İsrail GAP bölgesinde kurmak istediği Kibutzlar vesilesiyle tarımsal işbirliğini de artırmayı hedeflemektedir. Tarımsal işbirliği kavramının arkasında ne gibi amaçların gizlendiğini iyi bilmek gereklidir.
İsrail'in tarımsal işbirliği kavramı ile Mossad arasında yoğun bağlantılar vardır. Çünkü "tarımsal işbirliği" görüntüsü, her zaman Mossad'ın üçüncü ülkelerle kurduğu bağlantıların kamuflajı olmuştur. Eski Mossad ajanı Victor Ostrovsky'nin, "Mossad, diğer bütün Afrika ülkelerinde olduğu gibi Güney Afrika'ya da askeri danışmanlar, tarım uzmanları ya da diplomat görüntüsü altında ajanlarını yerleştirdi" şeklindeki açıklamaları kendi ağızlarından ortaya konulmuş bir itiraf olarak dikkate şayandır.
Tarımsal işbirliğinin üzerinde ısrarla duran İsrailli uzmanlar Türk Tarım Bakanlığında bir İsrail masası olması talebinde bile bulunmuşlar.
Bu arada Türkiye'nin aşağı ülkelerle suyu paylaşmasını öngören "uluslararası sular" tezinin en çok İsrail tarafından desteklendiğini de unutmamak gerekir.
İsrail'in İstanbul Başkonsolosu Amira Arnon, 14 Eylül 2003 tarihli Milliyet gazetesinde "Türkiye ile ilişkilerde AKP geldikten sonra hiçbir olumsuz değişiklik hissetmedim. Durum sadece iyi değil, daha iyi diyebilirim. Üçüncü ülkelerle ortak projeler peşindeyiz. Ve Orta Asya ülkelerinde şimdiden bazı ortaklıklar oluşturduk. GAP'ta etkiniz, sulama, gıda sanayi ve ileri teknoloji alanında..." şeklindeki ifadelerinden de anlaşılacağı gibi Erdoğan hükümetiyle İsrail'in tarihi Mezopotamya'daki etkinliği artmıştır.
GAP bölgesinde faaliyet talebinde bulunan yabancı firmaların büyük çoğunluğunun İsrail ve Yahudi kaynaklı olması gelecekteki yaşayacağımız problemler konusunda bize ipuçları vermektedir.
Kibbutz projesinin İsrailli Kürt işadamları tarafından finanse edilmesi ise, bölgede bulunan Kürtlerin Kibbutz uygulamasına daha sıcak bakmalarını sağlamayı amaçlamaktadır. İsrail Devleti'nin kurulmasından sonra Güneydoğu'dan göçüp İsrail'e yerleşen Kürt Yahudileri, bu projeyi finanse etmenin yanı sıra, Kibbutzlardan sağlanan ürünleri pazarlama hakkını da elde etmiş olacaklar.
Türkiye'den İsrail'e göç etmiş olan Yahudi ailelerden büyük bir kısmı Türkiye'ye geri dönerek Urfa bölgesine yerleşmişler. Oysa normalde İsrail'den Türkiye'ye geri dönen bu Yahudilerin göç etmeden önce bulundukları İstanbul'a yerleşmeleri gerekmez miydi? Bu göçün GAP bölgesine yapılması kişiselliği aşan bir organizasyon olduğunu göstermektedir.
İsrail İhracat Enstitüsü Uluslararası Projeler ve Tarım Teknolojisi Pazarlama Bölümü Müdürü Yitshak Kiriati, "Tarımla uğraşan herkes biliyor ki, tarım için toprak, su ve insan gücü gereklidir. İsrail'in tüm ekili alanı 400 bin hektardır. Bu miktar İsrail'in alanının %20'sini teşkil ediyor ve bu alan artan nüfus karşısında giderek azalmaktadır. Su konusunda da devamlı sıkıntı çekiyoruz ve şu anda da Türkiye'den su ithal etmemiz söz konusudur. Tüm bu olumsuzluklara rağmen, ekili alanların yarısı sulanabiliyor. Son 50 yılda İsrail'in nüfusu 10 kat artmıştır. O yüzden taze su kaynaklarımız giderek azalmaktadır" demiştir.
İsrail'in su kaynaklarına sahip olma isteği güneydoğu bölgemizin İsrail için önemli olduğunu gösteren sebeplerden yalnızca birisidir.
