Töre konuşunca Han susar

Bugün Türkiye Türklüğü siyaseten, idarî teşkilatlanma açısından paramparçadır. İrili ufaklı birçok siyasi parti var, dernek var, şu ya da bu türde yapılanmalar, teşkilatlar var. Parti dışındaki teşkilatlanmaların bir zararı yok. Diğerleriyle dayanışma, yardımlaşma, işbirliği içinde olmaları kaydıyla onları zenginlik olarak görmek lazım. Ama parti teşkilatı meselesi biraz farklı. Zira parti, doğrudan devleti yönetmeye talip bir kurum. Devlet de bir siyasi yapı tarafından yönetilir.Milliyetçi siyasi partiler, bugün Türk milliyetçiliği geleneğine, Türk devlet felsefesine aykırı kurumlar halindeler. Zira Türk devlet geleneğinde esas olan lider değil, töredir. Eski büyük Türk Kağanlıkları töre merkezlidir, şimdiki siyasi partiler ise lider merkezli. Türk siyasî, idarî yapısının temel kavramı "töre"dir. Töre kavramının temelinde de iki değer vardır: Kurultay ve hukuk. Kurultay, istişare demektir. Yani Türklerin kendi aralarında özgürce tartışarak, fikir beyan ederek, tamamen demokratik bir anlayışla fikir alışverişinde bulunarak karar almaları mekanizmasıdır. İslam'da da "şûrâ beynehüm" ayetiyle bu var. Hukuk ise Türk beyi seçilen liderin, başkanın, ya da genel manada yöneticilerin alınan kararlara uyması ve bu kararları uygulamasıdır. Devleti ve milleti hukuka, adalete uygun olarak yönetmesidir. Türk devlet felsefesinde "Töre konuşunca han susar" sözü ve daha sonraları İslamî dönemlerde de "adalet mülkün temelidir" sözleri temel ilkedir. Han, kağan, bey gibi bütün yöneticiler ve bir bütün olarak devlet kurumu törenin, adaletin emrindedir. Belirleyici ve yönlendirici olan bey yani lider değil, töredir. Türk devlet felsefesinde lider töreye, kurultay kararına, adalete uyduğu ölçüde ve millete yaptığı fedakârca hizmetlerden dolayı saygındır. Bunları yapmazsa lanetlenir. Şimdi bu geleneksel Türk devlet felsefesi bugün milliyetçi partilerin liderleri tarafından yok sayılmış, görmezden gelinmiş ya da ayaklar altına alınmıştır. Milliyetsiz siyasetçiler Türk milliyetçiliğini ayaklar altına almış, öbür taraftan milliyetçi siyasetçiler de Türk töresini ayaklar altına almıştır. En temel sorunumuz budur. Bütün başarısızlıklarımızın, yenilgilerimizin, dağınıklığımızın sebebi budur.O halde bütün milliyetçi siyasi temsilciler, gururlarını, kibirlerini, nefislerini, egolarını bir tarafa bırakıp töreye tâbi olurlarsa Türk milleti de siyaseten temsil edilebilecektir. Türk milletinin töreye uygun şekilde, tam olarak siyaseten temsil edilmesi demek, Türk varlığının kurumsal yapısı olan "vatan, millet, devlet" birliğinin garantisi demektir. Üzerinde yaşadığı, her türlü tasarruf hakkının kendisine ait olduğu bir vatanı ve işlerini yoluna sokup kolaylaştırma düzeni demek olan devleti yoksa, Türk milleti de yok demektir. Bugün Türk milleti, vatanını gâvura, ona buna satmış, devletini de kendi eliyle tasfiye etmiştir. Vatanı ve devleti elinden çıktığı için tasfiye olma sırası da kendine gelmiştir. O zaman çare de basittir. Önce tam bağımsız millî Türk devlet teşkilatını yeniden eline alacak, sonra vatan topraklarını, bu vatan topraklarının zenginlikleri olan ekonomik kurumları ve değerleri yabancıların tasallutundan kurtarıp millîleştirecektir. O zaman ancak Türk millet varlığını sürdürebilir. Türk milleti, aklını başına almalı, mankurtluk sefaletinden bozkurt asaletine yükselmeli ve titreyip kendine dönmelidir. Yeniden doğruluş zeminimiz ve içine hapsedildiğimiz modern; hatta postmodern Ergenekon zindanından çıkış zeminimiz de budur.