Umutsuz vaka

Soma'da yaşanan üzücü olayın yaralarını sarmak için çıkılan Süper Kupa finalinde, ne Soma halkını ne de futbol dünyasını mutlu eden bir ortam vardı. Sahanın rezilliğinden, taraftarın durmadan sahaya yabancı madde atmasına, hakemlerin hem kötü yönetim gösterip hem de bariz şekilde sezona fiziksel olarak da hazır olmadıklarının ortaya çıkmasından, sahada zaten "futbol" denecek bir şey olmamasına rağmen ortamı germek, kavga çıkarmak için sahaya çıkmış oyuncularına kadar Türk futbol tarihi için üzücü bir maçtı. Tabi ki saha içinde de ne kadar anlatmak istemesek de oynanan veya oynanmaya çalışılan bir futbol vardı.Maçın genelinde sahada biraz daha futbol oynamaya çalışan takım Fenerbahçe idi. Meireles'in özellikle sağ kanada attığı uzun paralel toplar maçın başında etkili oldu. Maçın Fenerbahçe adına en diri gözüken oyuncusu olan Kuyt da bu topları çoğunlukla doğru kullandı. Galatasaray ise hem kanat savunmasındaki başarısızlığı hem Melo ve Selçuk'un formsuzluğu nedeniyle orta sahayı rakibine vermesiyle beraber maçın büyük kısmını kendi yarı sahasında geçirmek zorunda kaldı. Maçın içinde Galatasaray'ı tutan Semih Kaya ve Muslera oldu. Belki de bu ikili arkadaşlarına ayak uydursalar maç penaltılara kalmayabilirdi. Her iki takım da geçtiğimiz hafta içi izlediğimiz Beşiktaş'ın çok gerisinde bir görüntü çizdi.Maçla ilgili söylenebilecekler çok çok az. Özellikle ikinci yarıda taraftarın sürekli oyunun durmasına sebep olması, maçın azıcık zevkini de aldı götürdü. Türk futbolu için her büyük maç sonrası "Dibi gördü.'' yorumları yapıyoruz "Bundan kötü duruma düşemeyiz." diyoruz ancak Türk futbolu bizi şaşırtmaya devam ediyor. Futbolcusundan, yöneticisine, hakeminden taraftarına, sahaya bakım yapanından evinde maçını izleyenine kadar umutsuz vakayız.