Türkiye, Suriye havayollarına ait bir uçağı, sivil taşımacılık yapan bir uçağın savunma sanayine ait malzeme taşıyamayacağı gerekçesi ile Türk jetleri eşliğinde Ankara’ya indirdi.
Bir istihbarat örgütünün bilgileri istikametinde gerçekleştirildiği vurgulanan bu operasyon için yetkililerimiz haklı olduğunu iddia etse de, Suriye ve Rusya diplomatik girişimlerde bulunmaya başladı bile.
Olayın hemen ardından Rusya, “uçağın durdurulması düşmancadır ve kınanması gerekir” açıklamasını yaptı.
Tek taraflı savaş sinyallerini çaldığımız Suriye ise, beklenilenden daha fazla bir tepki göstererek, tazminat talep ediyor.
Türkiye’nin sivil havacılık kurallarını ihlal ettiğinden hareketle, durdurulan kargolar için tazminat istedi.
İki ülke de ele geçirildiği iddia edilen askeri malzemelerin basına gösterilmesini bekliyor. Alınan bilgilere göre, uçağın taşıdığı teknik malzemenin bilgisayar parçaları olduğu tespit edilmiş.
Türkiye’nin, İsrail ile Erbakan döneminde imzalanmış istihbarat anlaşması olduğu gibi; son dönemde ABD ile de istihbarat paylaşımı yaptığı bilinen bir hakikat.
Rusya ve Suriye’nin, kati tavrına bakılırsa yine bir istihbarat krizi yaşıyoruz.
Uludere faciasını henüz unutmadık.
Bağımsız bir devletin en önemli nişanelerinden olan “milli istihbarat” bir ülkenin mahremi sayılacak hassasiyettedir. Bu sebeple, büyük devletlerin Mossad veya CIA veya KGB gibi dünyaca ünlü istihbarat ağları mevcut.
Türkiye de stratejik konumu dikkate alındığında üzerinde en çok oyunun planlandığı bir coğrafyada...
Bu sebeple bizim milli istihbaratımızı güçlendirmemiz gerekirken, dost görünen ama dost olmadığını geçen süreçte defalarca gördüğümüz ABD ve İsrail’den medet ummamız çok düşündürücü.
Suriye uçağını indirmemiz konusunda, müttefik ABD “uçağın inceleme kararını kuvvetle desteklediklerini”, Fransa ise Suriye’deki olayların “Lübnan, Türkiye ve İran’a sıçramaması” temennisini dile getirdi.
Kuvvetli destek ve temennilerden öteye geçemeyen stratejik müttefiklik bize pahalıya patlıyor.
İstihbarat gibi hayati konularda batıya ve Yahudi İsrail’e güvenen Türkiye, gelişmelere ve batının onu yalnız bırakan tavrına rağmen, Müslüman Suriye’ye top mermisi yağdırmaya da devam ediyor.
Esad, birliklerini sınırın on kilometre gerisine çektiğini ilan ettiği halde, meşru Esad hükümetini suçlu gösteren tavrı ile Türkiye, Müslüman bir ülkeyi nahak yere bombalayan Müslüman bir ülke konumunda.
Suriye, Türkiye’den elektrik alımını kesti.
Biz ise ne için, kimin adına, kime karşı ne yaptığımızı bilmeden yola devam ediyoruz…
Bir istihbarat örgütünün bilgileri istikametinde gerçekleştirildiği vurgulanan bu operasyon için yetkililerimiz haklı olduğunu iddia etse de, Suriye ve Rusya diplomatik girişimlerde bulunmaya başladı bile.
Olayın hemen ardından Rusya, “uçağın durdurulması düşmancadır ve kınanması gerekir” açıklamasını yaptı.
Tek taraflı savaş sinyallerini çaldığımız Suriye ise, beklenilenden daha fazla bir tepki göstererek, tazminat talep ediyor.
Türkiye’nin sivil havacılık kurallarını ihlal ettiğinden hareketle, durdurulan kargolar için tazminat istedi.
İki ülke de ele geçirildiği iddia edilen askeri malzemelerin basına gösterilmesini bekliyor. Alınan bilgilere göre, uçağın taşıdığı teknik malzemenin bilgisayar parçaları olduğu tespit edilmiş.
Türkiye’nin, İsrail ile Erbakan döneminde imzalanmış istihbarat anlaşması olduğu gibi; son dönemde ABD ile de istihbarat paylaşımı yaptığı bilinen bir hakikat.
Rusya ve Suriye’nin, kati tavrına bakılırsa yine bir istihbarat krizi yaşıyoruz.
Uludere faciasını henüz unutmadık.
Bağımsız bir devletin en önemli nişanelerinden olan “milli istihbarat” bir ülkenin mahremi sayılacak hassasiyettedir. Bu sebeple, büyük devletlerin Mossad veya CIA veya KGB gibi dünyaca ünlü istihbarat ağları mevcut.
Türkiye de stratejik konumu dikkate alındığında üzerinde en çok oyunun planlandığı bir coğrafyada...
Bu sebeple bizim milli istihbaratımızı güçlendirmemiz gerekirken, dost görünen ama dost olmadığını geçen süreçte defalarca gördüğümüz ABD ve İsrail’den medet ummamız çok düşündürücü.
Suriye uçağını indirmemiz konusunda, müttefik ABD “uçağın inceleme kararını kuvvetle desteklediklerini”, Fransa ise Suriye’deki olayların “Lübnan, Türkiye ve İran’a sıçramaması” temennisini dile getirdi.
Kuvvetli destek ve temennilerden öteye geçemeyen stratejik müttefiklik bize pahalıya patlıyor.
İstihbarat gibi hayati konularda batıya ve Yahudi İsrail’e güvenen Türkiye, gelişmelere ve batının onu yalnız bırakan tavrına rağmen, Müslüman Suriye’ye top mermisi yağdırmaya da devam ediyor.
Esad, birliklerini sınırın on kilometre gerisine çektiğini ilan ettiği halde, meşru Esad hükümetini suçlu gösteren tavrı ile Türkiye, Müslüman bir ülkeyi nahak yere bombalayan Müslüman bir ülke konumunda.
Suriye, Türkiye’den elektrik alımını kesti.
Biz ise ne için, kimin adına, kime karşı ne yaptığımızı bilmeden yola devam ediyoruz…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Sinem Baş / diğer yazıları
- Geçmiş olsun Sayın Baş / 23.03.2020
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018