Bizim ırmaklardan içer, bizim çayırlarda, yaylalarda otlar, yelesi bizim rüzgarlarda savrulur ama gidip düşman süvarisini sırtlanıp karşımıza dikilir.
Yanık bir sesi vardır, bizim ustalardan ders alır, makamlarımızla büyür, bu toprağın sesi, bu milletin nefesi olacak diye bekleriz ve bir bakarız ki, karşı taraftan sesi geliyor, meğer düşmanın arabasına binmiş onun türküsünü söylemektedir.
Bu millet yememiş yedirmiştir, giymemiş giydirmiştir, dişinden tırnağından artırarak ona sarfetmiş ve okutmuştur. Dili kelâm etmeye, eli kalem tutmaya başlayınca da dönüp kendisini besleyip büyüten bu milleti zehirli dili ve kalemi ile sokmaya başlamıştır.
Bin yıldır bu coğrafyayı imar eden, alın teri ile el emeği ile dağları bağa çeviren, köylere, şehirlere ruhundan ruh, canından can katan bu çilekeş ve irfan sahibi millet, malına toprağına bekçilik yapsın diye yetki verdiği bazı yöneticilerin ihanetine uğramış, sürüyü kurttan koruması gereken çobanın, kurtlar sofrasına oturup pay peşinde olduğuna şahit olmuştur.
Teknik, teknoloji öğrensin diye dışarıya gönderdiği ardından hiç aksatmadan harçlığını gönderdiği çocuklarının kökünden, kültüründen, örfünden ve geleneğinden kopmuş olarak, bütün bu değerlerle alay eder bir eda içinde döndüklerini görmüş, zaman içinde bu alay etme halinin düşmanlığa dönüştüğünü müşahade etmiştir.
Kendi içinden çıkıp, kendi mukaddesatını inkar edenler milletin daha bir toparlanmasına, değerlerine dört elle sarılmasına vesile olunca, bu kez kaleyi içten fethetme metodu uygulanarak hassasiyetler sulandırılmaya, dirençler törpülenmeye başlanmıştır.
Müslüman Türk toplumunu kendi şablonlarına uygun bir tarzda yeniden inşa etmek için kolları sıvayan toplum mühendisleri, mesleklerinin tüm inceliklerini seferber ederek suni liderler, önderler oluşturmuşlar, oluşturdukları bu kartondan liderlerin kuvvetlenmeleri için ve etrafındaki insanların daha bir kenetlenmeleri için mazlumiyet ve mağduriyet rollerinde bir müddet oynatmışlar, toplumun sahiplenme duygusunu galeyana getirince de piyasaya sürmüşlerdir.
Şimdilerde siyasetimizden diyanetimeze kadar bütün alanlarımız işte bu sera ürünü liderlerin sözleri ile, yazıları ile, beyanları ile müthiş bir şekilde sulandırılmakta, dejenere edilmekte ve tarihi kaymalar, kırılmalar yaşamaktadır.
"İktidar için gerekirse papaz cübbesi bile giyme" itirafları, "Dört hak dinin mensuplarını selamlama" gayretleri, kilise sayısının ve hıristiyanlığa geçen müslüman sayısının artmasından ötürü mutlu olma vaziyetleri, Iraklı Müslümanların malına, canına ve namusuna musallat olan haçlı birliklerini "kahraman, cesur" diye niteleme beyanatları ve benzerleri eskiden yenilir, yutulur lokmalar değildi. Yemek yutmak ne kelime, eskiden bu tür söz ve davranış sahiplerinin yanına bu millet yaklaşamazdı, yaklaşamazdı, midesi kabarırdı. Bir şekilde yolu uğramışsa böyle meclislere, günlerce yemek yiyemezdi. Şimdi bu lokmaları maalesef bu millet yutar hale geldi. Bu kaymalar ve kırılmaların hızlanmasında "Dinler arası diyalog" sürecinin çok önemli bir payı olduğunu unutmamak lazım.
Bu millet bir kez daha güvercin diye yem verdiklerinin karga çıktığını ve gözlerinin oyulduğunu acı acı görmektedir. Görmekte midir?
Yanık bir sesi vardır, bizim ustalardan ders alır, makamlarımızla büyür, bu toprağın sesi, bu milletin nefesi olacak diye bekleriz ve bir bakarız ki, karşı taraftan sesi geliyor, meğer düşmanın arabasına binmiş onun türküsünü söylemektedir.
Bu millet yememiş yedirmiştir, giymemiş giydirmiştir, dişinden tırnağından artırarak ona sarfetmiş ve okutmuştur. Dili kelâm etmeye, eli kalem tutmaya başlayınca da dönüp kendisini besleyip büyüten bu milleti zehirli dili ve kalemi ile sokmaya başlamıştır.
