacak; Batı kültüründe böyle bir olay yoktur. Orada bir ağa var, bir efendi var, patron var; iki, bir işçi var, köle var. Kapitalist sistem modern kölelik sistemidir. Bu kölelik sistemini Batıda delen de Türk milletidir. Demek istediğim şu: Bu sistemde kabul edelim ki 500 kişinin elinde olan mevduat 100 birim ise 99'u o 500 kişinin elindedir. Biri de 70 milyonun elindedir. Bu derece korkunç bir adaletsizlik, dengesizlik vardır. Bu kadar alım gücünden mahrum olan piyasa ne ile iş yapacak? Siz iş yapacaksınız ama ne ile iş yapacaksınız? Para ile yapacaksınız. Ama senin alım gücün ortada. Yani alım gücünün üstüne çıkıp bir şey alman mümkün mü? Değil. İşte kapitalist dünya ürettiğini onun için sınırlı pazarlamak mecburiyetindedir. Bu sınırı aşamaz. Burada dış dünyaya ihracatın temel esprisi aslında kendi içinde alım gücü tükendiğindendir. Yeterli alım gücüne sahip olmadığından dolayı dış dünyada kendine pazar arıyor. Halbuki sıhhatli üretim iç dünyada kendisine pazar bulan üretimdir. Üretirsin. Fazlasını dış dünyaya rahatlıkla satabilirsin. Alım gücünü devreye koyacak olan, işçinin, bireyin cebindeki paradır. Batıda bu sınırlıdır. Sınırlı olduğu için de üretim yapılıyor, ama tüketim istenilen seviyede yapılamıyor. Bütün dünyada hangi sınıf üreticisine, tüccarına, işverenine bakarsanız bakın kendisine pazar arıyor. Neden arıyor? Kendi bölgesinde tüketen sınıf kalmadı da ondan. Onun için "bulabilir miyim?" diye dışarıya çıkıyor. Bu, sistemin bir tıkanıklığıdır. Böyle bir sistemin büyümesi mümkün değildir.

Kapitalizm ve sosyalizmde sürekli büyüme olmazGelelim sosyalizme veya komünizme. Kollektif yaşamayı bir kural haline getiren Marks'ın iddiasına göre patronlar, işçileri soyuyor. Yani işçi emeğinin karşılığını alamıyor. Patron işçinin emeğinin karşılığını cebine kâr olarak koyuyor. O hak işçiye aittir. Böyle garip bir felsefesi var. O zaman ne yapmak lazım? Madem bizi zengin sınıf soyuyor. Biz bir araya gelelim. Devlet denilen iradeye çalışalım. Bu irade de bize kazandığımızı adil bir şekilde taksim etsin. İşte komünizm dediğimiz o bela sekreteryasıyla birlikte ne yaptı, bunların başına bela oldu. Yani millet devlete çalıştı. Devleti yöneten irade halka çalışmadı. Kendine çalıştı. Yani iki tarafta da kölelik oldu. Biri patrona kölelik, diğeri devlete kölelik. Dolayısıyla orada da işçi sınıfı aradığını bulamadı. Karnını doyuramadı. Sırtını giydiremedi. Geziyor, tozuyor, ama cebinde parası yok ki alsın. Bu sebepten dolayı gerek komünizm, gerekse kapitalizm ferdi üreticiye pazar yapamadığından dolayı sürekli büyüme olamıyor. Ekonomi emme basma tulumba gibidir. Üreteceksin ama ürettiğine talip pazarın olacak. Bunu iki sistem de beceremedi. Dolayısıyla dünyada çok ciddi bir tıkanıklık var. Sürekli büyüme de bundan dolayı olmamıştır.

