Türkiye’de siyaset yıllar içinde cumhuriyetin kuruluş çizgisinden hayli uzaklaştı.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Libya Genel Ulusal Kongre Başkanı ve Devlet Başkanı Muhammed Yusuf El-Megarif ile birlikte, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından düzenlenen “Yeni Bölge, Yeni İlişkiler: Türkiye ve Libya” başlıklı panele katıldı.
Paneldeki konuşmasında Libya’ya değinerek, “devrim hareketi” olarak değerlendirdiği süreci anlatan ve Türkiye’nin bu noktadaki desteklerini dile getiren Davutoğlu, bağımsız Libya’nın geldiği gerçek durumdan umarız haberdardır.
Petrol gelirleri halk ve devlet arasında paylaşılan Libya’da bugün petrolün başında İtalyanlar var.
Arap Baharı sürecinde en güzel geçişlerden bir tanesinin Libya’da gerçekleştiğini belirten Davutoğlu, “Çok büyük mücadeleler verildi. Ama bugün Libya’da başarılı, dürüst, herkesin takdir ettiği seçimlerle başa gelmiş bir Genel Ulusal Kongre oluştu” dedi ve bu mücadeleyi verenleri de Ömer Muhtar’ın torunlarına benzetti.
Türkiye’deki siyaset gerçekten kabuk değiştiriyor.
“Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen bir lider ile başlayan Kurtuluş Savaşı, yedi düvelle yapılan bir mücadelenin ardından Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak tarih sahnesindeki yerini almıştı.
Ve bu mücadele bugüne kadar ezilen halkların, bağımsızlık sevdalılarının örneği idi.
BOP ve Arap Baharı kapsamında izlenen politikalar ise, var olan bağımsızlıkların ele geçirilmek istendiği, farklı sebeplerin ardına sığınılarak ülkelerin kaynaklarının ve insanının emeğinin ele geçirildiği bir işgal süreci…
Türkiye’deki değişen siyaset, bugün bu sürece müdahildir.
Üstelik lideri halk hareketi ile halkına linç ettirilen Libya, sosyal devlet statüsünden, sömürülen bir ülke noktasına gelmiştir.
Mısır’da ABD tarafından iş başına getirilen Mursi de istenilmemekte, Mısır sokakları Mursi taraftarları ve karşıtları arasındaki ciddi eylemlere sahne olmakta.
Suriye direniyor. Ancak Suriye muhalifi ile Esad ordusu arasındaki çatışmalarda, Suriye’deki huzur ve güvenlikten esir kalmadı.
Tunus, Mısır, Libya veya Suriye, bu baharın uğradığı her yer eski günleri mumla arıyor.
Ve bunu destekleyen hatta desteklerini övünerek anlatanlar enteresandır madalyonun öbür yüzünü görmek istemiyor.
Yakın tarihimizde savaştığımız ve işgal harekâtını, verilen kahramanlık mücadelesi sebebi ile yarım bırakan ama unutmayan, hatta BOP çerçevesinde bitireceğinin sinyallerini veren batıya ram olmamızın hiçbir izahı yok.
Üstelik misyonu gereği bölgesinde lider olabilecek Türkiye, izlediği bu batı yanlısı siyaset ile tüm İslam âlemi için de tehdit unsuru haline geldi.
Türk siyasetinde biz madalyonun öbür yüzünü çevirerek farklı bakış yakalamaktan memnunuz.
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş’ın her konuda izlediği milli politikalar, umarız 1919’un şartlarını yaşayan Türkiye için bir umut olacaktır.
Bugün, Ehl-i Beyt açılımı ile yeniden birlik ve beraberlik sloganını hayata geçiren Sayın Baş’ın yapmak istedikleri, batıya ram olmuş akıllar tarafından anlaşılmasa da o çıktığı yolda kararlı adımlarla ilerliyor.
O’nun derdi, devlet-millet-ordu bir olsun, bir bilek bir yürek olunsun.
Bugün en temel değerlerini yitirmeye başlayan Türk insanının geldiği noktada, aşağılık kompleksi ve batı hayranlığının etkisi herkesçe malum.
Müslüman olmak, Müslüman’ca yaşamak Hıristiyan batıya entegre olunmasının önünde en güzel kalkan.
Henüz içte birliği temin edememiş bir İslam âleminin bunu yapabilmesi ise imkân yok.
