Türklerde sivil yok!
Harp tarihi ve askeri strateji uzmanı Ahmet Sefa Özkaya, Ankara'da TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi'nde verdiği "Hunlardan günümüze Türk askeri kültürü" konulu konferansta, Türklerin tarih boyunca savaşçı bir millet olduğunu belirterek, "Türklerin yaşadığı coğrafyada bir sur olmadığı için yaşanılan bütün bölge, askeri bölge olarak kabul ediliyordu" dedi.
10.07.2019 00:00:00





Milli Savunma Üniversitesi Fatih Harp Tarihi Araştırmaları Enstitüsü öğretim görevlisi, harp tarihi ve askeri strateji uzmanı Ahmet Sefa Özkaya, Ankara'da TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi'nde verdiği "Hunlardan günümüze Türk askeri kültürü" konulu konferansta, Türklerin tarih boyunca savaşçı bir millet olduğunu belirterek, "Türklerin yaşadığı coğrafyada bir sur olmadığı için yaşanılan bütün bölge, askeri bölge olarak kabul ediliyordu" dedi.
Batı toplumları ile Türklerin tarihi süreçteki sivil-asker ayrımının farklı olduğunu vurgulayan Özkaya, şunları söyledi: "Tarihimize baktığımızda bizde sivil yok. Çünkü sivil olabilmek için belindeki silahı, kılıcı çıkartarak, kendi güvenliğini sağlama işini başka bir teşkilata devretmek gerekiyor. Türklerin yaşadığı coğrafyada bir sur olmadığı için yaşanılan bütün bölge, askeri bölge olarak kabul ediliyordu. Yani yetişkin, çocuk ve kadın herkes silah taşıyor ve kendi güvenliğini kendi sağlıyor. Hunlar'dan Göktürkler'e kadar böyle. Göktürkler'de ise bu kültür bazı değişikliklere uğruyor ve Uygurlar'da halk arasında belli bir sivilleşme yaşanıyor."
Özkaya, Türk askeri tarihinin birçok dönüm noktasına sahip olduğunu ve bunlardan birinin ise 1329'da İznik'teki Palekanon (Maltepe) savaşı olduğunu belirtti. Her savaşta atlı süvariler kullanan Türklerin, ilk defa bu savaşta düzenli piyade birlikleri kullandıklarına dikkati çeken Özkaya, atı çok fazla önemseyen bir millet için bu değişikliğin önemli bir kırılma noktası olduğunu aktardı.
Batı'da asker-sivil yönetimlerinin farklı olduğunu ve sivil yöneticilerin her zaman askeri yöneticilerden daha üstün durumda bulunduğunu aktaran Özkaya, Türkler'deki yönetici-asker ilişkisi hakkında şunları söyledi: "Osmanlı'da devletin başı yani padişah, asker olmak zorundadır. Bu nedenle asker padişahın başka meslek yapması yasaktır, hobi olarak yapabilir. Osmanlı'da ülke yönetiminden, şehir yöneticilerine kadar herkes askerdir. Bu durum, 1864'te Vilayet Nizamnamesi ile değişmiş, asker paşa, mülki paşa ayrımı getirilmiş ve böylelikle Osmanlı'da şehir yöneticiliği gibi bazı konumlara asker olmayan sivil yöneticiler atanmıştır. Türklerin ilk defa Uygurlar döneminde halk olarak, 1860'lar döneminde ise devlet kademesi olarak sivilleştiklerini söyleyebiliriz. 1864 öncesi Osmanlı'da her yönetici asker."
Türkiye Cumhuriyeti'nde Osmanlı dönemine göre önemli değişikliklerin olduğuna vurgu yapan Özkaya, "Anayasanın 112. maddesine göre Türkiye Cumhurbaşkanı, silahlı kuvvetlerin başkomutanıdır, yani temsil makamındadır. Osmanlı'da hem temsil eder hem uygulardı. Cumhuriyette siyaset yapmak isteyen asker, askerliğini bırakmak zorundadır" diye konuştu.
Batı toplumları ile Türklerin tarihi süreçteki sivil-asker ayrımının farklı olduğunu vurgulayan Özkaya, şunları söyledi: "Tarihimize baktığımızda bizde sivil yok. Çünkü sivil olabilmek için belindeki silahı, kılıcı çıkartarak, kendi güvenliğini sağlama işini başka bir teşkilata devretmek gerekiyor. Türklerin yaşadığı coğrafyada bir sur olmadığı için yaşanılan bütün bölge, askeri bölge olarak kabul ediliyordu. Yani yetişkin, çocuk ve kadın herkes silah taşıyor ve kendi güvenliğini kendi sağlıyor. Hunlar'dan Göktürkler'e kadar böyle. Göktürkler'de ise bu kültür bazı değişikliklere uğruyor ve Uygurlar'da halk arasında belli bir sivilleşme yaşanıyor."
Özkaya, Türk askeri tarihinin birçok dönüm noktasına sahip olduğunu ve bunlardan birinin ise 1329'da İznik'teki Palekanon (Maltepe) savaşı olduğunu belirtti. Her savaşta atlı süvariler kullanan Türklerin, ilk defa bu savaşta düzenli piyade birlikleri kullandıklarına dikkati çeken Özkaya, atı çok fazla önemseyen bir millet için bu değişikliğin önemli bir kırılma noktası olduğunu aktardı.
Batı'da asker-sivil yönetimlerinin farklı olduğunu ve sivil yöneticilerin her zaman askeri yöneticilerden daha üstün durumda bulunduğunu aktaran Özkaya, Türkler'deki yönetici-asker ilişkisi hakkında şunları söyledi: "Osmanlı'da devletin başı yani padişah, asker olmak zorundadır. Bu nedenle asker padişahın başka meslek yapması yasaktır, hobi olarak yapabilir. Osmanlı'da ülke yönetiminden, şehir yöneticilerine kadar herkes askerdir. Bu durum, 1864'te Vilayet Nizamnamesi ile değişmiş, asker paşa, mülki paşa ayrımı getirilmiş ve böylelikle Osmanlı'da şehir yöneticiliği gibi bazı konumlara asker olmayan sivil yöneticiler atanmıştır. Türklerin ilk defa Uygurlar döneminde halk olarak, 1860'lar döneminde ise devlet kademesi olarak sivilleştiklerini söyleyebiliriz. 1864 öncesi Osmanlı'da her yönetici asker."
Türkiye Cumhuriyeti'nde Osmanlı dönemine göre önemli değişikliklerin olduğuna vurgu yapan Özkaya, "Anayasanın 112. maddesine göre Türkiye Cumhurbaşkanı, silahlı kuvvetlerin başkomutanıdır, yani temsil makamındadır. Osmanlı'da hem temsil eder hem uygulardı. Cumhuriyette siyaset yapmak isteyen asker, askerliğini bırakmak zorundadır" diye konuştu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.