Milli Ekonomi Modelinin farkıPeki yapılması gereken nedir? Sosyal devletin bireylerini destekleme dediğimiz anlayış aslında pazar olma kabiliyetini herkese kazandırmaktır. Toplum bireylerinin tamamına kazandırmaktır. İstediği şekilde istediği alışveriş imkanını ona kazandırmaktır. Zaten insan olarak doğduğu için bu, onun hakkıdır. İnsan hakları denilen şey budur. Buna bizim örfümüzde kul hakkı denir. Bu, onun hakkıdır. Allah onu dünyaya göndermekle bu hakkı ona ihsan eyledi. Sen, ben ona ihsan etmiyoruz. Bu insanın karnını doyurması lazım. Sırtını giydirmesi lazım. Bizim anlatmaya çalıştığımız modelimizde bireyler mutlaka istediğini yiyebilmeli, istediğini giymeli. Onu yapabilmesi için de cebinde alım gücünün olması lazım. Böyle bir problem olmaması lazım. İşte biz problemi çeşitli saiklerle, gerek vergi, gerek sosyal devlet mantığıyla, gerekse çalışana hak ettiğini fazlasıyla verme mantığıyla çözüyoruz. Böylece halkın toplumda tüketme gücü istenilen seviyeye geliyor. Üreten de tüketen olduğu için üretiyor. O üretiyor, bu tüketiyor. Zaten ekonomide amaç nedir? Sürekli yukarıya çıkmaktır. İşte bu anlayış devamlı surette ekonomik hayata tavan yaptırıyor. Bizim farkımız budur.

Hocam, kapitalizmin cevap veremediği ikinci bir soru daha var. Gelir dağılımındaki dengesizliği çözmüş değil. Aksine bu dengesizlik her geçen gün artıyor.

Prof. Dr. Haydar Baş -Esasen hastalığın kaynağı da buradan geliyor. Gelir dağılımında adalet olmadığı için para yine tekelleşiyor. Faraza benim elimde 100 milyar olursa bunu benim pazara indirme kabiliyetimle herhangi bir mahallede bir insanın elinde 5-10 milyar olursa bunu pazara indirme kabiliyeti daha farklı olur. Yani orta kesimin pazar olma kabiliyeti alabildiğine daha fazladır. Ama biraz standartların üzerinde gibi gördüğümüz kesimin pazar olma  kabiliyeti daha azdır. Eğer adil dağıtım olmazsa bu adamın cebindeki para pazarda müşteri olmaz. Ama işçinin cebinde müşteri olur. Memurda, tarım kesiminde müşteri olur. Onun için adil dağıtım şarttır. Bunu yapmadığınız takdirde bir adım atamazsınız. 

Hocam, yine tarım kesiminin desteklenmesi, işçi ücretlerinin yüksek konumlandırılması, ev hanımlarının emekli edilmesi var.

Prof. Dr. Haydar Baş -Tabii bu bütünün parçaları oluyor. Gayemiz tüketimi devreye koymak. Tüketimi devreye koymak derken her vatandaşın ihtiyacı olan geçimi önüne getirmeyi kastediyoruz. Vatandaş böyle sıkıntı çekmeyecek. O tükettikçe üreten de üretecek. Böyle adil bir denge söz konusu olacak.

Bu da sosyal devlet anlayışının icabı olarak yapılacak değil mi?

Prof. Dr. Haydar Baş -Zaten sosyal devlet  bizim bu modelimizin gereğidir. Bu modelin hayat bulması için sosyal devlet anlayışının hayata geçmesi lazım.

VERGİ VATANDAŞIN SIRTINA YÜKTÜR

Hocam, bugün uygulanan vergi sisteminde verginin tabana yayılması ve herkesten vergi alınması uygulanıyor. Halbuki siz farklı bir vergi sistemi savunuyorsunuz. Herkesten alınmamasını, bir kesimden de hiç alınmamasını savunuyorsunuz. Bu hususu biraz açar mısınız?

