Merkezden muhite doğru yayılan dalga hareketi gibi, iyiye, güzele, hayra ve üretime doğru ilk hareket senden başlayacak ve etrafına doğru yayılacak.
Tertemiz bir hayat; tertemiz bir çevre, tertemiz bir atmosfer, tertemiz arkadaşlar ve tertemiz komşulara sahip olmaktan geçiyor ki bunun da ilk şartı sizin tertemiz amellerle, salih amellerle donanmış biri olmanıza bağlıdır.
Telaffuz ederken bile içimizin açıldığı bu "tertemiz" vasfı, sözlerinizde yoksa, özünüzde yoksa, davranışlarınıza yansımıyorsa, ikili ilişkilerde kendini göstermiyorsa, arkadaşlık ve komşuluk ilişkilerinde hiç izine rastlanmıyorsa, boşuna beklemeyin o tertemiz hayat sizin semtinize asla uğramayacaktır.
Sözünü ettiğimiz bu "tertemizlik" özelliğine eliniz, ayağınız, gözünüz kulağınız, sözünüz ameliniz, tutumunuz davranışınız sahip değilse eğer, götürüp zorla o tertemiz hayatın içine soksalar bile huzur bulamaz, rahat edemezsiniz.
Hal ve gidişatınızla içinde bulunduğunuz ortam arasında bir uyum, bir uygunluk, bir benzerlik olmalı ki sizin için bir huzurdan söz edilebilsin.
Temizlik, tertemiz olma hali sizden, nefsinizden, elinizden, evinizden, mahallenizden, köyünüzden, kentinizden ülkenize doğru yayılmalı ki topyekûn bir "tertemiz hayattan" bahsedilebilsin.
"Erkek veya kadın, kim mü'min olarak iyi amel işlerse, biz ona hoş ve huzurlu bir hayat yaşatırız ve yine şüphesiz böylelerini, yapageldikleri en güzel şey neyse, ona göre ödüllendireceğiz." (Nahl: 97).
Demek ki huzurlu bir hayat salih ameller şartına bağlıdır, salih amel sahibi kadın ve erkeklerden oluşmuş bir toplum "tertemiz" bir toplumdur ve "tertemiz bir hayat ile" yaşamayı hak etmişlerdir.
Kerim Kitabımızda zarar-ziyan içinde, hüsran içinde olduğu ilan edilen insan cinsinden istisna edilen, bu kategoriden ayrı tutulan kesimin şu dört vasfı elbette dikkat çekicidir ve "salih amelin" dört bir yana ısrarla yayılmasını öğütlemektedir:
"Kasem olsun ki Asra.
İnsan mutlak bir hüsranda.
Ancak o kimseler başka ki iman edip salih ameller işlediler ve hep hakka vasiyyetleştiler ve sabra vasiyyetleştiler." (Asr Suresi, Elmalılı).
"Zamana, asırlara, ikindilere, senin peygamberlikle görevlendirildiğin evrensel döneme and olsun!
İmanla güvene kavuşmadıkça, müslümanca yaşayıp kin, nefret ve ihtiraslarını yenmedikçe, Peygamberin sorumluluğuna eş görevler yapmadıkça, hakkı, sorumluluğu ve sabrederek mücadeleye devamı, birliği birbirlerine tavsiye etmedikçe, âhireti unutarak dünyaya bağlanıp, şeytanî güçlerle işbirliğine devam ettikçe insanlar, Müslümanlar elbette zarardadır, hüsrandadır.
Ancak iman edip, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenler, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanlar, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanlar, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenler, birbirlerine, toplumda hakça düzeni gerçekleştirecek hak kitap Kur'ân'ı, hak din İslâm'ı, doğruyu, hakkı, sorumluluğu, birliği insanlığı tavsiye edenler, birbirlerine sabırla mücadeleye devamı tavsiye edenler zararda değildir." (Asr Suresi, Ahmet tekin)
"İncire, zeytine, (Musa'nın, Rabbine münacatta bulunduğu) Sina dağına, bu güvenli şehre (Mekke'ye) and olsun ki, Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık.
Sonra onu, (inkâr ve isyan edince) aşağıların aşağısına çevirdik.
Yalnız inanan ve iyi işler yapanlar hariç. Onlar için kesintisiz bir mükâfat vardır.
O halde (ey insan! Bunca delillerden sonra) sana dini (hesap gününü) yalan saydırtan nedir?
Allah hükmedenlerin en güzel hükmedeni değil midir?" (Tin Suresi, Cemal Külünkoğlu).
Tertemiz bir hayat; tertemiz bir çevre, tertemiz bir atmosfer, tertemiz arkadaşlar ve tertemiz komşulara sahip olmaktan geçiyor ki bunun da ilk şartı sizin tertemiz amellerle, salih amellerle donanmış biri olmanıza bağlıdır.
Telaffuz ederken bile içimizin açıldığı bu "tertemiz" vasfı, sözlerinizde yoksa, özünüzde yoksa, davranışlarınıza yansımıyorsa, ikili ilişkilerde kendini göstermiyorsa, arkadaşlık ve komşuluk ilişkilerinde hiç izine rastlanmıyorsa, boşuna beklemeyin o tertemiz hayat sizin semtinize asla uğramayacaktır.
