Yalanın doğrusu doğrunun yalanı

Nasıl bir topluluğuz anlamak kolay değil. Siz hiç yalanın doğrusuna rastladınız mı? Aynı şahsın yalanı aslında doğru olabilir. Bunu anlamak için Türk ve ülkede yaşayan olmalısınız. Sayın Cumhurbaşkanı Başbakan olduğu devirde, Kürt sorunu var derken, son zamanda Balıkesir'de sorulduğunda, bizim yıllar önceki cevabımızı, "Kürt sorunu da neymiş" diyerek vermesi size garip gelmiş olabilir. Elbet Diyarbakır'da yaşayan herkesin etnik kökeni ne olursa olsun eşit sorunu mevcut. Ama Balıkesir'e gelen ve burada bilhassa pazar yerlerini elde etmiş Kürtlerin sorunu olmadığı gözle görülen bir gerçektir.Cumhurbaşkanının 14 yıl sonra gördüğünü, herkes biliyordu. Yalanın doğrusu olayı işte budur. Yalan aynı ağızdan doğrulanmıştır. İyi de doğruyu bile bile yalancının peşinde koşmanın mantığı nedir? Örnekleri saymakla bitmez ama birkaç tanesi şimdilik kafidir sanırım. Birkaç kez konuşmalarında Başbakan olan sayın Erdoğan, ülkemizde su rezervlerinin ve petrol rezervlerinin olmadığını söylemiş, aksini söyleyene inanmamamızı istemişti. Ertesi gün Allah, Diyarbakır'da petrol fışkırtarak milleti uyarmıştı. Ülkenin çıkan petrollerini yabancı firmalara peşkeş çekerseniz elbette petrol yok dediğinizde söylediğiniz yalan olmaz. Verdiğiniz petrol ülkenin değildir de ondan. Bu da yalanın doğrusudur.Yazdıkça yenisi geliyor. Enerji ihtiyacımız var demenizde başka bir yalan. Kaynakların tamamını verdiğiniz için onlardan satın almanız şarttır. Yalanlar doğrulara karışmış bir ülkede, her konuda yalan ve doğrular, negatif yönde oluşmakta ülke varlıklar üstünde yoklukla savaşmaktadır. Buna daha ne kadar müsaade edeceksiniz ey Türk milleti! Her türlü haksızlık karşısında, her türlü adaletsizlik karşısında hala senden medet uman yalancılara, sahte siyasete, hala destek olacak mısınız?Aldatıldık. Pardon, pardon demekten bile utanmayan aldatılmış olmaktan gurur duyanların, her suçu, kendilerini aldattığını iddia ettikleri birilerine yükleyenlerin, en azından işbirliği içinde veya emirleri altındaki kimselere, en ağır suçlamaları yaparak yargıya teslim edenlerin, gerçek gayelerini hala göremediniz mi? Önce paralel yapıyı devletin gerekli gördükleri makamlarda oluşturduktan sonra, Atatürk düşmanlığının ortak paydasında, her türlü yalan ve iftiralarla kendilerine emredilen doğrultuda icra etmişler ve Orduyu ortadan silip, dini de sembolik hale getirmişlerdir. Dinini kaybeden bir topluluk en azından ikiye bölünmeye hazır demektir. Seneler sonra, şimdi paraleli suçlayıp, kendilerini masum olarak halka gösterip pardonlara sığınan AKP'ye söylenecek bir cümle pardon biz de yanılmışız olmalıdır.Ortada bir hakikat var, Ordunun pek çok elemanı, görünür hiçbir suçları yokken senelerce içeride gözyaşı döktükten sonra dışarıya salıverildi. Karşılığı Başbakanın tek sözü, aldatıldık pardon. Hani suçlu olduklarını yeminlerle, terörist şahitlerle, ispatlarken şimdi ne oldu? Sadece pardon, şimdi tek suçlu gösterilen paralelcileri cezalandıracaklar. Elbet bu cezaları hak ettiler ama AKP bunların hesabından kurtulamayacaktır. İyi de AKP'yi seçenlerin de cezası mutlaka sıradadır. Elbet benim söylediklerim cezaların dünyadaki bölümüdür. En önemli haksızlık seçim barajında gizlidir. Bu nedenle de şahsen, Danıştay'a, Anayasaya, insan haklarına ve demokrasiye aykırı bu barajın sıfırlanması için dava açtım. Dava aylar sonra mahkemenin, yetkisizlik kararı ile Ankara 18. İdari Mahkemesine havalesi yapılmıştır. Seçime kadar sonuç alınamayacağı kesindir.  Çünkü onlar da Anayasa mahkemesine davayı havale edeceklerdir.Aslında bu kanun anayasada mevcut değildir. zamanın darbeci paşalarının emridir. Meclisten çıkmadığı ve tartışılmadığı belirlenmiştir. Bu başlı başına bir Anayasa ihlalidir. İstendiğinde on dakikada kaldırılabilinecek bir karardır. Biliyorum hiçbiriniz ülkenin bu durumlarından memnun olmazsınız. Neden hala bir şeyler ümit ediyorsunuz ki. Olaylar ortada.Her söylenen sözü daha sonra tersine çevirenler, terörle işbirliğini şerefsizlik olarak açıkladıktan sonra, terörle yeni bir işbirliğine devam edenlere daha ne denir ki, ya bütün bunlar bilinirken AKP nin hala 400 milletvekili çıkarma  ümitleri bu millete tam manada hakarettir.Bu millet bunun karşılığını elbet verecek ferasete ve iradeye sahiptir. Ve şerefine düşkündür. Ekonomi tam manası ile fiyaskodur. Zaten borcu trilyon dolarlara ulaşmış bir ülkede sizce hangi ekonomiden bahsedilir. Ancak sömürge ekonomisinden. Geçen seneler yeni Osmanlı hedefinden bahsedenler, toprak kazanmaktan ümidi kestiler.  Şimdiler de yeni Türkiye sloganları kullanma durumuna geçtiler. Eskisinin nesi eksik ki. Bilenler açıklansın.22 Mart, yani bugün 9. MİLLİ EKONOMİ MODELİ KONGRESİNE gelecek olan çeşitli ülkelerin ekonomistleri ve ilim adamları, akademisyenleri, İstanbul Grand Cevahir Kongre Merkezi'nde, bir kez daha ülkemizin gurur kaynağı, Prof. Dr. Haydar Baş'ın MİLLİ EKONOMİ MODELİ ve SOSYAL DEVLET MİLLİ DEVLET projelerini ve bunların kendi ülkelerindeki başarılarını anlatmak için bir araya geleceklerdir. Gidebilenler kongre salonuna, gidemeyenler Meltem, Mesaj, Kadırga, Köy TV kanallarında canlı yayınları takip etmelidirler. Biz vatani görevimizi yapmanın rahatlığına, sizler de hakikatlerin değerini anlamanın, kurtuluşun olduğunu, görmenin ve ona katılmanın mutluluğuna ereceksiniz. Bu vatan bizimdir. Parçalanmaz bütündür.