Prof. Dr. Haydar Baş -Ben bazı ekonomistleri dinliyorum. "Vergiyi tabana yaymak lazım. Devletin ihtiyacı olan parayı herkesten böylece alabiliriz" diyorlar. Bu, görüntü itibariyle bize hoş gelen, fakat netice vermeyen bir anlayıştır. Aslında vergi vatandaşın sırtında bir yüktür. Evet, devlete veriyorsun ama vatandaşın alım gücünü, kabiliyetini yok ediyorsun. Bu kabiliyet yok olunca vatandaş pazar olma kabiliyetini kaybediyor.  Mesela yılda yaptığı ticarette 50 milyar kazanan bir arkadaşı düşünelim. %40 vergi verdiğini hesap edersek bu arkadaşın devlete 20 milyar vergi vermesi gerekecek. Bizim mantığımıza göre bu 20 milyarı devletin alması devletin zararına, almaması devletin faydasına olur. Biz diyoruz ki, 50 milyar kazanan vatandaştan 20 milyar vergi alırsak onun alım gücünü 20 milyar aşağıya çekeriz. Halbuki biz bu alım gücünü onda bırakalım. Yapılan hesaplamalara göre para piyasada yılda 15 defa dolaşır. 15 ile 20 milyarı çarparsak yılda 300 milyarlık bir netice ortaya çıkar. Yani bu kadar ciro yapmış olursunuz. Her ticaretten %30 kâr yaparsanız bu vatandaşımız 90 milyar lira kazanmış oluyor. Yani alacağımız 20 milyar vergiyi almaz isek bunun getireceği kâr 90 milyar oluyor. Devletin bu sefer alacağı vergi %40'tan 36 milyar oluyor. Yani bir yıl evvel 50 milyardan 20 milyar vergi alan devlet, sadece bu vergiyi almamakla bir yıl sonra 36 milyar kârlı çıkıyor. Onun için vergiyi herkesten değil kazanandan alarak kazanmayan sınıfın alım gücünü devreye koyarak onu talep eden vaziyette tutmak, böylece toplumun bireylerinde hem adil dağılımı gerçekleştirmek, hem de gerçekten kazanandan vergi alma yolunu devlet olarak devreye koymak lazım ki herkes hayatından memnun olsun. Kazanan kazandığı için kaçırmadan vergisini versin, müşteri olan cebinde parası olduğu için müşteri olsun. Bunun bir de alt yapısı, örfü, adeti var. Sistemler milletlerin hayatı ile ciddi derecede alakalıdır. Hangi memleketin insanına giderseniz gidin ticareti kendi örfü, adeti, gelenekleriyle paraleldir. Onun için ticaret hayatını düşünürken onu kendi dünyanızın dışında düşünmeyeceksiniz. Zaten ekonomi hayatın kendisidir. Onu hayatın dışına taşıyarak, yabancı kuralları getirerek monte etmeye çalışmak işte Türkiye'nin düştüğü duruma düşmek olur. Bizim anlatmaya çalıştığımız bu şey tamamen ekonomiyi büyütmeye yöneliktir. Devletin kârlı olduğu bir modeldir. Burada devlet de kârlıdır, vatandaş da kârlıdır.

Hocam, devlet akaryakıta her gün zam yapıp duruyor. Bir liraya aldığı akaryakıta bir lira vergi koyuyor, iki liraya satıyor.

Prof. Dr. Haydar Baş -Bunda ne devlet, ne vatandaş kâr edebilir. Bu, aslında birbirini tüketmedir. Birbirini tüketiyorlar.

O zaman akaryakıttan böyle vergi alınmamalı değil mi?

Prof. Dr. Haydar Baş -Tabii kesinlikle alınmamalı.

Hocam, kapitalizmin çözemediği üçüncü problem de tam istihdam, yani işsizlik problemi. Hatta artık % 5'lik işsizlik oranları ekonominin doğal yapısı olarak görülmeye başlandı. Bütün dünyada ciddi bir işsizlik olayı var. Sizin bu vergi modeli ve sosyal devlet anlayışının sürekli büyümeyi sağlamasıyla birlikte istihdam problemi nasıl halledilecek?

