ACACEkonomik eksikler şöyle sıralanmaktadır:
1 - İç ve dış borç devamlı olarak artmaktadır. Onun yanında "cari açık" da devamlı olarak büyümekte ve tehlikeli duruma gelmektedir.
2 - İstihdam sağlanamıyor. Hatta işsizlik gittikçe çoğalmaktadır.
3 - Ekonomik politikası birçok bakanlık tarafından (5 bakanlık) yürütülmesinin büyük sakıncaları var.
4 - Kayıt dışı ekonomik oldukça yüksektir. Onun ekonomiye de etkisi aynen ters yönde olmaktadır.
5 - Özelleştirmede hala büyük bürokratik engeller mevcuttur.
6 - Fikri mülkiyet hakları adeta geçersiz sayılmaktadır. Korsan gelişmeler oldukça büyüktür.
7 - Bankalardaki bazı düzensizlikler hala devam etmektedir.
8 - Özelleştirmenin önünde hala büyük engeller mevcuttur.
9 - Kobilerin önünde hala büyük çapta engeller bulunmaktadır.
10 -Ticari mahkemeler yasa ve sözleşmelerinin uygulanmasında hala engeller oluşturmaktadır denmektedir.
AB, Türkiye'ye adeta yine fırça çekmekte ve kusurları açık açık dile getirmektedir. Daha doğrusu ekonomik olarak Türkiye'nin yolunu kendi elleriyle çizmesine rağmen yine gidişatı tenkit etmektedir. Aslında Türkiye İMF'nin çizdiği yoldan ilerledikçe bu kusurların ortadan kalkması mümkün de değildir. Bunu AB de bilmektedir ama yine dostlar alışverişte görsün diye bu tenkitleri yapmaktadır.
İkinci Sevr mi, AB'ye Türk akını mı?
AB tarafından bize dayatılan bazı hususlar hiç şüphesiz ki bize 2. Sevr'i aratacaktır. Çünkü 1. Sevr bize düşman tarafından, isteğimiz dışında dayatılmıştı. Bir çöküşten sonra husule gelmişti. Bir imparatorluk yıkılmıştı. Osmanlı yok olmuştu. Savaştan sonra mağlubiyetten sonra açık olarak belirlenen ve bilinen düşmanlar tarafından husule getirilmişti. Onun yanında tüm halkımız onu bir felaket olarak biliyordu ve zaten de öyleydi.
Bu ikinci Sevr benzetmesi ise öyle değil. Bu defa insanlarımızın bazıları bu durumu felaket olarak değil de sanki cennetin kapılarının açılması olarak karşılamaktadır. Sevinmektedir- kutlamaktadır. İçi içine sığmamaktadır. Coşkulara kapılmaktadır. Zafer olarak kutlamaktadır. Yani kısacası tehlike ambalajlıdır, gizlidir, çetrefillidir. Boyanmıştır, gizlenmiştir. Bazı medya ve kuruluşlarımız milletimize bunu öyle yansıtmaktadır. Hatta tüm bu teslimiyetçiliğin Atatürkümüzün çizdiği yol olduğunu iddia ederek halkımızın beyni yıkanmaktadır. Tüm dertlerin çaresi olarak, tüm zorluklardan kurtuluş olarak görülmektedir. Tüm geri kalmışlıktan sıyrılacağımızı iddia etmektedirler. Bir nevi sihirli kapıların açıldığını ve Türkiye için bu durumun son ve kaçınılmaz bir fırsat olduğunu da söylemektedirler. Dışardan destek gören bu bazı medya kuruluşlarımızın elinde sonsuz maddi imkanlarla bu psikolojik eylemler yapılmaktadır. Doğruyu yanlış, yanlışı ise doğru olarak gösterilme gayretleri mevcuttur!
1 - İç ve dış borç devamlı olarak artmaktadır. Onun yanında "cari açık" da devamlı olarak büyümekte ve tehlikeli duruma gelmektedir.
2 - İstihdam sağlanamıyor. Hatta işsizlik gittikçe çoğalmaktadır.
3 - Ekonomik politikası birçok bakanlık tarafından (5 bakanlık) yürütülmesinin büyük sakıncaları var.
4 - Kayıt dışı ekonomik oldukça yüksektir. Onun ekonomiye de etkisi aynen ters yönde olmaktadır.
5 - Özelleştirmede hala büyük bürokratik engeller mevcuttur.
6 - Fikri mülkiyet hakları adeta geçersiz sayılmaktadır. Korsan gelişmeler oldukça büyüktür.
7 - Bankalardaki bazı düzensizlikler hala devam etmektedir.
8 - Özelleştirmenin önünde hala büyük engeller mevcuttur.
9 - Kobilerin önünde hala büyük çapta engeller bulunmaktadır.
10 -Ticari mahkemeler yasa ve sözleşmelerinin uygulanmasında hala engeller oluşturmaktadır denmektedir.
AB, Türkiye'ye adeta yine fırça çekmekte ve kusurları açık açık dile getirmektedir. Daha doğrusu ekonomik olarak Türkiye'nin yolunu kendi elleriyle çizmesine rağmen yine gidişatı tenkit etmektedir. Aslında Türkiye İMF'nin çizdiği yoldan ilerledikçe bu kusurların ortadan kalkması mümkün de değildir. Bunu AB de bilmektedir ama yine dostlar alışverişte görsün diye bu tenkitleri yapmaktadır.
İkinci Sevr mi, AB'ye Türk akını mı?
AB tarafından bize dayatılan bazı hususlar hiç şüphesiz ki bize 2. Sevr'i aratacaktır. Çünkü 1. Sevr bize düşman tarafından, isteğimiz dışında dayatılmıştı. Bir çöküşten sonra husule gelmişti. Bir imparatorluk yıkılmıştı. Osmanlı yok olmuştu. Savaştan sonra mağlubiyetten sonra açık olarak belirlenen ve bilinen düşmanlar tarafından husule getirilmişti. Onun yanında tüm halkımız onu bir felaket olarak biliyordu ve zaten de öyleydi.
Bu ikinci Sevr benzetmesi ise öyle değil. Bu defa insanlarımızın bazıları bu durumu felaket olarak değil de sanki cennetin kapılarının açılması olarak karşılamaktadır. Sevinmektedir- kutlamaktadır. İçi içine sığmamaktadır. Coşkulara kapılmaktadır. Zafer olarak kutlamaktadır. Yani kısacası tehlike ambalajlıdır, gizlidir, çetrefillidir. Boyanmıştır, gizlenmiştir. Bazı medya ve kuruluşlarımız milletimize bunu öyle yansıtmaktadır. Hatta tüm bu teslimiyetçiliğin Atatürkümüzün çizdiği yol olduğunu iddia ederek halkımızın beyni yıkanmaktadır. Tüm dertlerin çaresi olarak, tüm zorluklardan kurtuluş olarak görülmektedir. Tüm geri kalmışlıktan sıyrılacağımızı iddia etmektedirler. Bir nevi sihirli kapıların açıldığını ve Türkiye için bu durumun son ve kaçınılmaz bir fırsat olduğunu da söylemektedirler. Dışardan destek gören bu bazı medya kuruluşlarımızın elinde sonsuz maddi imkanlarla bu psikolojik eylemler yapılmaktadır. Doğruyu yanlış, yanlışı ise doğru olarak gösterilme gayretleri mevcuttur!
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006