Ali Emiri Efendi
Yaşlıca bir kadın ihtiyacı olduğundan kendisine miras kalan bazı kitapları satmak ister ve kitapları sahaflar çarşısına getirir. Bu kitaplar arasında çok eski bir kitap kimsenin dikkatini çekmez. Emiri Efendi âdeti üzerine sahaflarda kitapları karıştırırken bu eski kitap gözüne çarpar. Bu kitabın, nüshası bulunmayan Divan-ı Lügat'üt Türk olduğunu anlayınca üzerindeki bütün parayı kitapçıya verir ve kitap için istenen ücretin kalanını eve giderek getireceğini, kitabı kimseye satmamasını söyler. Bu esnada ne olur ne olmaz diyerek te kitapçının üzerine kapıyı kilitler. Eve kadar gitmeye de tahammül edemez ve yolda rastladığı ahbaplarından aldığı borç parayı getirip kitapçıya vererek eşsiz eseri alır.
Bu eşsiz eseri üç gün üç gece aralıksız Kilisli Rıfat Beyle birlikte inceler. Üç gün boyunca sadece namaz kılmak için çalışmalarına ara verir ve yemek dahi yemez. İnceleme bittikten sonra Emiri Efendi, böylesine değerli bir eseri ilim dünyasının kazanmasına kendisini vesile kıldığı için Cenab-ı Hakka hamdeder ve iki rekat şükür namazı kılar.
Emiri Efendi bu şekilde derlediği on beş bin ciltlik kültür hazinesiyle Fatih'te Feyzullah Efendi Medresesinde şimdiki kütüphaneyi kurmuş ve ölünceye kadar da bu kütüphanede hafız-ı kütüplük yapmıştır.
İşgal sırasında İngilizlerin ve başka müsteşriklerin (yabancı islam araştırmacıları) 30-40 bin altına varan satın alma tekliflerini şiddetle reddetmiştir.
Son derece mütevazi olan ve İslamiyyeti yaşamadaki hassasiyetiyle tanınan Emiri Efendi, bütün servetini ve ömrünü milletine vakfetmiştir. Emiri Efendi, milletinin ancak, kültür vasıtasıyle, ilmi elde etmesiyle, mazisine, mefahirine sahip çıkmasiyle, dinine sımsıkı sarılmasiyle terakki edeceğine inanmıştır. "Millet" başlıklı şiirinde milletine karşı duyduğu hisleri şöylece terennüm etmiştir:
Hünerverfer yetişsün san'at îcâd eylesün millet,
Hamiyyetle çalışsun mülki âbâd eylesün millet.
Çıkar seyret ne İbn Rüşdlerle İbn Sina'lar,
Hele bir kerre azm-i râh-ı ecdâd eylesün millet.
Süleymâne teşebbüs Fâtihâne itinalarla
Bekada, halde Faruku dilşâd eylesün millet.
Olur elbet ne Hayreddinler, Turgutça'lar paydâr,
Yine Bahr-i Hind'de sâîmüz dâd eylesün millet.
Kerîm ol hizmet-i mille t'te candan öyle sat et kim,
Hamiyet-i sâff-ı bâlâsında tâdâd eylesün millet.
Vatan evlâdıyız hep dahli bu kadar bunda edyânın,
Çalışsın ittihad-ı ârâ ile ad eylesün millet.
Umumi bir uhuvvet hâsıl eylesün nûr-u ismetiyle,
Bütün birbirine şevkatle imdâd eylesün millet.
Bu gafletle geçerse ey "Emîri" asr-ı hâzırda,
Mezaristan içinde nazmımı yâd eylesün millet."
Yaşlıca bir kadın ihtiyacı olduğundan kendisine miras kalan bazı kitapları satmak ister ve kitapları sahaflar çarşısına getirir. Bu kitaplar arasında çok eski bir kitap kimsenin dikkatini çekmez. Emiri Efendi âdeti üzerine sahaflarda kitapları karıştırırken bu eski kitap gözüne çarpar. Bu kitabın, nüshası bulunmayan Divan-ı Lügat'üt Türk olduğunu anlayınca üzerindeki bütün parayı kitapçıya verir ve kitap için istenen ücretin kalanını eve giderek getireceğini, kitabı kimseye satmamasını söyler. Bu esnada ne olur ne olmaz diyerek te kitapçının üzerine kapıyı kilitler. Eve kadar gitmeye de tahammül edemez ve yolda rastladığı ahbaplarından aldığı borç parayı getirip kitapçıya vererek eşsiz eseri alır.
Bu eşsiz eseri üç gün üç gece aralıksız Kilisli Rıfat Beyle birlikte inceler. Üç gün boyunca sadece namaz kılmak için çalışmalarına ara verir ve yemek dahi yemez. İnceleme bittikten sonra Emiri Efendi, böylesine değerli bir eseri ilim dünyasının kazanmasına kendisini vesile kıldığı için Cenab-ı Hakka hamdeder ve iki rekat şükür namazı kılar.
Emiri Efendi bu şekilde derlediği on beş bin ciltlik kültür hazinesiyle Fatih'te Feyzullah Efendi Medresesinde şimdiki kütüphaneyi kurmuş ve ölünceye kadar da bu kütüphanede hafız-ı kütüplük yapmıştır.
İşgal sırasında İngilizlerin ve başka müsteşriklerin (yabancı islam araştırmacıları) 30-40 bin altına varan satın alma tekliflerini şiddetle reddetmiştir.
Son derece mütevazi olan ve İslamiyyeti yaşamadaki hassasiyetiyle tanınan Emiri Efendi, bütün servetini ve ömrünü milletine vakfetmiştir. Emiri Efendi, milletinin ancak, kültür vasıtasıyle, ilmi elde etmesiyle, mazisine, mefahirine sahip çıkmasiyle, dinine sımsıkı sarılmasiyle terakki edeceğine inanmıştır. "Millet" başlıklı şiirinde milletine karşı duyduğu hisleri şöylece terennüm etmiştir:
Hünerverfer yetişsün san'at îcâd eylesün millet,
Hamiyyetle çalışsun mülki âbâd eylesün millet.
Çıkar seyret ne İbn Rüşdlerle İbn Sina'lar,
Hele bir kerre azm-i râh-ı ecdâd eylesün millet.
Süleymâne teşebbüs Fâtihâne itinalarla
Bekada, halde Faruku dilşâd eylesün millet.
Olur elbet ne Hayreddinler, Turgutça'lar paydâr,
Yine Bahr-i Hind'de sâîmüz dâd eylesün millet.
Kerîm ol hizmet-i mille t'te candan öyle sat et kim,
Hamiyet-i sâff-ı bâlâsında tâdâd eylesün millet.
Vatan evlâdıyız hep dahli bu kadar bunda edyânın,
Çalışsın ittihad-ı ârâ ile ad eylesün millet.
Umumi bir uhuvvet hâsıl eylesün nûr-u ismetiyle,
Bütün birbirine şevkatle imdâd eylesün millet.
Bu gafletle geçerse ey "Emîri" asr-ı hâzırda,
Mezaristan içinde nazmımı yâd eylesün millet."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.