Prof. Dr. Haydar Baş -Hayatın içindesiniz, dışında değilsiniz. İş yapabilmek için evvela kapitale ihtiyaç var. Bu imkanları siz önünüzde buluyorsunuz. İş yapan insanın işçiye ihtiyacı vardır. Bununla devreye giriyorsunuz. Bu, tam istihdamı temin eden en kestirme yoldur.
'İBB adayını çek' teklifine yanıt verdi
AKP'ye 3 şartını açıkladı
AKP'den bir seçim klasiği
Seçime 3 gün kala gaz bulundu!
İSO'dan tarihi uyarı
'Eğitimli gençlerimizi avlamak için...'
'AJet ile anlaşmamız yok'
THY'den çok garip Ajet kararı!
Almanya'nın öteki yüzü
Avrupa'nın ilk siyonist ülkesi Almanya!
CHP adayı istifa edip AKP'ye katıldı
'Erdoğan'ın emrinde olacağız'
Rezalet ötesi
Yahudi askerler aşağılıkta da zirvede!
'Sandık, hepimizin namusuna emanettir'
Erdoğan son mitingini yaptı
'Gençler BTP’ye akın ediyor'
Zeytinburnu'nda BTP coşkusu
'Para sayma' soruşturmasında Muammer Keskin'in ifadesi
'Bağış karşılığı makbuz almadım'
Yargıtay Başkanı seçimi 31 Mart sonrasına kaldı
10. turda da sonuç çıkmadı
1 Nisan'da okullar tatil mi?
Milli Eğitim Bakanlığı açıkladı
Emekli maaşı için seçim sonrasını işaret etti
'Temmuz' ayında masaya yatıracağız'
"Siyasetten bağımsız bir araştırma enstitüsü kuracağız"
BTP İstanbul Adayı Cihan Erdoğanyılmaz
'İBB adayını çek' teklifine yanıt verdi
AKP'ye 3 şartını açıkladı
AKP'den bir seçim klasiği
Seçime 3 gün kala gaz bulundu!
İSO'dan tarihi uyarı
'Eğitimli gençlerimizi avlamak için...'
'AJet ile anlaşmamız yok'
THY'den çok garip Ajet kararı!
Almanya'nın öteki yüzü
Avrupa'nın ilk siyonist ülkesi Almanya!
CHP adayı istifa edip AKP'ye katıldı
'Erdoğan'ın emrinde olacağız'
Rezalet ötesi
Yahudi askerler aşağılıkta da zirvede!
'Sandık, hepimizin namusuna emanettir'
Erdoğan son mitingini yaptı
'Gençler BTP’ye akın ediyor'
Zeytinburnu'nda BTP coşkusu
'Para sayma' soruşturmasında Muammer Keskin'in ifadesi
'Bağış karşılığı makbuz almadım'
Yargıtay Başkanı seçimi 31 Mart sonrasına kaldı
10. turda da sonuç çıkmadı
1 Nisan'da okullar tatil mi?
Milli Eğitim Bakanlığı açıkladı
Emekli maaşı için seçim sonrasını işaret etti
'Temmuz' ayında masaya yatıracağız'
"Siyasetten bağımsız bir araştırma enstitüsü kuracağız"
BTP İstanbul Adayı Cihan Erdoğanyılmaz

Geçmişte katlettiklerinin katliamlarına destek oluyorlar

 
 
İkinci Dünya Savaşı'nda yüzbinlerce Yahudiyi katleden Almanya, hızlı adımlarla 'siyonist ülke olma' yolunda ilerliyor. Gazze'de soykırım yapan İsrail'i açıkça desteklemekten geri kalmayan Berlin yönetimi, geçmişte soykırıma uğrattıkları Yahudilere bir bakıma "Bizden intikam almayın ancak kimi soykırıma tabi tutarsanız tutun, sizi destekleyeceğiz" mesajı vermiş oluyor. 
28.03.2024 17:58:00 / Güncelleme: 28.03.2024 18:06:02
AHMET TURAN YİĞİT
 Geçmişte katlettiklerinin katliamlarına destek oluyorlar
 Geçmişte katlettiklerinin katliamlarına destek oluyorlar


İkinci Dünya Savaşı'nda yüzbinlerce Yahudiyi katleden Almanya, hızlı adımlarla 'siyonist ülke olma' yolunda ilerliyor. Gazze'de soykırım yapan İsrail'i açıkça desteklemekten geri kalmayan Berlin yönetimi, geçmişte soykırıma uğrattıkları Yahudilere bir bakıma "Bizden intikam almayın ancak kimi soykırıma tabi tutarsanız tutun, sizi destekleyeceğiz" mesajı vermiş oluyor.


Siyonizm karşıtı örgüte baskı

Nitekim Almanya'da, siyonizm karşıtı "Orta Doğu'da Adil Barış İçin Yahudilerin Sesi - Jüdische Stimme für gerechten Frieden in Nahost" adlı Yahudi derneğin banka hesabı, üyelerin tam listesini ve adreslerini talep eden bankalar tarafından bloke edildi. Dernek, daha önce Berlin'de düzenlediği gösteride, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarını protesto etmişti. Öte yandan Almanya'da vatandaşlığa geçişlerde yapılan testin, gelecekte İsrail, Holokost ve Yahudilikle ilgili soruları da içereceği bildirildi.