Sözünü ettiğimiz bu "tertemizlik" özelliğine eliniz, ayağınız, gözünüz kulağınız, sözünüz ameliniz, tutumunuz davranışınız sahip değilse eğer, götürüp zorla o tertemiz hayatın içine soksalar bile huzur bulamaz, rahat edemezsiniz.
Hal ve gidişatınızla içinde bulunduğunuz ortam arasında bir uyum, bir uygunluk, bir benzerlik olmalı ki sizin için bir huzurdan söz edilebilsin.
Temizlik, tertemiz olma hali sizden, nefsinizden, elinizden, evinizden, mahallenizden, köyünüzden, kentinizden ülkenize doğru yayılmalı ki topyekûn bir "tertemiz hayattan" bahsedilebilsin.
"Erkek veya kadın, kim mü'min olarak iyi amel işlerse, biz ona hoş ve huzurlu bir hayat yaşatırız ve yine şüphesiz böylelerini, yapageldikleri en güzel şey neyse, ona göre ödüllendireceğiz." (Nahl: 97).
Demek ki huzurlu bir hayat salih ameller şartına bağlıdır, salih amel sahibi kadın ve erkeklerden oluşmuş bir toplum "tertemiz" bir toplumdur ve "tertemiz bir hayat ile" yaşamayı hak etmişlerdir.
Kerim Kitabımızda zarar-ziyan içinde, hüsran içinde olduğu ilan edilen insan cinsinden istisna edilen, bu kategoriden ayrı tutulan kesimin şu dört vasfı elbette dikkat çekicidir ve "salih amelin" dört bir yana ısrarla yayılmasını öğütlemektedir:
"Kasem olsun ki Asra.
İnsan mutlak bir hüsranda.
Ancak o kimseler başka ki iman edip salih ameller işlediler ve hep hakka vasiyyetleştiler ve sabra vasiyyetleştiler." (Asr Suresi, Elmalılı).
"Zamana, asırlara, ikindilere, senin peygamberlikle görevlendirildiğin evrensel döneme and olsun!
İmanla güvene kavuşmadıkça, müslümanca yaşayıp kin, nefret ve ihtiraslarını yenmedikçe, Peygamberin sorumluluğuna eş görevler yapmadıkça, hakkı, sorumluluğu ve sabrederek mücadeleye devamı, birliği birbirlerine tavsiye etmedikçe, âhireti unutarak dünyaya bağlanıp, şeytanî güçlerle işbirliğine devam ettikçe insanlar, Müslümanlar elbette zarardadır, hüsrandadır.
Ancak iman edip, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenler, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanlar, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanlar, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenler, birbirlerine, toplumda hakça düzeni gerçekleştirecek hak kitap Kur'ân'ı, hak din İslâm'ı, doğruyu, hakkı, sorumluluğu, birliği insanlığı tavsiye edenler, birbirlerine sabırla mücadeleye devamı tavsiye edenler zararda değildir." (Asr Suresi, Ahmet tekin)
"İncire, zeytine, (Musa'nın, Rabbine münacatta bulunduğu) Sina dağına, bu güvenli şehre (Mekke'ye) and olsun ki, Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık.
Sonra onu, (inkâr ve isyan edince) aşağıların aşağısına çevirdik.
Yalnız inanan ve iyi işler yapanlar hariç. Onlar için kesintisiz bir mükâfat vardır.
O halde (ey insan! Bunca delillerden sonra) sana dini (hesap gününü) yalan saydırtan nedir?
Allah hükmedenlerin en güzel hükmedeni değil midir?" (Tin Suresi, Cemal Külünkoğlu).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Emeklinin payına bir kez daha hüsran düştü / 07.07.2025
- ‘İçi nasırlanmış elleri de yaz’ / 05.07.2025
- Kalemim elemime tercüman olabilseydi / 03.07.2025
- Ne olur? / 20.06.2025
- "Ben garip eşim garip/ Eşim yoldaşım garip" / 19.06.2025
- “Adana’da Ağustosta bulamadım yazımı Ağrı gibi başı duman kar ararsan işte ben” / 05.06.2025
- Emeklinin emeklemesi bile hayal oldu / 04.06.2025
- Olmuyor hacım olmuyor / 03.06.2025
- Mutlu musunuz? / 23.05.2025
- Bir gram güven bir kilo altından pahalı / 22.05.2025
- ‘İçi nasırlanmış elleri de yaz’ / 05.07.2025
- Kalemim elemime tercüman olabilseydi / 03.07.2025
- Ne olur? / 20.06.2025
- "Ben garip eşim garip/ Eşim yoldaşım garip" / 19.06.2025
- “Adana’da Ağustosta bulamadım yazımı Ağrı gibi başı duman kar ararsan işte ben” / 05.06.2025
- Emeklinin emeklemesi bile hayal oldu / 04.06.2025
- Olmuyor hacım olmuyor / 03.06.2025
- Mutlu musunuz? / 23.05.2025
- Bir gram güven bir kilo altından pahalı / 22.05.2025