Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden Hz. Mevlana
"Müminin kalbi, Rahman olan Allahü Teâlâ'nın iki parmakları arasındadır."
"Zühd ve sükût sahibini bulduğunuzda ona yaklaşın; çünkü o, hikmet sahibidir." Peygamber (sav) Efendimiz, bu hadisi ile zühd hayatını överek, zühd ehlinin ârif-i billah olduğunu ifade buyurmuşlardır. Esasen Allah'ı bilmekten daha güzel ilim olamaz.
Yine bir hadiste Peygamberimiz: "Hiçbir şey mislinin bin tanesinden hayırlı olamaz, yalnız mümin insan, bin insandan hayırlıdır." buyurmakla, Allah'ı bilen bir ârifin kalbi, bin avama tercih edilmiştir.
"Cennet halkının çoğu saf kimselerdir, illiyyûn makamı akıl sahipleri içindir."
"Bildiği ile amel eden kimseye Allahü Teâlâ bilmediğini öğretir ve amelinde onu muvaffak kılar da cennetini kazanır. Bildiği ile amel etmeyen kimse bildiğinden de şaşar, amelinde muvaffak olamaz ve cehennemi kazanmış olur."
Bütün bu âyet ve hadislerden çıkan netice şudur: İlmin faydalı ve verimli olanı marifetullahtır. Allah'a kul olmaktır. Havfullah ve muhabbetullah sahibi olmaktır. Yoksa, bu yolda kıyl ü kâlin değeri yoktur. O halde, zâhirî düsturları bilmeden insanın marifet sahibi olmasına mani hiçbir hâl yoktur.
İnsanların mezkur hâl ile hâllenmeleri için kendi düşünce ve tutumları keyfî midir? Elbette ki hayır. Her yolda olduğu gibi marifetullah yolunda da mutlak bir öğreticiye ihtiyaç vardır. Bu seçkin zevâtın vazifesi, mâsivâda kalan insanları irşad edip Hakk'a vâsıl etmektir.
"Bize kendi katından bir velî ver." âyet-i kerimesinden maksat; "Bize senden sana gitmemizi gösterecek, bize kılavuzluk edecek bir velî ver." şeklindedir.
"Onlar Allah'ın hidayet ettiği kimselerdir. Onların hidayetine uy." Bu zümreye Cenab-ı Hak, kendini tanımanın sırlarını kavratmıştır ve onları kendi hizmetine sevk etmiştir. İşte bunun mânâsı, "Kullukta onların âdâbına uy, yoluna gir" demektir.
"Bu ümmet içerisinde kırk kişi İbrahim meşrebi üzerine, yedi kişi Mûsâ meşrebi üzerine, üç kişi İsâ meşrebi üzerine, bir kişi de Muhammed (sav) meşrebi üzerine bulunur. Bunlar mertebelerine göre insanların efendisidir." Hz. Peygamberin belirttiğine göre bunlar ile yağmur yağdırılır. Allah bunlar vasıtası ile belâyı def eder ve bunlar yüzüsuyu hürmetine insanları rızıklandırır.
"Müminin kalbi, Rahman olan Allahü Teâlâ'nın iki parmakları arasındadır."
"Zühd ve sükût sahibini bulduğunuzda ona yaklaşın; çünkü o, hikmet sahibidir." Peygamber (sav) Efendimiz, bu hadisi ile zühd hayatını överek, zühd ehlinin ârif-i billah olduğunu ifade buyurmuşlardır. Esasen Allah'ı bilmekten daha güzel ilim olamaz.
Yine bir hadiste Peygamberimiz: "Hiçbir şey mislinin bin tanesinden hayırlı olamaz, yalnız mümin insan, bin insandan hayırlıdır." buyurmakla, Allah'ı bilen bir ârifin kalbi, bin avama tercih edilmiştir.
"Cennet halkının çoğu saf kimselerdir, illiyyûn makamı akıl sahipleri içindir."
"Bildiği ile amel eden kimseye Allahü Teâlâ bilmediğini öğretir ve amelinde onu muvaffak kılar da cennetini kazanır. Bildiği ile amel etmeyen kimse bildiğinden de şaşar, amelinde muvaffak olamaz ve cehennemi kazanmış olur."
Bütün bu âyet ve hadislerden çıkan netice şudur: İlmin faydalı ve verimli olanı marifetullahtır. Allah'a kul olmaktır. Havfullah ve muhabbetullah sahibi olmaktır. Yoksa, bu yolda kıyl ü kâlin değeri yoktur. O halde, zâhirî düsturları bilmeden insanın marifet sahibi olmasına mani hiçbir hâl yoktur.
İnsanların mezkur hâl ile hâllenmeleri için kendi düşünce ve tutumları keyfî midir? Elbette ki hayır. Her yolda olduğu gibi marifetullah yolunda da mutlak bir öğreticiye ihtiyaç vardır. Bu seçkin zevâtın vazifesi, mâsivâda kalan insanları irşad edip Hakk'a vâsıl etmektir.
"Bize kendi katından bir velî ver." âyet-i kerimesinden maksat; "Bize senden sana gitmemizi gösterecek, bize kılavuzluk edecek bir velî ver." şeklindedir.
"Onlar Allah'ın hidayet ettiği kimselerdir. Onların hidayetine uy." Bu zümreye Cenab-ı Hak, kendini tanımanın sırlarını kavratmıştır ve onları kendi hizmetine sevk etmiştir. İşte bunun mânâsı, "Kullukta onların âdâbına uy, yoluna gir" demektir.
"Bu ümmet içerisinde kırk kişi İbrahim meşrebi üzerine, yedi kişi Mûsâ meşrebi üzerine, üç kişi İsâ meşrebi üzerine, bir kişi de Muhammed (sav) meşrebi üzerine bulunur. Bunlar mertebelerine göre insanların efendisidir." Hz. Peygamberin belirttiğine göre bunlar ile yağmur yağdırılır. Allah bunlar vasıtası ile belâyı def eder ve bunlar yüzüsuyu hürmetine insanları rızıklandırır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.


















































