Bakanın söyledikleri yenilir yutulur gibi değil

Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser, yenilenmiş soru listesini önemli bir adım olarak gördüğünü belirterek, "Değerlerimizi paylaşmayan hiç kimse Alman pasaportu alamaz. Burada çok net bir kırmızı çizgi çizdik" ifadesini kullandı. Faeser, antisemitizm, ırkçılık ve diğer insanları aşağılama biçimlerinin Alman vatandaşlığına geçişte engel teşkil ettiğini belirtti. Almanya'nın Holokost'tan dolayı İsrail'i ve Yahudileri koruma konusunda özel sorumluluğu bulunduğunu dile getiren Faeser, "Bu sorumluluk bugünkü kimliğimizin bir parçasıdır" değerlendirmesinde bulundu. 

Özgür Özel hakkında 'zibidi' benzetmesi nedeniyle suç duyurusu

Kahramankazan 15 Temmuz Gaziler ve Şehit Aileleri Derneği, CHP Genel Başkanı Özgür Özel hakkında "Kot üstüne perdelik kumaştan kefen çeken zibidiler' sözleri nedeniyle suç duyurusunda bulundu.
28.03.2024 16:32:00
İhlas Haber Ajansı
Özgür Özel hakkında 'zibidi' benzetmesi nedeniyle suç duyurusu
Özgür Özel hakkında 'zibidi' benzetmesi nedeniyle suç duyurusu
Kahramankazan 15 Temmuz Gaziler ve Şehit Aileleri Derneği, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel'in bir mitingde 'Tayyip Bey çağırınca oraya dizilen kot üstüne perdelik kumaştan kefen çeken zibidiler değil, dedesi Çanakkale'de kefensiz yatanlar kurtarır bu memleketi" ifadelerini kullanması üzerine hakkında suç duyurusunda bulundu.

Konuya ilişkin açıklamada bulunan Kahramankazan 15 Temmuz Gaziler ve Şehit Aileleri Derneği Başkanı Cafer Akın, 'CHP Genel Başkanı Özgür Özel haddini aşan açıklamalarda bulunmuştur. Bunun üzerine Kahramankazan 15 Temmuz Şehit Aileleri ve Gaziler Derneği olarak suç duyurusunda bulunacağız. CHP Genel Başkanı hadsiz Özgür Özel, 15 Temmuz darbe girişimine karşı koyan vatandaşlarımıza utanmadan, sıkılmadan 'zibidi' dedi. 'Tayyip Bey'in çağrısına oraya dizilen kot üstüne perdelik kumaştan kefen çeken zibidiler değil, dedesi Çanakkale'de kefensiz yatanlar kurtarır bu memleketi' ifadesini kullandı. CHP, Mustafa Kemal Atatürk'ün kemiklerini sızlatmaya devam ediyor. Özgür Özel'i kınıyoruz. 15 Temmuz şehit ve gazilerine zibidi diyemezsin, haddini bil' diye konuştu.

'Fetullahçı teröristlere inanç grubu güzellemesi yapan CHP Genel Başkanı Özgür Özel'i kınıyoruz'

Özel'den özür beklediklerini söyleyen Akın, 'Aziz Türk milleti evlatları, söz konusu vatan olduğunda canlarından geçerek darbecileri ve darbeciliğe alkış tutanları durdurmuşlardır. 15 Temmuz'da devletinin çağrısıyla milletle kol kola şehadete yürüyerek tanklara siper olan aziz şehitlerimizin aileleriyle birlikte şehitlere 'zibidi' deme hadsizliğini gösteren Fetullahçı teröristlere inanç grubu güzellemesi yapan CHP Genel Başkanı Özgür Özel'i kınıyoruz. Her halükarda ülkeyi sizin kurtarmayacağınız kesin. Tankların arasından sıvışıp giderken, televizyon karşısında kahvenizi yudumlayarak izlediğiniz 15 Temmuz'da meydanlarda can veren, kan veren o 'zibidi' dediğiniz korkusuz kahramanlardan öğrenecek çok şeyiniz var. Asıl zibidi kim biliyor musunuz' O gece darbe oluyor diye alkış tutanlar, o gece kadeh kaldıranlar, o gece tankların arasından sıvışanlar, o geceden sonra darbecileri savunanlar, kahpe teröristlerle iş birliği içerisinde olanlar; millet siz siyasi malzeme yapın diye kurtarmadı bu vatanı. Ne Çanakkale'de kefensiz yatan atalarımız ne de 15 Temmuz'da karşı koyarken şehit olan yiğitlerimiz. Kahraman gazilerimiz, bu ülke için zerre faydası olmayanlar, ülke yönetimine talip olmaktan utanmıyorlar. CHP Genel Başkanı Özgür Özel'den şehit ailelerimiz ve gazilerimizden acilen özür dilemesini bekliyor ve şiddetle kınıyoruz' dedi.

