Yarın 10 Ağustos… Tarihimizin en ağır antlaşması Sevr Muahedesi'nin 101. yılı.
İkinci Meclis'in açılış konuşmasında (13 Ağustos 1923) Mustafa Kemal Paşa'ya kulak verelim: "Efendiler, (…) düşmanlarla beraber padişah ve halife olan zat, (…) Paris'te imza ettikleri Sevr Muahedesi'ni zorla millete kabul ettirmek için ortak tedbir aldılar. Anadolu'nun milli heyecanlarını bastırmak için başvurmadıkları şeytanlık bırakmadılar."
Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanmasının ardından 10 yıl sonra (24 Temmuz 1933) Atatürk, şu tespiti yapıyordu:
"Lozan Antlaşması, Türk Milleti aleyhine, asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı sanılan büyük bir suikastın sona erişini ifade eden bir vesikadır."
Atatürk'ün Söylev'i ve demeçleri de incelendiğinde Sevr'in ne kadar kanlı canlı, gerçek bir antlaşma olduğu, ölü olmadığı açık bir şekilde görülmektedir.
Osmanlı Devleti'nin imzaladığı Sevr'in, Osmanlı parlamentosunda onaylanmadığı için geçersiz olduğu iddiası, şehir efsanesinden ibarettir. "Hüküm galibindir" anlayışını benimseyen padişah - halife ile hükûmeti, Mondros ve Sevr için teslimiyetçi, işbirlikçi bir tutum içerisine girdiler. Bu tutum ihanet çizgisine kadar uzandı. Eğer Anadolu direnişi başarıya ulaşmasaydı, uygulanacak olan Sevr'di.
Kurtuluş Savaşı'nı kazanarak Türk tarihinin en ağır antlaşması olan Sevr'i geçersiz kılıp yerine Lozan'ı koyan Atatürk'ün mirasına sahip çıkarak, insanlık âleminin ve uygar dünyanın saygın bir üyesi olmak için çaba harcamak ve Sevr'i unutmamak ulusal görevimizdir.
Tuzağa düşmemek için Sevr hortlaklarına karşı uyanık olmamız gerekiyor. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile, NATO ve AB (Avrupa Birliği) bloku ile işbirliği içinde ABD'nin üzerimize gelişi, düzensiz göç rotalarının Türk sınırlarına çevrilmesi, PKK/YPG/PYD terör örgütlerinin aleyhimize palazlandırılması, özünde insan ticareti olan mülteci pazarlılarının içine çekilmemiz… Daha pek çok siyasal, sosyal ve ekonomik cepheler Lozan'dan intikam almak ve Sevr'i diriltmek gibi sinsi emellerin tezahürüdür.
Yakıp attığımız Sevr için "Bir yangının külünü yeniden yakmak" gibi bir çılgın proje midir ormanlarımızın tutuşturulması, kuşkuluyuz doğrusu.
Bir de bu emperyalist takımın fotoğraf hecelerine bakalım;
Amerikalı tarihçi Prof. Paul C.Helmreich, Paris'ten Sevr'e (From Paris to Sévres) adlı kapsamlı eserinde, Sevr Antlaşması için, "19. yüzyıl sömürgeciliğini izleyen, mükemmel bir empeyalist çözüm" der ve şu değerlendirmeyi yapar: "Büyük güçler, kamp ateşinin çevresinde, aç gözlerle fırsat kollayan kurtlar gibiydi. Çünkü, Türkiye, doğası gereği zengin ve emperyalizm oburdu… Herkesin Türkiye'de bir çıkarı vardı, olmayanlar da icat ediyordu. Neredeyse akla gelebilecek bütün azınlıklar için birer ülke planlanıyordu. 'Barbar bir ulus' olan Türkleri Avrupa'dan kovma fırsatı kaçırılmamalıydı."
Görülüyor ki, aradan geçen 101 yıla rağmen Batı'nın Türkiye için emperyalist çözümü değişmemiştir.
Bunların işbirlikçileri, püsküllü, püskülsüz "tarihçileri", Lozan'ı anlamak için, Sevr'e bakın yeter.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023