Tuzak kuranların akıbeti-II

(dünden devam…)

Hakkı olmayan, hak etmediği bir lokmaya el uzatırken bir ateş topuna el uzattığının farkında olmayan insan…

Hakkı olmayan, hak etmediği bir lokmayı mideye indirirken, aslında etten ve kemikten ibaret olan beden kalıbını yakıp-kavurucu olan ateşe teslim ettiğinin şuuruna varamayan insan.

İçinde tüyü bitmemiş yetimin ve açlıktan nefesi kokan yoksulun da payı olan kamu malını heybesine indirirken kocaman bir ateş topu indirdiğinin ve heybesinin bir gün küle döneceğinin idrakine varamayan insan…

"Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, karınlarına ancak ateş tıkınmış olurlar, zaten onlar çılgın aleve atılacaklardır." (Nisa: 10).

"Ey inananlar! Hahamlar ve rahiplerin çoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler. Allah yolundan alıkoyarlar. Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda sarf etmeyenlere can yakıcı bir azabı müjdele.

Bunlar cehennem ateşinde kızdırıldığı gün, alınları, böğürleri ve sırtları onlarla dağlanacak, 'Bu, kendiniz için biriktirdiğinizdir; biriktirdiğinizi tadın' denecek." (Tevbe: 34-35).

Belki şahsın, padişahsın, belki herhangi bir ülkede azametli vezirlerden birisin ve sahip olduğun makamı, yetkini ve gücünü yönettiğin halka zulmetmekte kullanıyorsun, ellerinden ekmeklerini, sofralarından lokmalarını almakta kullanıyorsun.

Peki, senden önceki şahların, padişahların, debdebeli vezirlerin hayatlarını ve akıbetlerini hiç inceledin mi?

Geride bıraktıkları iki ihtimalden birisi değil mi?

Ya, dillere destan adaletleri ya da nefretle yâd edilen zulüm listeleri değil mi?

Ya, emanetçisi oldukları millet malını korumadaki hassasiyetleri, ya da gözenin başında olmayı fırsat ve ganimet bilerek gırtlaklarına kadar israfa batmış olmaları değil mi?

Ya, yönetimini üstlendikleri ülkelerin kaynaklarını geliştirerek, büyüterek, halkın hayat kalitesini artırmış olmaları, kendilerinden sonraki yöneticilere dolu dolu bir devlet hazinesi bırakmış olmaları, ya da har vurup harman savurarak hazineyi tamtakır bir halde sonraki nesillere bırakmış olmaları değil mi?

Ya, işini ciddiye alarak, her biri sahasında uzman olan uzmanlarla çalışarak, yönetmekte olduğu ülkenin hazinesini, her alandaki birikimini kat kat artırarak gelecek kuşaklara da refah içinde yaşayacakları bir ülke bırakmış olmaları, ya da israfı, gaflet ve dalaleti kendilerine meslek edinip, gelecek kuşakları da ağır borç altına sokacak, gelecek nesillerin de geleceklerini karartacak işlere imza atmış olmaları değil mi?

Ya, iş başında kaldıkları müddet boyunca her alanda adaleti tesis ederek, ekonomiyi akıllıca yöneterek ülkesini adeta cennete çevirmiş olmaları, ya da, "hak-hukuk adalet hak getire" sözünü haklı çıkaracak tarzda davranarak ülkesini cehenneme çevirmiş olmaları değil mi?

Bir türlü doymak bilmeyen hırs ve ihtiraslarını tatmin etmek için, aç gözlülükten ötürü aslında sürekli dibi delik heybelerini doldurmak için, genelde tüm insanlığa, özelde ise kendi vatandaşlarına, kendi hemşehrilerine tuzak üstüne tuzak kuranlar, durmadan tuzak peşinde koşanlar, Yusuf Peygambere tuzak kuran kardeşlerinin akıbetlerinden hiç mi ders, hiç mi ibret almazlar?

Yıllar evvel kuyuya attıkları, kuyunun dibinde ölüme terk ettikleri Yusuf'un, yıllar sonra, günün birinde, diyar diyar ekmek aradıkları bir zaman diliminde karşılarına "veren el" olarak çıkarılmış olması, neden her devrin tuzakçılarının kafasına dank etmez?

Kuyunun dibinde ölüme terk ettikleri Yusuf'un huzurunda, yıllar sonra yutkunarak, ellerini ovuşturarak, bir çuval daha, bir deve yükü daha buğday alabilmek için yalvarıp dil döken kardeşlerin bu acıklı akıbetleri, modern tuzakçıların neden dikkatlerini çekmez ve akıllarını başlarına getirmez?

"Onlar Mısır'a varıp Yusuf'un huzuruna girerek, 'Aziz vezir! Biz de, ailemiz de yine darlık ve sıkıntıya düştük, biz bu sefer pek az bir meblağ getirebildik. Lütfen bize tahsisatımızı tam ölçek ver de, parasını veremediğimiz kısmı da sadakanız olsun. Şüphesiz ki Allah tasadduk edenleri fazlasıyla ödüllendirir' dediler." (Yusuf: 88).

Memleketin hazinelerini talan edenler ve ettirenler, memleketin madenlerini, ormanlarını, akar sularını ve dağlarını, ova ve vadilerini talan edenler ve ettirenler Yusuf Peygamberin tuzakçı kardeşlerine tatbik edilen bu İlahi ilkeden muaf tutulacaklarını mı zannediyorlar?

"Yeryüzünde kibirlendi ve kötülük tezgâhladılar. Oysaki tezgâhlanan kötülük, sahibinden başkasını kuşatmaz. Öncekilerin başına gelenlerden başkasını mı bekliyorlar? Allah'ın yol ve yönteminde değişme asla bulamazsın! Allah'ın yol ve yönteminde döneklik de bulamazsın!" (Fatır: 43).