Fertler, ailenin yapıtaşıdır, aile de toplumun özüdür. Devletin çekirdeğidir.
Ferdin, ailenin ve toplumun bir dışa bakan yönü, görünen çehresi vardır. Bir de iç yüzü…
Dış yüz, maalesef çoğu zaman göründüğünden farklıdır, makyajlıdır, maskelidir.
Toplumun “iç alemi”ni ise aile ve “kapalı kapılar arkasındaki sosyal çevre” oluşturur.
Bu gerçek, üç aşağı-beş yukarı fert için de böyledir. Ferdin de, bir dışa dönük yönü vardır, bir de iç alemi, gönül dünyası…
Prof. Dr. Haydar Baş bey, insan gönüldür, gönül der. Bu bağlamda toplum, adeta fertlerin iç alemlerinin dışa yansımalarının toplamıdır.
Bu bağlamda adeta herkesin dilinde pelesenk olan “toplum çürüdü kardeşim” türünden şikayetlerin temelinde, fert ve ailenin bozulması yatıyor.
Bu “iç alem”, toplumun özüdür, nirengi noktasıdır, can damarıdır, asıl alandır. Lakin, aslolan bu alandaki kokuşması, içten çürüme ve bozulmayı ölçecek bir cihaz yoktur.
Bu sebeple devlet ve milletimizin karşı karşıya bulunduğu en ciddi tehditlerden biri bu noktadır.
Yıllardan beri hafta içi her sabah 09:30-11:00 saatleri arasında Meltem TV’de canlı olarak Hayat ve Ötesi programı yapıyorum. SMS, e-mail ve canlı telefon bağlantılarıyla binlerce soru geliyor. Yüzbinleri aşan soru yığını var bilgisayarımda… Hatta yayına canlı bağlanan telefonlardaki sorulardan daha fazlası, program sonrasında geliyor.
Bu sorular, Türk toplumunun sosyal tablosu, genel gidişatımız, aile yapımız ve değerlerimiz bağlamında önemli ipuçları mesabesinedir. Milletimizin, ahvalini ve sosyal çevresinde, evinde, iç aleminde ve kapalı kapılar ardındaki ortamlarda yaşadığı vaziyetini ortaya koyuyor.
Toplumun vaziyetini tek kelime ile özetlemek gerekirse; “perişan”…
Milleti idare edenler, maalesef bu perişanlığı ve çürümüşlüğü ölçemiyor. Toplumu idare eden AKP hükümetinin tele-kulakları bu “asıl saha”da işe yaramıyor, istihbaratçıları ve muhbirleri, toplumun özündeki bu çürümeden bihaber.
Ölçüm kriterleri arasında kaybolan öyle “vahim vaziyet”ler, istatistiklerinin giremeyen öyle “kara noktalar”, görüş mesafesine girmeyen öyle “alanlar” ve bu alanlarda öyle çürümeler ve bozulmalar var ki… Şayet AKP hükümeti ve toplumu idare edenler, bu “kara noktaları” hesaba katmamaya devam ederlerse, millet bir anda tepetaklak olur. Bu kara delik, Türkiye’yi yutar gider.
AKP hükümeti ve toplumu yönetenler, sosyal çevre ve ailelerin “iç alem”inden, “kapalı kapılar ardındaki hayat”ın içinden dışarıya sızan çürüme, kokuşma, ölçüsüzlük ve şiddetin ipuçlarından, toplumumuzun “iç fotoğrafı”nı okumalıdır, “iç tabiatını” görmelidirler.
Maalesef AKP hükümeti, toplumumuzun geleceği adına böyle bir dert-telaş taşımadığı gibi; icraat ve uygulamalarıyla bizzat bu “iç tabiatı” çürütmeye devam ediyor.
Müflis liberal ekonomi uygulamalarıyla, işsizlik ve yoksulluk ekonomisiyle, toplum içten içe çökertiliyor.
Adalet dağıtamayan hukuk mekanizmalarıyla toplum içten içe kaynatılıyor.
Dinlerarası diyalog ve medeniyetler arası ittifak mavallarıyla milletin yüreği ve iman çekirdeği çürütülüyor.
Kültür ve geleneklerimizi kemiren medya ve sanat enstrümanlarıyla, toplumun iç dinamikleri yok ediliyor.
Çok şeyler saymak mümkün… Toplumun iç tabiatını güçlendirecek, özünü koruyup geliştirecek bir adım yok ortada… Adeta her icraat, milleti içini çürütüyor, toplumun özünü kokuşturuyor.
Toplum “iç bunalım” yaşıyor. Aile içi şiddet almış başını gidiyor. Haneler sarsılıyor, çoluk-çocuk savruluyor. Boşanmalar artıkça artıyor. Tesettürlü / örtülü fuhuş yaygınlaşıyor. Bunalım ve huzursuzluk kol geziyor.