'Atatürk'ün kurduğu bir partide gazilere ve şehitlere bu söylem kabul edilemez niteliktedir'

Özel'in sözlerinin kabul edilemez olduğunu söyleyen Avukat Burakhan Çınar ise, 'Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve aziz milleti için bir an olsun gözünü kırpmadan şehit olan ve yine bu uğurda gazi olanlara CHP Genel Başkanı'nın TV kanallarında da görüleceği üzere açık bir şekilde 'zibidi' şeklindeki hakaretini derin bir üzüntü ile hep beraber izledik, takip ettik. DEM Parti ile kent uzantısı neticesinde PKK'lı kişileri ilçe yönetimlerine sokan bir partinin genel başkanının her mitingde, hatta kendi partisinin genel başkanlık seçimlerinde dahi Selahattin Demirtaş'a, Osman Kavala'ya selam gönderirken, gazi veya şehit gibi kelimelerin nasıl bir maneviyat oluşturduğunu anlaması bizler tarafından beklenemez. Türk Ceza Kanunu'nun belirli maddelerini ihlal etmesi ve gazilerimiz ile şehit ailelerimiz üzerinde nasıl bir etki uyandırdığı kamuoyunun takdirindedir. Bu nedenle Kahramankazan Cumhuriyet Başsavcılığımıza şikayetçi olmak için burada bulunuyoruz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu bir partide gazilere ve şehitlere bu söylem kabul edilemez niteliktedir. Bu nedenle de Özgür Özel'i kınıyoruz ve kendisinden şikayetçiyiz. Yüce Türk adaleti gereğini yapacaktır' ifadelerini kullandı.

Balıkçı Kenan'dan İmamoğlu'na tepki: Arsamızı elimizden alıp işletmemizi mühürlemek istiyor

Türkiye Deniz Canlıları Müzesi Kurucusu Kenan Balcı, 'Gece geliyorlar, gündüz geliyorlar. Arsamızı elimizden alıp işletmemizi mühürlemek istiyorlar' dedi.
28.03.2024 12:53:00
İhlas Haber Ajansı
Balıkçı Kenan'dan İmamoğlu'na tepki: Arsamızı elimizden alıp işletmemizi mühürlemek istiyor
Balıkçı Kenan'dan İmamoğlu'na tepki: Arsamızı elimizden alıp işletmemizi mühürlemek istiyor
Türkiye Deniz Canlıları Müzesi'nin de bulunduğu Beylikdüzü Balıkçı Kenan Tesisleri sahibi balıkçı Kenan Balcı İmamoğlu aleyhinde yapmış olduğu açıklamalar sonrasında işletmesi zabıtalar tarafından ablukaya alındı ve mühürlenmek istendi. Evraklarının tam ve eksiksiz olduğunu belirten tesis sahibi Balıkçı Kenan Balcı, "İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun talimatıyla işletme adeta abluka altına alındı. 150 bin lira olan arazimize 1500 lira verip almaya çalışıyorlar" dedi.

