Ulusalcılık ve milliyetçiliğin tek kalesi!

Önce ulusalcılığın merkezine uzun bir süredir yerleşmiş olan Prof. Dr. Haydar Baş'ın adını rahip Santaro cinayetine karıştırmaya çalışarak milletimizin BTP'ye ve Prof. Dr. Haydar Baş'a olan ve giderek de artan meylini yok etmeye çalıştılar. Ama bunda başarılı olamadılar ve yeterince milleti etkileyemediler. Çünkü Santaro cinayetindeki misyonerlik etkisi hemen ortaya çıktı.Bu cinayetin azmettiricilerine göre Türk milletinin ulusalcılığı, Türk milletinin milliyetçiliği bir lider bulmamalıydı. Eğer ulusalcılık ve milliyetçiliği hayatında birleştiren bir lider etrafında Türk milleti birleşirse her türlü bağlarından kurtulup tam bağımsız olabilecekti. Böyle bir Türkiye bölgesindeki olaylara ABD, AB ya da İsrail'in gözüyle değil, Müslüman Türk'ün gözüyle bakacak ve ona göre bir duruş belirleyecekti. Emperyalist proje sahipleri için en büyük tehlike işte buydu.Böyle bir gelişme Ortadoğu, Kafkaslar gibi pek çok bölgede İsrail ve ABD'nin zorlanarak kurmaya çalıştıkları dengeleri alt üst edebilecekti. Bundan dolayı ilk cinayetle istediklerini elde edemeyen papaz cinayetinin eli kanlı senaristleri, Türkiye'de bir cinayet daha işlenmesi gerektiğini düşündüler.Öyle bir kişi öldürülmeliydi ki, ölmesiyle beraber Türkiye'de milli direnişin, milliyetçiliğin ve ulusalcılığın birleştiği tek kale olan BTP ve onun Genel Başkan'ı Prof. Dr. Haydar Baş'a karşı millette bir antipati uyandırılması sağlanmalıydı. Azmettiricilerine Dink cinayetinin bir diğer getirisi de Türkiye'nin uluslararası arenada daha da köşeye sıkıştırılmasını sağlayacak olmasıydı. Bu şekilde hem BOP'ta hem de ekonomi alanında Türkiye'den alınmak istenen tavizler daha hızlı ve rahat alınabilecekti. Bu kez kurban olarak kendilerine Hrant Dink'i seçtiler. Hrant Dink, onlara göre en uygun isimdi. Neden mi? Zaten uzun bir süreden beri Dink'in bazı söylemleri resmi Ermeni teziyle çatışmakta ve Ermeni diasporasını oldukça rahatsız etmekteydi. Bu cinayeti de papaz cinayetinde olduğu gibi Trabzonlu 18 yaşın altında olan bir gence işleteceklerdi. Sonra da medya hep bir ağızdan cinayeti işleyen gencin ulusalcı ve milliyetçi söylemlerden etkilendiğini seslendirecekti. Bu sayede ulusalcılık ve milliyetçilik anıldığında akla gelen tek isim olan Prof. Dr. Haydar Baş karalanmış olacaktı.Bu cinayette karalanmak istenen BTP lideri olduğu konusunda şüpheye mahal vermeyecek şekilde eminim. Çünkü cinayetten sonra medyanın olayı servis etmesini hatırlarsanız "ulusalcı ve milliyetçi" ifadeleri sık sık kullanılıyordu. Prof. Dr. Haydar Baş'tan önce ulusalcılık söylemini farklı bir siyasi eğilim seslendirirken milliyetçilik söylemini daha farklı bir siyasi eğilim seslendiriyordu. Cinayetin azmettiricileri tarafından yönlendiren medya yalnızca ulusalcıları ya da yalnızca milliyetçileri hedef göstermiş olsaydı, şüphesiz bu söylemlere sahip olan partiler birden fazla olduğu için diğer partiler ve liderler de kastediliyor diyebilirdik. Ama böyle olmadı ve medya ulusalcı ve milliyetçi söylemleri birlikte hedef gösterdi. Siyasi anlayışını hem milliyetçi hem ulusalcı diye tarif eden tek hareket BTP ve tek lider Prof. Dr. Haydar Baş olunca hedefin Haydar Baş ve BTP olduğu anlaşılmaktadır. Prof. Dr. Haydar Baş'a engel olamayacaklarını anlayan dış ve iç şer odakları, onun savunduğu değerler olan ulusalcılık ve milliyetçiliği kötülemeye başladılar. Amaç, ulusalcıyım ve milliyetçiyim demenin utanılacağı bir psikolojik ortam oluşturmaktı. Bu kanlı plan devreye konuldu. Figüranlar kendilerine biçilen rolü oynadılar. Daha sonra medya cinayeti planlayanların bıraktığı yerden alarak senaryonun devamını getirdi. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı ve milletimiz Yeni mesaj gazetesi, Meltem TV ve Mesaj TV gibi milli çizgide yayın yapan basın kuruluşları sayesinde gerçeği gördü ve oyunu fark etti. Milleti Prof. Dr. Haydar Baş'tan uzaklaştıralım derken, özellikle Trabzon halkı olmak üzere tüm Türk milleti, Haydar Baş demeye ve Bağımsız Türkiye saflarına katılmaya başladılar.Yanılmışlardı ve yanılmaya da mahkûmdular, çünkü bu aziz milletin kalbindeki imandan kaynaklanan basiret ve ferasetini hesaba katmamışlardı.