Amerika'nın en popüler iktisatçısı Paul Krugman, 11 Eylül olaylarının ardından yazdığı bir yazıda şu iddialı tesbitte bulunmuştu: "Geleceğin tarihçileri 21. yy'ın en önemli olayı olarak 11 Eylül saldırısını değil, Enron skandalını yazacak.
Çünkü ABD'nin çöküşünün sembolü ikiz kulelerin faili meçhul teröristlerle yıkılması değil, Enron ve Hali Burton gibi bugünkü ABD yöneticilerinin ortağı olduğu dev şirketlerin muhasebe skandalları ile batışının gizlenmesi olacak".
Gerçekten de 11 Eylül'den sonra ABD'nin küresel imparatorluğa soyunmasının gücünden ve özgüveninden değil, geleceğe dair korkularından kaynaklandığı anlaşıldı.
ABD'nin dev şirketlerinin aslında muhasebe skandallarıyla kamufle edilmiş kağıttan birer kaplan oldukları anlaşıldı.
Bu skandallar, kapitalist liberal anlayışın temel iddiası olan, "özel çıkarların özel girişimlerin kâr arayışı ekonomik kalkınmayı otomatikman ve en verimli biçimde düzenler" anlayışının sonunu getirdi.
Kapitalizmde komünist ekonomideki merkezi komuta ve planlamanın yerini rüşvet, muhasebe oyunları gibi ince komuta tekniklerinin aldığı faş oldu.
Aslında De Gaulle'nin 1967'de "al dolarları ve malı" restinden beri ABD'nin karşılıksız dolar basarak dünyayı soyan kağıttan bir dev olduğu bilinmesine rağmen dünya bu devi bedavadan finanse etti.
Ne zaman ki Kıta Avrupası ülkeleri ortak bir para birimine geçerek doların tahtını sallamaya başladı canavarın midesi kavrulmaya başladı. 11 Eylül provokasyonu ile kitlelere korku salarak, "önleyici savaş doktrini" ile entelektüel kesimi uyutarak dünyanın enerji bölgelerine çöreklendi. Hem de en kaba işgal yöntemleri ile.
Ancak ABD, savaş makinasını döndürerek silah sanayiinin paslı çarklarını harekete geçireyim derken baltayı taşa vurdu. Şimdi Irak bataklığında debeleniyor. Eğer işgali kamufle edecek, kendisine kalkan olacak müslüman (!) askerler bulamazsa hali yamandır.
Daha bir yıl önce Türkiye'ye satılık müttefik diye hakaret eden Yahudi yazar W. Safire, Abdullah Gül'e "muhteşem devlet adamı" yağlamasından sonra gerçek niyetini açığa vuruyor: "ABD, Türkiye'yi Irak'ta yanına alarak işgali müslüman bir ülkeyle paylaşmalıdır".
Irak'ı değil, işgal ayıbını paylaşmalıdır diyor, dikkat lütfen!
Safire, Türk askerine karşı çıkan Kürtlere de dedeniz Barzani gibi akıllı olun diyor. Safire, Barzani'nin Bağımsız Kürdistan ideallerini saklı tutarak pragmatik ittifaklara girmekten çekinmezdi diyor.
Halkımızın diliyle söyleyecek olursak Kürtlere "Köprüyü geçene kadar ayıya dayı deyin" aklını veriyor.
ABD'nin işgal valisi Paul Bremer'in Kongre'de yaptığı konuşmada bu taktiğin Molla Mustafa Barzani'ye değil aslında ABD'ye ait olduğunu öğreniyoruz. "ABD, Türkiye karşı olduğu için Kürt devletine karşı."
Sözün tamamını aptala söylerler.
ABD çökerken Türkiye'yi de batağa çekmek istiyor.
Bakalım AKP iktidarı, Haçlı ordusunun Müslüman (!) askerliğine razı olacak mı?