Abdullah bin Ömer ve İmam Hüseyin’e suikast girişimi
"Ya Eba Abdullah! Halk, Yezid'e biat etti, dirhem ve dinar da onun elindedir, halk ister istemez ona yönelecektir.
Bu hanedanın eskiden beri size karşı düşmanlıkları olduğu için, ona muhalefet ettiğin takdirde öldürülmenden ve hakeza bir grup Müslümanların da bu yolun kurbanı olmasından korkuyorum.
Ben, Resulüllah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu duydum: "Hüseyin öldürülecektir, halk, ona yardım etmekten el çekerse zillet ve hakirliğe düçâr olur."
Sen de diğer insanlar gibi biat et ve Müslümanların kanının dökülmesinden sakın."
İmam Hüseyin (a.s.) cevaben şöyle buyurdu:
"Ey Eba Abdurrahman! Biliyor musun dünya, Allah katında o kadar hakirdir ki Yahya bin Zekeriyya gibi büyük bir peygamberin kesilmiş başı, Ben-i İsrail'in kötü ve zinakârlarından birisine hediye olarak gönderildi.
Ben-i İsrail (Yüce Allah'a karşı öyle muhalefet etti ki) şafak vaktinden güneş doğuncaya kadar tam 70 peygamber katlettiler.
Sonra sanki hiçbir cinayet işlememişler gibi pazar yerlerinde oturup alışverişleriyle meşgul oldular.
Allah-u Teala onlara azap göndermede acele etmedi, onlara biraz mühlet verdi, sonra intikam sahibi muktedir Allah, onları sert bir şekilde azaplandırdı.
Ey Eba Abdurrahman! Allah'tan kork ve yardımını bizden esirgeme!"
Abdullah bin Ömer ise İmam Ali'ye (a.s.) biat etmemiş, fakat Muaviye ve Yezid'e biat etmiştir.
Abdullah bin Ömer, Hz. Peygamber (s.a.v.)'den, "Hüseyin öldürülecektir, halk ona yardım etmekten el çekerse zillet ve hakirliğe duçar olur" hadisini naklettiği hâlde, İmam Hüseyin'i yalnız bırakmıştır.
İmam Hüseyin (a.s.), Mekke'de de ümmetin kanının dökülmemesi için biat etmesi yönünde tavsiyeler duyacaktır. Ancak o, ne gerekçe ile kıyam ettiğinin kararlılığı içinde bu tavsiyelere aldırmamıştır.
İmam Hüseyin'e (a.s.) Mekke'de suikast girişimi
Buraya kadar anlattıklarımız İmam Hüseyin (a.s.)'ın Mekke'de kaldığı süre içinde yaptığı görüşmeleridir. Kûfe onu çağırıyor, o ise şartların tam manasıyla olgunlaşmasını bekliyordu.
Bu gerekçe ile Müslim b. Akil'i Kûfe'deki durumu değerlendirmesi için göndermişti. Bir yandan da diğer şehirlere mektuplar yazarak kendine yardım edecek kabileleri belirlemeye çalışmıştı.
Yezid'in kendisi hakkında planladığı suikastı öğrenince, Kûfe'ye gitme kararını netleştirmiştir. Burada Kûfe, İmam (a.s.)'ın, kendine sahip çıkacağını umut ettiği yer olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yezid'e biat etmemesini canıyla ödeyeceğini bilen İmam, bu kanlı hadisenin Medine hudutlarında olmaması için şehri terk etmiştir.
İmam Hüseyin (a.s.), Yezid'in kendisini öldürtmek için Amr bin Said bin As'ı Mekke'ye gönderdiğini öğrendi.
Hac mevsiminin yaklaştığı günlerde aldığı bu haber artık Mekke'de de duramayacağının işareti idi.
Kâbe ve Harem-i Şerif Resulüllah (s.a.v.)'in hadislerinde kan dökülmesinin yasaklandığı kutsal topraklardı.
İmam, bu topraklara olan hassasiyetini Abdullah bin Zübeyr'e verdiği şu cevapla anlatıyor: "Babam, Mekke'de bir koçun (reisin) bulunmasıyla, o şehrin ihtiramının ortadan kalkacağını bana haber vermiştir; ben o koç olmayı (Allah'ın evine benim sebebimle ihanet edilmesini) istemiyorum.
Allah'a and olsun ki, Mekke'den bir karış uzakta öldürülmem, orada öldürülmemden daha iyidir. Yine Mekke'den iki karış uzakta öldürülmem, orada öldürülmemden daha iyidir.
Allah'a and olsun ki, yılanın deliğinde bile olsam, beni öldürmekle hedeflerine ulaşacakları için beni oradan çıkarırlar.
Vallahi, Yahudi kavmi cumartesi gününün ihtiramını gözetmediği gibi, bunlar da benim ihtiramımı gözetmeyeceklerdir.
Fırat kenarında defnedilmem, Kâbe eşiğinde defnedilmemden daha iyidir." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Hüseyin eserinden)