Çok uzun zamandan beri, belki asırlardan beridir ki, mevsimler ardı ardına hep değişse de, özellikle İslam coğrafyası üzerine İlkbaharın yelleri uğramıyor ve yaz mevsiminin sıcaklığı düşmüyor bir türlü.
Hep kış, hep kış hep dondurucu ayaz, takvimlerde ne yazarsa yazsın hep zemheri, hep karakış.
Sanki güneş, kendisine gülene gülüyor, kendisine gönlünü açan coğrafyalara ışıklarını ve sıcaklığını cömertçe saçıyor, bir coğrafyada güneş hep bulutların ardında ise dondurucu ayaz kaçınılmazdır.
Bir coğrafya hayal edin ki, sınırsız denecek kadar yer altı ve yer üstü kaynaklara sahip ama o diyarda yaşayanlar hazine üstündeki dilenciler gibi en temel ihtiyaçları için diğer milletlere el açmış yalvarıyor.
Bir ülke düşünün ki, hiç bir ülkede olmadığı kadar dört mevsimi var, bol güneşi var, dereleri, çayları ve ırmakları coşkun akıyor, uçsuz bucaksız yaylaları, ovaları ve vadileri var ama en temel meyveler için, sebzeler için, yetişmekte olan nesillerin beslenmesinde olmazsa olmaz olan et ve et ürünleri için ele güne muhtaç duruma düşürülmüş.
Bu kadar derin cehalet ancak tahsil ile mümkün olabilir dedikleri gibi, bu kadar beceriksizlik, bu kadar iş bilmezlik, bu kadar kendi insan gücünün ve kaynaklarının farkında olmamak, olamamak nasıl ve ne ile mümkündür bilinmez.
Hem genel olarak İslam coğrafyasında hem de özel olarak cennet vatanımızda rüzgârlar sert esiyor, hem mevsim itibariyle güz mevsimi hem de ne yazık ki zemheri ayazına doğru yaklaşıyoruz.
Yetimin yoksulun, fakirin fukaranın yaşam şartları biraz daha zorlaşıyor, hayatta kalabilmeleri için temin etmeleri gereken en temel ihtiyaçlar biraz daha kendilerinden uzaklaşıyor, barınma, bürünme ve beslenme şartları taş devri şartlarına doğru hızla yaklaşıyor.
Bu kadar derin cehalet ancak tahsille oluyor ve ne yazık ki bu kadar acayip beceriksizlik ve iş bilmezlik ne ile ve nasıl oluyor sorularının cevabı şimdilik yok.
Rüzgârlar sert esiyor güz müdür nedir?
Gökten yere inen buz mudur nedir?
Çürümede rekora koşan öz müdür nedir?
Günden güne etkisizleşen söz müdür nedir?
Şehirlerde nefes almayı zorlaştıran toz mudur nedir?
Hasretle yolunu gözlediğimiz Yaz mıdır nedir?
Hasret kaldığımız bir tebessüm, bir güler yüz müdür nedir?
- İmralı’nın gölgesinde seçime doğru / 10.11.2025
- 10 Kasım’da Atatürk’ü anmak değil, anlamak / 09.11.2025
- “İmanmetre” icat edenlere karşı: Din elbiseden değil, yürekten ölçülür / 08.11.2025
- Yatay söylem, dikey gerçek: Şehir sözde kaldı, takip yok / 07.11.2025
- Cumhuriyet ve Milli Ekonomi Modeli: Çuvallara sığmayan para / 06.11.2025
- Milletin gündemi, hükümetin gündemi / 05.11.2025
- Cumhuriyetin ikinci yüzyılında: Kim bu devletin sahibidir? / 03.11.2025
- Ne Batı’nın taşeronu ne Doğu’nun aparatı: Cumhuriyet’in yol haritası / 02.11.2025
- Cumhuriyetin unutulan cephesi ekonomidir / 01.11.2025



















































