Bin yıldır bu coğrafyayı imar eden, alın teri ile el emeği ile dağları bağa çeviren, köylere, şehirlere ruhundan ruh, canından can katan bu çilekeş ve irfan sahibi millet, malına toprağına bekçilik yapsın diye yetki verdiği bazı yöneticilerin ihanetine uğramış, sürüyü kurttan koruması gereken çobanın, kurtlar sofrasına oturup pay peşinde olduğuna şahit olmuştur.
Teknik, teknoloji öğrensin diye dışarıya gönderdiği ardından hiç aksatmadan harçlığını gönderdiği çocuklarının kökünden, kültüründen, örfünden ve geleneğinden kopmuş olarak, bütün bu değerlerle alay eder bir eda içinde döndüklerini görmüş, zaman içinde bu alay etme halinin düşmanlığa dönüştüğünü müşahade etmiştir.
Kendi içinden çıkıp, kendi mukaddesatını inkar edenler milletin daha bir toparlanmasına, değerlerine dört elle sarılmasına vesile olunca, bu kez kaleyi içten fethetme metodu uygulanarak hassasiyetler sulandırılmaya, dirençler törpülenmeye başlanmıştır.
Müslüman Türk toplumunu kendi şablonlarına uygun bir tarzda yeniden inşa etmek için kolları sıvayan toplum mühendisleri, mesleklerinin tüm inceliklerini seferber ederek suni liderler, önderler oluşturmuşlar, oluşturdukları bu kartondan liderlerin kuvvetlenmeleri için ve etrafındaki insanların daha bir kenetlenmeleri için mazlumiyet ve mağduriyet rollerinde bir müddet oynatmışlar, toplumun sahiplenme duygusunu galeyana getirince de piyasaya sürmüşlerdir.
Şimdilerde siyasetimizden diyanetimeze kadar bütün alanlarımız işte bu sera ürünü liderlerin sözleri ile, yazıları ile, beyanları ile müthiş bir şekilde sulandırılmakta, dejenere edilmekte ve tarihi kaymalar, kırılmalar yaşamaktadır.
"İktidar için gerekirse papaz cübbesi bile giyme" itirafları, "Dört hak dinin mensuplarını selamlama" gayretleri, kilise sayısının ve hıristiyanlığa geçen müslüman sayısının artmasından ötürü mutlu olma vaziyetleri, Iraklı Müslümanların malına, canına ve namusuna musallat olan haçlı birliklerini "kahraman, cesur" diye niteleme beyanatları ve benzerleri eskiden yenilir, yutulur lokmalar değildi. Yemek yutmak ne kelime, eskiden bu tür söz ve davranış sahiplerinin yanına bu millet yaklaşamazdı, yaklaşamazdı, midesi kabarırdı. Bir şekilde yolu uğramışsa böyle meclislere, günlerce yemek yiyemezdi. Şimdi bu lokmaları maalesef bu millet yutar hale geldi. Bu kaymalar ve kırılmaların hızlanmasında "Dinler arası diyalog" sürecinin çok önemli bir payı olduğunu unutmamak lazım.
Bu millet bir kez daha güvercin diye yem verdiklerinin karga çıktığını ve gözlerinin oyulduğunu acı acı görmektedir. Görmekte midir?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Demedim mi ey değirmen! / 10.10.2025
- Hangisi doğru? / 04.10.2025
- ‘Yılda bir miting’ ahalisi suskun / 01.10.2025
- Bizim medeniyetimizde zulüm alkışlanmaz zalim de asla sevilmez / 28.09.2025
- Senin yâdına düşmedi / 27.09.2025
- Katliamlar durursa ve adalet zalimin koluna kelepçeyi vurursa… / 25.09.2025
- Gök kubbeyi çınlatan çığlık / 23.09.2025
- Çelişkiler yumağı / 22.09.2025
- Çok sert kınamışlar / 21.09.2025
- İslam dünyasının omurga ithalatına ihtiyacı var / 20.09.2025
- Hangisi doğru? / 04.10.2025
- ‘Yılda bir miting’ ahalisi suskun / 01.10.2025
- Bizim medeniyetimizde zulüm alkışlanmaz zalim de asla sevilmez / 28.09.2025
- Senin yâdına düşmedi / 27.09.2025
- Katliamlar durursa ve adalet zalimin koluna kelepçeyi vurursa… / 25.09.2025
- Gök kubbeyi çınlatan çığlık / 23.09.2025
- Çelişkiler yumağı / 22.09.2025
- Çok sert kınamışlar / 21.09.2025
- İslam dünyasının omurga ithalatına ihtiyacı var / 20.09.2025