Büyük düşünen Sayın Baş yitirilen, unutturulan bu temel ölçüyü hayata geçirmeye çalışıyor…
Ancak Bu temel ölçü ile yeniden ezilen halklara örnek olabiliriz, birliğimizi muhafaza edebiliriz.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Libya Genel Ulusal Kongre Başkanı ve Devlet Başkanı Muhammed Yusuf El-Megarif ile birlikte, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından düzenlenen “Yeni Bölge, Yeni İlişkiler: Türkiye ve Libya” başlıklı panele katıldı.
Paneldeki konuşmasında Libya’ya değinerek, “devrim hareketi” olarak değerlendirdiği süreci anlatan ve Türkiye’nin bu noktadaki desteklerini dile getiren Davutoğlu, bağımsız Libya’nın geldiği gerçek durumdan umarız haberdardır.
Petrol gelirleri halk ve devlet arasında paylaşılan Libya’da bugün petrolün başında İtalyanlar var.
Arap Baharı sürecinde en güzel geçişlerden bir tanesinin Libya’da gerçekleştiğini belirten Davutoğlu, “Çok büyük mücadeleler verildi. Ama bugün Libya’da başarılı, dürüst, herkesin takdir ettiği seçimlerle başa gelmiş bir Genel Ulusal Kongre oluştu” dedi ve bu mücadeleyi verenleri de Ömer Muhtar’ın torunlarına benzetti.
Türkiye’deki siyaset gerçekten kabuk değiştiriyor.
“Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen bir lider ile başlayan Kurtuluş Savaşı, yedi düvelle yapılan bir mücadelenin ardından Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak tarih sahnesindeki yerini almıştı.
Ve bu mücadele bugüne kadar ezilen halkların, bağımsızlık sevdalılarının örneği idi.
BOP ve Arap Baharı kapsamında izlenen politikalar ise, var olan bağımsızlıkların ele geçirilmek istendiği, farklı sebeplerin ardına sığınılarak ülkelerin kaynaklarının ve insanının emeğinin ele geçirildiği bir işgal süreci…
Türkiye’deki değişen siyaset, bugün bu sürece müdahildir.
Üstelik lideri halk hareketi ile halkına linç ettirilen Libya, sosyal devlet statüsünden, sömürülen bir ülke noktasına gelmiştir.
Mısır’da ABD tarafından iş başına getirilen Mursi de istenilmemekte, Mısır sokakları Mursi taraftarları ve karşıtları arasındaki ciddi eylemlere sahne olmakta.
Suriye direniyor. Ancak Suriye muhalifi ile Esad ordusu arasındaki çatışmalarda, Suriye’deki huzur ve güvenlikten esir kalmadı.
Tunus, Mısır, Libya veya Suriye, bu baharın uğradığı her yer eski günleri mumla arıyor.
Ve bunu destekleyen hatta desteklerini övünerek anlatanlar enteresandır madalyonun öbür yüzünü görmek istemiyor.
Yakın tarihimizde savaştığımız ve işgal harekâtını, verilen kahramanlık mücadelesi sebebi ile yarım bırakan ama unutmayan, hatta BOP çerçevesinde bitireceğinin sinyallerini veren batıya ram olmamızın hiçbir izahı yok.
Üstelik misyonu gereği bölgesinde lider olabilecek Türkiye, izlediği bu batı yanlısı siyaset ile tüm İslam âlemi için de tehdit unsuru haline geldi.
Türk siyasetinde biz madalyonun öbür yüzünü çevirerek farklı bakış yakalamaktan memnunuz.
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş’ın her konuda izlediği milli politikalar, umarız 1919’un şartlarını yaşayan Türkiye için bir umut olacaktır.
Bugün, Ehl-i Beyt açılımı ile yeniden birlik ve beraberlik sloganını hayata geçiren Sayın Baş’ın yapmak istedikleri, batıya ram olmuş akıllar tarafından anlaşılmasa da o çıktığı yolda kararlı adımlarla ilerliyor.
O’nun derdi, devlet-millet-ordu bir olsun, bir bilek bir yürek olunsun.
Bugün en temel değerlerini yitirmeye başlayan Türk insanının geldiği noktada, aşağılık kompleksi ve batı hayranlığının etkisi herkesçe malum.
Müslüman olmak, Müslüman’ca yaşamak Hıristiyan batıya entegre olunmasının önünde en güzel kalkan.
Henüz içte birliği temin edememiş bir İslam âleminin bunu yapabilmesi ise imkân yok.
Büyük düşünen Sayın Baş yitirilen, unutturulan bu temel ölçüyü hayata geçirmeye çalışıyor…
Ancak Bu temel ölçü ile yeniden ezilen halklara örnek olabiliriz, birliğimizi muhafaza edebiliriz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Sinem Baş / diğer yazıları
- Geçmiş olsun Sayın Baş / 23.03.2020
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018