Değerli dostlarım beni bağışlasınlar ama yaşadığım olaylar beni bazı konularda iyimser olmaktan uzaklaştırıyor. Bakınız dünkü yazımda Kutlu Doğum Haftası kutlamalarının ruh cihetinden çok tiyatro yönünün daha ağır bastığını yazdım. Bu ifadem, yaşadığım ve gözlemlediğim bazı olaylar neticesindedir. İnsanların davranışları ile sözleri arasında çelişkinin fazlalığı, katıldığım programlardaki heyecan eksikliği, duygu körlüğü, etkileşim yokluğu beni böyle düşünmeye sevk etmiştir. Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri çerçevesinde Gaziantep'te merkezi bir camide düzenlenen programa iştirak ettim. Öğlen namazından sonra Ankara'dan gelecek olan hafız efendilerin kuran ziyafeti verecekleri önceden ilan edildiği için heyecanla gittik. Namazı müteakip Diyanet işleri başkanlığına bağlı olan Mushaflar kurulundan bir hafız efendinin kuran okuyacağı ilan edilince, tabi olarak beklentimiz daha da yüksek seviyelere çıktı. Bana sorarsanız cemaatin beklentisine cevap verecek ne bir okuyuş ne de bir heyecan yaşanmadı. Hafız efendi kendince birkaç kıraat kuralı uygulamasına kalkışınca mesela "Hâ mim" ayetini tekrar tekrar okuyunca bazı cemaatten kalkıp gidenler bile oldu. Dolayısıyla hoca efendi okuması bitince okuyuşu hakkında açıklama yapmak zorunda kaldı. "aziz cemaat ben "hafızı kurra" olduğumdan sizlere birkaç türlü okuyuş sergiledim bunu bilenler bilir. Aranızda bunu bilmeyenler, yahu bu hoca acaba unuttu da mı tekrar tekrar döndü okudu zannına kapılabilirler. Bu konuda açıklama yapmak lüzumu hissettim" dedi? Konuşmalarına şöyle devam ettiler. "Bendeniz Diyanet işlerine bağlı Mushaflar Kurulu üyesiyim. Bizim çok önemli görevlerimiz var. Kur'an-ı Kerim Mushafları basılmadan önce bize müracaat edilir. Bizde bir harfine, esresine üstününe varıncaya kadar inceleriz, böylece Kur'an üzerinde tahrifat yapılmasına engel oluruz. Sonra arka sayfasına kurulumuzun mührünü vururuz... Kutlu doğum haftası ve ilan edilen 2010 kuran yılı kutlamaları çerçevesinde bizde farklı memleketlerimize giderek oralardaki faaliyetlere katılıyoruz" dediler..Bu olay bile kutlu doğum kutlamalarının maksadından ne kadar uzak ve ruh cihetinden çok tiyatro cihetinin ağır bastığını izaha yetmez mi? Neden bu cemaat Kuran okunurken tefekkür bile edemiyor? Neden bu cemaat bir damla bile göz yaşı dökemiyor? Neden bu cemaati lahuti bir iklime taşıyamıyorsunuz? Siz bu işin madem ki ustasısınız, taşıyın insanları bu iklime?Ya sizde de yoksa bu iklimden eser? Ya sizde de yoksa bu gönül zenginliği? Ne vereceksiniz ki tiyatrodan başka bu cemaate bu millete?Aşık gerek, Muhammedi iklime taşıyacak; kaptan gerek, O limana gemileri yanaştıracak?Ama nerede? Allah cümlemize Muhammedi iklimin sıcaklığını, aşkını, bereketini nasip eylesin?(Sayın üye ile aramızda geçen konuşmayı yarın aktarmaya çalışacağım?)
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- ‘Biz bitti demeden bitmez’ miş / 20.04.2024
- Timsah gözyaşları kanıma dokunuyor / 19.04.2024
- Emanetine biz sahip çıkacağız / 18.04.2024
- ‘Haydar Hoca ezber bozandı’ / 17.04.2024
- Ölüm sende dirildi / 16.04.2024
- Sensiz zifiri karanlıklardayız / 15.04.2024
- Şevval orucu ve kurtuluş namazı hakkında / 13.04.2024
- Bayramı fırsat bilmelidir / 09.04.2024
- Elveda ey Ramazan / 08.04.2024
- ‘Oldum’ diyen insan azarmış / 06.04.2024
- Timsah gözyaşları kanıma dokunuyor / 19.04.2024
- Emanetine biz sahip çıkacağız / 18.04.2024
- ‘Haydar Hoca ezber bozandı’ / 17.04.2024
- Ölüm sende dirildi / 16.04.2024
- Sensiz zifiri karanlıklardayız / 15.04.2024
- Şevval orucu ve kurtuluş namazı hakkında / 13.04.2024
- Bayramı fırsat bilmelidir / 09.04.2024
- Elveda ey Ramazan / 08.04.2024
- ‘Oldum’ diyen insan azarmış / 06.04.2024