Zabıta ekiplerine direnen Kenan Balcı, 'Ben 15 yıldır Anadolu Caddesi üzerinde, 50 yıldır da esnaflık yapıyorum. Böyle bir şey ilk defa gördüm. Zabıta ekipleri talimatla işletmemizi mühürlemeye geliyorlar. Bizlere de 'bu mühür sembolik' diye ifadelerde bulunuyorlar. Gündüz ayrı ekip, gece ayrı ekip geliyor. zabıta ekipleri işlerini bırakmışlar, Balıkçı Kenan Tesisleri'ni ablukaya almışlar. Gündüz zabıta ekip araçlarla geliyorlar. Gecede vinçlerle. Bizim arazimizi, işletmemizi elimizden almak için her yolu deniyorlar' ifadelerini kullandı.

"Ben bir esnaf olarak kazanımlarımı korumak amaçlı çıktığım bu yolda her geçen gün yeni bir zulümle karşı karşıya kalıyorum" ifadelerini kullanan Balcı, '50 yıldır balıkçıyım. Esnaflık yapıyorum. İmamoğlu tarafından yaklaşık 5 yıl önce kendi tapulu arazimden bir kısmını hediye etmem istendi. Ben bu isteği reddettim. Ondan sonra isteklerini yerine getirmediğim için kapsamlı olarak yıpratma ve yıldırma kampanyası başlattılar. Kendi tapulu arazime el koydular. Metrekaresi 150 bin lira olan arazimin metrekaresini bin 500 liraya almaya çalıştılar. Biz sesimizi yükselttikçe, itiraz ettikçe onlar daha çok üstümüze gelmeye başladılar' dedi.

"Paradan kuleler yapan İmamoğlu ve ekibi istediklerine ulaşamayınca zulmün dozunu artırmaya başladı" diyen Balcı, '30 yıldır bu bölgede balıkçılık yapıyorum. Ruhsatımı kendisi verdi. Ama şimdi beni ruhsatsız balık satmakla suçluyor. Ruhsatsız olduğu gerekçesiyle işyerimi kapatmak istiyor. Bu dükkanım tam 15 yıldır aynı yerde faaliyet göstermekte. 15 yıldır sorunsuz bir şekilde çalışan işyerimi istediklerini yapmadığım için ruhsatsızdır diye ilan edip kapatmak istiyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar burada balık satmaya devam edeceğiz. Arazimi, işyerimi İmamoğlu'na yem etmeyeceğim. Bu arazimin tapularını pankart yapıp suratlarına çarpıyorum' diye konuştu.

"İmamoğlu'na karşı bizi koruyun"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan yardım isteyen Balıkçı Kenan Balcı, 'Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a seslenmek istiyorum. Erdoğan sevdalısı esnaf olarak başımıza bu işleri açan, bize çökmeye çalışan, paradan yeni kuleler yapmak isteyen, İmamoğlu ve ekibine karşı bizi koruyun. Adaletin sağlanmasına vesile olun. Hz Ömer adaletinin temsilcisi sayın Cumhurbaşkanımızdan bunu talep ediyorum. Lütfen zulme karşı yanımızda olun' ifadelerini kullandı.

Akkuyu'da büyük eylem

Türkiye'nin ilk nükleer güç santrali olan, Rosatom Enerji Şirketi tarafından Mersin'in Gülnar ilçesindeki Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nde taşeron firmanın çalışanları, maaş alamadıklarını belirterek bazı bölümlerde iş bıraktı
28.03.2024 10:11:00 / Güncelleme: 28.03.2024 10:15:27
İhlas Haber Ajansı
Akkuyu'da büyük eylem
Akkuyu'da büyük eylem
Türkiye'nin ilk nükleer güç santrali olan, Rosatom Enerji Şirketi tarafından Mersin'in Gülnar ilçesindeki Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nde taşeron firmanın çalışanları, maaş alamadıklarını belirterek bazı bölümlerde iş bıraktı.

Mersin'de yapımı devam eden Akkuyu NGS inşaatında çalışan işçiler, taşeron firmanın maaş ödemediğini ileri sürerek eyleme başladı. Dün yüzlerce işçinin iş bırakmasıyla başlayan eylem nedeniyle bölgede güvenlik tedbirleri de arttırıldı. Maaşlarının yatmadığını belirten işçilerin bugün de iş bırakma eylemlerine devam ettiği öğrenildi.

Daha önce de birçok kez Akkuyu Nükleer Güç Santrali'ndeki taşeron firmanın işçileri maaşlarını alamadıkları gerekçesiyle eylemler yapmıştı.
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.