Türkiye parçalanırken!..

1- Cumhurbaşkanlığı'nda birer bakanlık gibi görev yapacak başkanlık sayısını 13'e çıkaran Erdoğan, 2015'te de Başbakan Davutoğlu'nun yerine Bakanlar Kurulu'na başkanlık edecek.2- Yapılan açıklamalara göre hükümet terörle müzakere süreci kapsamında PKK ile özerklik meselesini konuşmaya başladı. Zaten HDP belediyeleri de Güneydoğu'da özerklik ilan etti. PKK bölgede vali, kaymakam ataması yapmaya bile başladı.3- Seçimlere parti olarak gireceklerini açıklayan HDP % 10 barajını geçememeleri halinde kendi parlamentolarını kuracaklarını açıkladı.* * *Şimdi bu 3 gelişmeyi arka arkaya koyduğumuzda karşımıza çıkan tablo şu; Türkiye büyük bir hızla bölünmeye gidiyor.İktidar sahipleri temelinde eyalet sistemi olan başkanlık sistemi için kolları sıvarken PKK-HDP kanadı da başkanlık sisteminde kendi paylarına düşecek eyalette kuracakları özerk yönetimin hazırlığını yapıyor.* * *Bu noktada Birleşmiş Milletler İkiz Sözleşmeleri ve Self-Determination ilkesi ile Avrupa Birliği Yerel Yönetimler Özerklik Şartına dikkatlerini çekmek istiyorum.Türkiye halklara kendi geleceklerini belirleme (Self- Determinasyon) hakkı veren ikiz sözleşmeleri ANAP-DSP-MHP koalisyon hükümeti zamanında 15 Ağustos 2000 tarihinde imzaladı ancak hükümetin ömrü bu sözleşmeleri TBMM'de onaylatmaya yetmedi.Görev ise AKP hükümetine kaldı.Sözleşmeler 4 Haziran 2003 günü 4867 ve 4868 sayılı kanunlar ile TBMM'de kabul edildi.* * *Peki, bu sözleşmelerde neler var?İşte bölünmenin uluslararası hukuk düzeyinde taşlarını döşeyen o maddeler.1- Bütün halklar kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir. Bu hak vasıtasıyla halklar kendi siyasal statülerini serbestçe tayin edebilir ve ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerini serbestçe sürdürebilirler.2- Bütün halklar uluslararası hukuka ve karşılıklı menfaat ilkesine dayanan uluslararası ekonomik işbirliği yükümlülüklerine zarar vermemek koşuluyla, doğal kaynakları ve zenginlikleri üzerinde kendi yararına serbestçe tasarrufta bulunabilir. Bir halk sahip olduğu maddi kaynaklardan hiç bir koşulda yoksun bırakılamaz.3- Kendini Yönetemeyen ve Vesayet altındaki Ülkelerden sorumlu olan Devletler de dahil bu Sözleşmeye Taraf bütün Devletler, kendi kaderini tayin hakkının gerçekleştirilmesi için çaba gösterir ve Birleşmiş Milletler şartının hükümlerine uygun olarak bu hakka saygı gösterir.* * *İkiz yasaların dışında bir de Avrupa Birliği Yerel Yönetimler Özerklik Şartı var. Bir ülkenin AB üyesi olabilmesi için bu şartı kabul etmesi gerekiyor.  Dağılmakta olan AB'yi stratejik hedef olarak gören hükümet üyelik bu şarta imza atmak zorunda.Türkiye'nin imzalaması gereken bu düzenlemede yer alan 2 madde şöyle;Madde 2: Özerk yerel yönetimler ilkesi ulusal mevzuatla ve uygun olduğu durumlarda anayasa ile tanınacaktır.Madde 3: Özerk yerel yönetim kavramı yerel makamların, kanunlarla belirtilen sınırlar çerçevesinde, kamu işlerinin önemli bir bölümünü kendi sorumlulukları altında ve yerel nüfusun çıkarları doğrultusunda düzenleme ve yönetme hakkı ve imkanı anlamını taşır.* * *Evet... Türkiye içerde çözüm süreci adı altında, dışarıda da BM ve AB dayatmalarıyla bölünmeye sürükleniyor. Bakın bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan'a en yakın isimlerden biri olan AKP İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ne diyor;"Ademi merkeziyetçilik, yetkilerin merkezden yerele kaydırılması ben İzmir belediye başkanı adayı olmuş birisiyim. Yeni belediye yasalarıyla büyükşehir belediyelerine özellikle ne kadar büyük haklar ve yetkiler getirildiğini bizzat biliyorum. Dolayısıyla biz zaten yerel yönetimlerin güçlendirilmesine yönelik bir dizi düzenlemeleri aldık uygulamaya koyduk."* * *Yazımızı noktalarken şu kritik cümleyi tekrarlayalım; Türkiye büyük bir hızla bölünmeye gidiyor. Türkiye bölünmeye giderken gündem ise Osmanlıca tartışmasıyla ustaca perdeleniyor.Osmanlı'yı, Osmanlıcayı getiriyoruz diyenler aslında Osmanlı'nın son mirası Türkiye'yi de parçalıyor.Allah yardımcımız olsun!