Verilen nimetlere sahip çıkmalıyız

Cenab-ı Hakk'a şükürler olsun ki bizleri Müslüman bir coğrafyada, Müslüman bir ailenin evladı olarak yarattı. Bir de bunlara ek olarak, Haydar Baş Hoca'nın fikirlerine, görüşlerine gayet kolay bir şekilde ulaşabildiğimiz bir toplumda yaşama imkânı verdi. Haydar Baş Hoca, asırlardır yaşayan köklü bir medeniyetin bütün birikimini gönlünde barındıran, bu medeniyetin kültürünü, örfünü, âdetini, geleneğini, dinini, maneviyatını, maddi ve manevi her türlü değerini bilen, yaşatmak için yaşayarak örnek olan ve bu dünyayı yaşanılabilecek bir yer yapan bir insandır bizim için. "Peki neden? Haydar Hoca size ne yaptı? Ne verdi? Ne kazandırdı?" diye soranlar olur elbet. Açıklayabildiğim kadarıyla aktarmaya çalışayım...Haydar Hoca bize kulluk amacımızı, yani Allah'a ibadet etmeyi, O'nu tanımayı, O'nu bilmeyi, O'na has kul olabilmeyi öğretti. Biraz daha açık konuşmak gerekirse, Üstad öyle bir insan ki, şu anda ondan bir tane daha yaşamıyor. O, bize ibadetimizi nasıl yapacağımızı, dünyanın gözümüzde ne kadar değeri olması gerektiğini, sadece ama sadece kazanmak zorunda olduğumuz asıl amaç için bir vesile, bir sermaye olduğunu, herkes bir yanlışa saplanmışken doğruyu bulup ona tâbi olabilmeyi, basiret sahibi olabilmeyi, Hakk'ı hak bilip ona sarılmayı, bâtılı bâtıl bilip ondan uzaklaşabilmeyi öğretti.O, bizler için sadece bir siyasetçi değil, her mânâda tam anlamıyla bir öğretmen. Ama bize öyle bir ilim öğretiyor ki, bu kitaptan okuyarak alınmaz; bunun için mutlaka Haydar Hoca lazım. Nasıl ki insan bir konuyu en iyi bileninden dinleyerek detaylı bir birikime sahip oluyorsa, burada da aynı... İşi sahibinden öğrenmek..."Ledün ilmi" deniyor buna... Allah, vesilelerle öğretiyor bu ilmi. Yaşatıyor! Gönüllerdeki sırları keşfettiryor. Bir yolculuğa çıkarıyor. Lakin yalnız kalmamalı bu yolda; her zaman, her an bir dost, bir yaren olmalı yanı başında, çünkü bu yol öyle yaman bir yoldur ki her türlüsünden tehlikeyle karşı karşıya gelinir. Bir anda yıkılıp kaybolabilir, tutunacak bir dalı yoksa dengesi şaşabilir, kayıp gidebilir insan.Allah, verdiği nimetin değerini biliyor mu diye kulunu sürekli olarak sorguya çeker. Kul ise verilen bu nimetin kendi nefsinden gelen bir şey olmadığını anlamalı, her şeyiyle tek kaynağının Cenab-ı Hakk olduğunu bilmeli ve bu doğrultuda hayatını şekillendirmelidir. Bütün bunlar bir insandan duyduklarımız ve yaşantısında gördüklerimiz...O öyle bir insan, öyle bir değer ki; bütün varlığımızla sahip çıkmalıyız. Biliyoruz ki İsrailoğulları, kendilerine en çok peygamber gelen ama hepsine eziyet ve işkence eden bir kavim. Hakkın nimetine sahip çıkmayarak, Kur'an'daki ifadeyle "küfürlerini arttırarak" kendilerine verilen büyük değerleri, büyük nimetleri teptiler ve en sonunda Hakk'ın lanetine mazhar oldular. Bizler de bizlere verilmiş olan bu büyük nimetlere sahip çıkmalıyız, çıkmak zorundayız. Allah muhafaza, sonumuzun İsrailoğulları gibi olmasını hiçbir şekilde istemeyiz herhalde...Nimetimiz için şükretmeli ve elimizdekine sahip çıkmalıyız artık. Haydar Baş Hoca'yı lâyık olduğu yere koymalı ve O'ndan mümkün mertebe istifade etmeliyiz.Allah sonumuzu hayreylesin. Hak ile, haklı ile olmayı ve haklı olmayı cümlemize nasip eylesin.