5 Şubat’ta yazmışım

Evet, bu yazıyı 5 Şubat'ta hazırlamış, Pazartesi editörüme göndermeye planlıyordum ki, 6 Şubat'a büyük bir afet ile uyandık. Haliyle arşive kaldırdım bu yazdıklarımı.

Geçtiğimiz ay ABD Genelkurmay Başkanı, Suriye'nin kuzeyindeki PKK-PYD terör örgütünü ziyaret edip, Türkiye ve Suriye'ye karşı 'arkanızdayız' mesajını verdi.

Ardından bu terör örgütü PKK-YPG'nin sözde sözcülerine, Fransız Senatosu tarafından 'onur madalyası' verildi. 5 Şubat'taki yazımda bu konu ile ilgiliydi. Bakalım ne yazmışım!

2014'ten itibaren ABD sözde IŞİD ile mücadele başlığında Suriye topraklarında Fırat'ın doğusunda PYD, sonra YPG, en sonda SDG ismini verdikleri bir terörist örgüt kurdular.

Bu bölgede Ekim 2015'ten bu tarafa Haseke, Rakka, Münbiç ve Deyrizor'da toplam 15 üs ve operasyonel askeri nokta oluşturdular.

Bölgeye 40 bin tırdan fazla askeri mühimmat gönderdiler. 80 bin ile 100 bin civarında Peşmerge'yi bizzat ABD ordusu eğiterek bir terör ordusu kurdular. Gönderdikleri silahlarla bunları donattılar. 

ABD'nin üst rütbeli askerleri ve yöneticileri bizzat bölgeye giderek bu terör örgütüne yanındayız, diyerek başarılar dilediler.

Suriye topraklarında kurulan bu terör devleti, Fırat'ın doğusunda eğitimi, sağlığı kontrol ediyor. Sokaklardaki güvenliği (!) sağlıyor. Vergi topluyor, petrol ihracatı yapıyor. Suriye ve Türkiye devletine saldırıyorlar.

Süleyman Soylu ne demişti?

"Cumhurbaşkanımızın liderliğinde kimseye eyvallah etmiyoruz. Biz eski Türkiye değiliz. Nasıl Güneydoğu'ya huzur getirdiysek Amerika'nın ve Avrupa'nın elinden Suriye'yi ve Irak'ı kurtarıp oralara da huzur götüreceğiz."

Ya Numan Kurtulmuş ne demişti?

Samsun ziyaretinde, 'Yeni Birleşmiş Milletlerin oluştuğunu ve Türkiye'nin öncülük ettiğini göreceksiniz…

Türkiye yüzyılının özeti; "Sözü güçlü, gücü tesirli bir Türkiye.' Söylediği zaman artık dünyada dengeleri bozan, dengeleri oluşturan, dünyada rol belirleyen bir ülke olacağız…

Dünya 5'ten büyüktür diyoruz. Bu ne demek? Yeni bir küresel sistemi kurmak istiyoruz demektir. Yeni bir dünya sistemi kurmak için öncülük etme fikridir. 

Ukrayna-Rusya arasında kriz oluyor, tüm dünya seyrediyor. Kimse bir şey yapmıyor ya da yapamıyor. Sadece Türkiye ve Recep Tayyip Erdoğan iki ülke arasında barışı sağlamak için bütün gücüyle mücadele ediyor. 

Bu Türkiye'nin artık rol belirleyen bir ülke olduğu anlamına geliyor. Onun için sağdan, soldan çelme takmaya çalışıyorlar."

Peki, sormazlar mı, 20 yıldır bu ülkeyi hangi parti yönetiyor, diye.

Sormazlar mı, Ortadoğu bu hale gelirken siz hangi saftaydınız, diye.

Sormazlar mı, bizim, Suriye'de ne işimiz vardı, diye.

Sormazlar mı, 29 Ekim 2014'te Peşmerge'nin, ülkemiz sınırlarından Suriye'ye kim geçiş izni verdi, diye.

Sormazlar mı, neye göre Müslüman Esad'ı düşman, Hıristiyan Obama'yı dost ilan ettiniz, diye.

Sormazlar mı, Büyük Ortadoğu Projesi'nden haberiniz yok muydu, diye.

Merhum Prof. Dr. Haydar Baş yıllarca bu kanı durdurmak, Haçlı işgalini bitirmek için adeta feryat etti. Duymadınız. En son: 

"Minareler süngümüz, camiler kışlamız" diyerek iktidara gelenler, şu anda boğazlarına kadar yolsuzluk ve rüşvet skandallarına batmış olsalar da, özlerindeki İslam anlayışının Müslüman kanı dökülmesine artık mani olmasını bekliyoruz.

Rusya, Yemen'in toprak bütünlüğüne saygıdan bahsediyor; Putin, Filistin davasına katkı mesajı yayınlıyor. Neden Rusya'nın soyunduğu İslam devletleri hamiliğini neden Türkiye yapmasın? Neden Türkiye, teröre yardım eden ve İslam âleminde kan döken devlet olarak anılsın? Ve neden Hıristiyanların, Yahudilerin safında bulunsun? Müslüman Suriye'yi korumak Rusya'ya mı kalmalı idi?"

Akit gazetesini de mi okumuyorsunuz?

"Babası Haydar Baş'tan sonra oğlu da kontrolden çıktı" manşeti atıp Hüseyin Baş'ın şu sözlerini yayınlamıştı:

"Hem İçişleri Bakanlığı'nın hem Dışişleri Bakanlığı'nın hem de Milli Savunma Bakanlığı'nın özverili ve milli bir şekilde davranması lazım. 

Siyasal rantları, gelecek hesaplarını, kendi menfaatlerini bir kenara bırakıp, Türkiye'nin ve bu vatandaşın menfaatine göre hareket etmesi lazım" diye konuştu.

"Elbette Esad ile görüşeceğiz" diyen Baş, "Bu mesele başka türlü çözülmez. Görüşemiyorlar mı? Bana yetki versinler ben gidip görüşeyim. Bugün Türkiye Cumhuriyeti'nden her hangi biri gitsin Esad'la görüşür. 

Şimdi şöyle de bir problem var. Bugün Esad hükümetimize güvenmiyor, çünkü diyor ki , 'Yahu biz sizinle oturduk, kalktık, yedik, içtik... Bunların hiç mi hatırı yoktu da bu kadar düşmanlık oldu' ifadelerini kullandı."

Şam orda ise arşın Ankara'da. Buyurun…