Tornistan politikası

Eğer bu iktidar bir konuda "kesinlikle olmaz" diyorsa ve bu konu da dış politika ile ilgili ise onu olmuş bilin!Önce sert bir çıkış sonra ustaca bir tornistan. Bu durum hükümetin adeta yazılı olmayan anayasası gibi bir hal aldı. "NATO'nun Libya'da ne işi var" dedikten kısa bir süre sonra TBMM'den tezkere çıkmasını bile beklemeden NATO gücü olarak herkesten önce Libya'nın yolunu tutmak ve dahası İzmir'i operasyonun karargâhı yapmak bu tornistan politikasının en tipik örneklerinden biriydi.Şimdi elimizde yeni ve bir o kadar çarpıcı bir örnek daha var.Bu sefer konu ABD'nin Ortadoğu'da terörle mücadele bahanesiyle kurmak istediği daha doğrusu kurduğu koalisyon. Hani şu IŞİD bahanesiyle Suriye'nin vurulmaya başlandığı operasyon var ya işte o.* * *Bizimkiler önce "IŞİD'in elinde rehinelerimiz var, elimiz kolumuz bağlı, biz koalisyona giremeyiz" dedi. Sonra AKP milletvekili Şamil Tayyar'ın ifadesiyle CIA hamlesi geldi. Tayyar şöyle diyordu, "IŞİD operasyonuna Türkiye'nin katılmama gerekçelerinden biri rehinelerdi. Bu kritik süreçte serbest bırakılması CIA'nın bir hamlesidir."Evet... Rehineler bırakılır bırakılmaz ABD bizimkilere "hadi bakalım operasyona" baskısını artırdı. Dik duruyoruz, eğilmiyoruz, bükülmüyoruz, destan yazıyoruz falan filan diyen bizimkiler biranda yelkenleri suya indirdi ve "koalisyona askeri, siyasi her türlü destek verebiliriz" dedi.Ama bu ABD için yeterli değildi.Türkiye'ye biçilen rolü ABD Dışişleri Bakanı John Kerry açıkladı. Keryy, "Türkiye operasyonda en ön safta olacak" dedi. Ön saf açıklamasına bir itiraz da gelmedi.* * *Evet... Alın size omurgalı dış politikanın bir meyvesi daha. Biz operasyona katılmayız noktasından operasyonun en ön safında yer alma noktasına ışık hızıyla bir yolculuk...Tabi yandaş medya da hemen yeni duruma adapte oldu. Daha düne kadar Türkiye'nin koalisyonda yer almaması gerektiğini gerekçeleriyle anlatanlar şimdi de Türkiye'nin koalisyonda neden yer alması gerektiğini anlatıyor.Omurgalı siyaset ve omurgalı yayıncılık dedikleri bu olsa gerek!Ne dersiniz? Konsolosluk baskınının perde arkasıMusul konsolosluk baskınıyla ilgili ilginç bilgiler ortaya çıkmaya devam ediyor. Rehineler arasında yer alan özel harekatçı Veysel Can kendisine uzatılan mikrofonlara şu açıklamaları yapıyor. Kendi cümleleriyle madde madde aktaralım.1- "Baskından önce Musul'u terk edin anonsları yapıldı. Bu anonsların bir kısmını biz duyduk ama anlamıyorduk."2- "Konsolosluğun hemen karşısında Irak'a ait operasyon birliği vardı. Bazı arkadaşlar orada 14 bin askerin olduğunu söylüyorlardı. Ama ne yazık ki asker çatışmadı. Bizi orada bırakıp gittiler."3-  "Bizim konsolos Ankara (Ahmet Davutoğlu) ile görüştü. Davutoğlu'nun talimatıyla çatışmaya girilmedi ve teslim olundu."4- "Sonra Akçakale sınırına geldik. Burada Türkiye'ye gireceğimize inandık. MİT'e haber vermedikleri için 4 saat sınırda bekledik."* * *Evet... Durum bu. Bir yanda "destan yazdık, nakış gibi işlenen diplomasi yürüttük" edebiyatı, bir yandan da olayı başından sonuna birebir yaşamış bir özel harekâtçının anlattıkları.Şimdi sormak lazım,1- Tüm Musul'a ve özellikle de yabancı temsilciliklere yapılan kenti terk edin anonsları nasıl anlaşılamadı?2- Konsolosluğun hemen yanında bulunan 15 bine yakın Irak askeri kaçarken bizimkiler "ne oluyor yahu" diye sormadı mı?3- Yüzlerce ağır silahlı adam binanın etrafını sarıp kapıya dayanana kadar bizimkiler neredeydi?4- "Çatışmayın, teslim olun" emrini veren Sayın Davutoğlu acaba baskından önce de "binayı boşaltmayın" emri vermiş midir?5- Rehinelerin sınıra getirildiğini bile 4 saat sonra öğrenen MİT nasıl oluyor da destansı bir operasyona imza atıyor?  Yılın esprisi!ABD'de bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan kendisine merhaba diyen bayan muhabire "Nasıl gidiyor araba" karşılığını vererek yılın esprisine imza attı.- Muhabir: Merhaba- Cumhurbaşkanı: Nasıl gidiyor araba!Nasıl ama, yılın esprisi demekle haksız mıyız?