Mahkeme kayıtları bu çürümeyi net vermiyor. TÜİK istatistikleri bu bunalımı ölçemiyor. Toplumun çekirdeği ve merkezi olan ailelerde “kayıtdışı buhran ve şiddet” yaşanıyor. Bu şiddetin hızı her geçen gün artıyor.
AKP hükümetinin ve toplumu idare edenlerin, metreleri bu “iç buhranı” ölçmüyor. Bu sebeple herhangi bir tedbir alma ihtiyacı hissetmiyor.
Geçen Çarşamba sabahı Gaziantep’ten aradığını belirterek Gazi Paşaoğlu adıyla programa telefonla bağlanan izleyicimiz, on binlerin SMS ve e-mail yoluyla haykırdığı “yürek yangını”nı şöyle özetliyor:
“Hocam, ben muhafazakar bir insanım. Geçen dönemlerde AKP iktidarının işbaşına gelmesi için her şeyimi seferber ettim. Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş hocama ve projelerine kulak asmadım. Meğer ne büyük bir yanlışın ve gafletin içine düşmüşüm. Şimdi milyonlarca insan gibi her şeyimi kaybetmeye başladım. İşimi kaybettim, aşımı kaybettim. Şimdi de aile saadetimi, oluk-çocuğumu, eşimi kaybediyorum. Sakin bir insandım. Gerginleştim. Çocuklara bağırıyorum. Hanıma ağır sözler söylüyorum, kırıyorum. Hiddet ve şiddet ailemizi bitiriyor. Bu vebalimi nasıl telafi ederim? Bu gidişatta kimlerin vebali var?!”
Özetle dedim ki; her yanlışın tövbesi ve her nimetin de şükrünün edası kendi cinsinden olur… Geçmişte kaç insanı AKP’ye kattı isen, onların tamamını ayıktırıp BTP’ye katacaksın, bir. Devlet ve milletimizin kurtulması için projesi, milli ekonomi modeli ve kalkınma programları bulunan BTP’nin işbaşına geçmesi için geçmişte yaptığının on misli, gece-gündüz çalışacaksın, iki… Önce bu iki fiili tövbeyi yapacaksın. Bu iki “fiili töbve”nin yanısıra, “sözlü töbve”yi de ihmal etmeyeceksin. Toplumu çökerten ve aileleri içten sarsan büyük buhran ve ağır şiddetin vebalinin, yanlış icraatları yapanlar kadar, onları işbaşına koyanların sırtında olduğunu bilerek, tam bir tövbe edecek, bir daha o yanlışların tarafına bakmayacak, dilinden zikri ve salat ü selamı eksik etmeyeceksin.
Milyonlar bu aile içi şiddet ve buhranı yaşıyor. Milyonlar bu şiddetle sarsılıyor, her şeylerini kaybediyor. İşini, aşını ve eşini kaybedenlerin bir kısmı yok olup gidiyor, bir kısmı ise ayıkıyor.
Bu bağlamda, “vatandaşlık maaşı”, “gençlere faizsiz evlilik kredisi”, “medeniyet kimliğimizin ve birlik şuurumuzun topluma yeniden kazandırılması”, “dileyen herkese sınavsız üniversite hakkı ve eğitim seferberliği” başta olmak üzere; fertleri ve aileleri madden ve manen huzurlu, zengin, donanımlı, ahlaklı, onurlu ve olgun hale getirecek, toplumun çekirdeği olan ailelerin huzurunu sağlayacak projeleri bulunan tek parti BTP’dir. Gerisi, maalesef aklı da, icazeti de, krediyi de ecnebilerden almaktadır. Milletimiz bu gerçeği görmediği nispette, işini kaybetmeye, aşını kaybetmeye, eşini kaybetmeye devam edecektir. Toplumun çekirdeği olan aileler, içten içe sarsılarak darmadağın olduğu zaman da, eyvah demenin anlamı kalmayacaktır.
Ferdin, ailenin ve toplumun bir dışa bakan yönü, görünen çehresi vardır. Bir de iç yüzü…
Dış yüz, maalesef çoğu zaman göründüğünden farklıdır, makyajlıdır, maskelidir.
Toplumun “iç alemi”ni ise aile ve “kapalı kapılar arkasındaki sosyal çevre” oluşturur.
Bu gerçek, üç aşağı-beş yukarı fert için de böyledir. Ferdin de, bir dışa dönük yönü vardır, bir de iç alemi, gönül dünyası…
Prof. Dr. Haydar Baş bey, insan gönüldür, gönül der. Bu bağlamda toplum, adeta fertlerin iç alemlerinin dışa yansımalarının toplamıdır.
Bu bağlamda adeta herkesin dilinde pelesenk olan “toplum çürüdü kardeşim” türünden şikayetlerin temelinde, fert ve ailenin bozulması yatıyor.