Bu gerçekleri görmeden veya gördüğü halde İsrail'in GAP bölgesindeki taleplerine "evet" demek, gelecekte Türkiye için çok büyük tehlikeler oluşturacaktır.
İsrail'in tarımsal işbirliği kavramı ile Mossad arasında yoğun bağlantılar vardır. Çünkü "tarımsal işbirliği" görüntüsü, her zaman Mossad'ın üçüncü ülkelerle kurduğu bağlantıların kamuflajı olmuştur. Eski Mossad ajanı Victor Ostrovsky'nin, "Mossad, diğer bütün Afrika ülkelerinde olduğu gibi Güney Afrika'ya da askeri danışmanlar, tarım uzmanları ya da diplomat görüntüsü altında ajanlarını yerleştirdi" şeklindeki açıklamaları kendi ağızlarından ortaya konulmuş bir itiraf olarak dikkate şayandır.
Tarımsal işbirliğinin üzerinde ısrarla duran İsrailli uzmanlar Türk Tarım Bakanlığında bir İsrail masası olması talebinde bile bulunmuşlar.
Bu arada Türkiye'nin aşağı ülkelerle suyu paylaşmasını öngören "uluslararası sular" tezinin en çok İsrail tarafından desteklendiğini de unutmamak gerekir.
İsrail'in İstanbul Başkonsolosu Amira Arnon, 14 Eylül 2003 tarihli Milliyet gazetesinde "Türkiye ile ilişkilerde AKP geldikten sonra hiçbir olumsuz değişiklik hissetmedim. Durum sadece iyi değil, daha iyi diyebilirim. Üçüncü ülkelerle ortak projeler peşindeyiz. Ve Orta Asya ülkelerinde şimdiden bazı ortaklıklar oluşturduk. GAP'ta etkiniz, sulama, gıda sanayi ve ileri teknoloji alanında..." şeklindeki ifadelerinden de anlaşılacağı gibi Erdoğan hükümetiyle İsrail'in tarihi Mezopotamya'daki etkinliği artmıştır.
GAP bölgesinde faaliyet talebinde bulunan yabancı firmaların büyük çoğunluğunun İsrail ve Yahudi kaynaklı olması gelecekteki yaşayacağımız problemler konusunda bize ipuçları vermektedir.
Kibbutz projesinin İsrailli Kürt işadamları tarafından finanse edilmesi ise, bölgede bulunan Kürtlerin Kibbutz uygulamasına daha sıcak bakmalarını sağlamayı amaçlamaktadır. İsrail Devleti'nin kurulmasından sonra Güneydoğu'dan göçüp İsrail'e yerleşen Kürt Yahudileri, bu projeyi finanse etmenin yanı sıra, Kibbutzlardan sağlanan ürünleri pazarlama hakkını da elde etmiş olacaklar.
Türkiye'den İsrail'e göç etmiş olan Yahudi ailelerden büyük bir kısmı Türkiye'ye geri dönerek Urfa bölgesine yerleşmişler. Oysa normalde İsrail'den Türkiye'ye geri dönen bu Yahudilerin göç etmeden önce bulundukları İstanbul'a yerleşmeleri gerekmez miydi? Bu göçün GAP bölgesine yapılması kişiselliği aşan bir organizasyon olduğunu göstermektedir.
İsrail İhracat Enstitüsü Uluslararası Projeler ve Tarım Teknolojisi Pazarlama Bölümü Müdürü Yitshak Kiriati, "Tarımla uğraşan herkes biliyor ki, tarım için toprak, su ve insan gücü gereklidir. İsrail'in tüm ekili alanı 400 bin hektardır. Bu miktar İsrail'in alanının %20'sini teşkil ediyor ve bu alan artan nüfus karşısında giderek azalmaktadır. Su konusunda da devamlı sıkıntı çekiyoruz ve şu anda da Türkiye'den su ithal etmemiz söz konusudur. Tüm bu olumsuzluklara rağmen, ekili alanların yarısı sulanabiliyor. Son 50 yılda İsrail'in nüfusu 10 kat artmıştır. O yüzden taze su kaynaklarımız giderek azalmaktadır" demiştir.
İsrail'in su kaynaklarına sahip olma isteği güneydoğu bölgemizin İsrail için önemli olduğunu gösteren sebeplerden yalnızca birisidir.
Bu gerçekleri görmeden veya gördüğü halde İsrail'in GAP bölgesindeki taleplerine "evet" demek, gelecekte Türkiye için çok büyük tehlikeler oluşturacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024