Bu “iç alem”, toplumun özüdür, nirengi noktasıdır, can damarıdır, asıl alandır. Lakin, aslolan bu alandaki kokuşması, içten çürüme ve bozulmayı ölçecek bir cihaz yoktur.
Bu sebeple devlet ve milletimizin karşı karşıya bulunduğu en ciddi tehditlerden biri bu noktadır.
Yıllardan beri hafta içi her sabah 09:30-11:00 saatleri arasında Meltem TV’de canlı olarak Hayat ve Ötesi programı yapıyorum. SMS, e-mail ve canlı telefon bağlantılarıyla binlerce soru geliyor. Yüzbinleri aşan soru yığını var bilgisayarımda… Hatta yayına canlı bağlanan telefonlardaki sorulardan daha fazlası, program sonrasında geliyor.
Bu sorular, Türk toplumunun sosyal tablosu, genel gidişatımız, aile yapımız ve değerlerimiz bağlamında önemli ipuçları mesabesinedir. Milletimizin, ahvalini ve sosyal çevresinde, evinde, iç aleminde ve kapalı kapılar ardındaki ortamlarda yaşadığı vaziyetini ortaya koyuyor.
Toplumun vaziyetini tek kelime ile özetlemek gerekirse; “perişan”…
Milleti idare edenler, maalesef bu perişanlığı ve çürümüşlüğü ölçemiyor. Toplumu idare eden AKP hükümetinin tele-kulakları bu “asıl saha”da işe yaramıyor, istihbaratçıları ve muhbirleri, toplumun özündeki bu çürümeden bihaber.
Ölçüm kriterleri arasında kaybolan öyle “vahim vaziyet”ler, istatistiklerinin giremeyen öyle “kara noktalar”, görüş mesafesine girmeyen öyle “alanlar” ve bu alanlarda öyle çürümeler ve bozulmalar var ki… Şayet AKP hükümeti ve toplumu idare edenler, bu “kara noktaları” hesaba katmamaya devam ederlerse, millet bir anda tepetaklak olur. Bu kara delik, Türkiye’yi yutar gider.
AKP hükümeti ve toplumu yönetenler, sosyal çevre ve ailelerin “iç alem”inden, “kapalı kapılar ardındaki hayat”ın içinden dışarıya sızan çürüme, kokuşma, ölçüsüzlük ve şiddetin ipuçlarından, toplumumuzun “iç fotoğrafı”nı okumalıdır, “iç tabiatını” görmelidirler.
Maalesef AKP hükümeti, toplumumuzun geleceği adına böyle bir dert-telaş taşımadığı gibi; icraat ve uygulamalarıyla bizzat bu “iç tabiatı” çürütmeye devam ediyor.
Müflis liberal ekonomi uygulamalarıyla, işsizlik ve yoksulluk ekonomisiyle, toplum içten içe çökertiliyor.
Adalet dağıtamayan hukuk mekanizmalarıyla toplum içten içe kaynatılıyor.
Dinlerarası diyalog ve medeniyetler arası ittifak mavallarıyla milletin yüreği ve iman çekirdeği çürütülüyor.
Kültür ve geleneklerimizi kemiren medya ve sanat enstrümanlarıyla, toplumun iç dinamikleri yok ediliyor.
Çok şeyler saymak mümkün… Toplumun iç tabiatını güçlendirecek, özünü koruyup geliştirecek bir adım yok ortada… Adeta her icraat, milleti içini çürütüyor, toplumun özünü kokuşturuyor.
Toplum “iç bunalım” yaşıyor. Aile içi şiddet almış başını gidiyor. Haneler sarsılıyor, çoluk-çocuk savruluyor. Boşanmalar artıkça artıyor. Tesettürlü / örtülü fuhuş yaygınlaşıyor. Bunalım ve huzursuzluk kol geziyor.
Mahkeme kayıtları bu çürümeyi net vermiyor. TÜİK istatistikleri bu bunalımı ölçemiyor. Toplumun çekirdeği ve merkezi olan ailelerde “kayıtdışı buhran ve şiddet” yaşanıyor. Bu şiddetin hızı her geçen gün artıyor.
AKP hükümetinin ve toplumu idare edenlerin, metreleri bu “iç buhranı” ölçmüyor. Bu sebeple herhangi bir tedbir alma ihtiyacı hissetmiyor.
Geçen Çarşamba sabahı Gaziantep’ten aradığını belirterek Gazi Paşaoğlu adıyla programa telefonla bağlanan izleyicimiz, on binlerin SMS ve e-mail yoluyla haykırdığı “yürek yangını”nı şöyle özetliyor:
“Hocam, ben muhafazakar bir insanım. Geçen dönemlerde AKP iktidarının işbaşına gelmesi için her şeyimi seferber ettim. Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş hocama ve projelerine kulak asmadım. Meğer ne büyük bir yanlışın ve gafletin içine düşmüşüm. Şimdi milyonlarca insan gibi her şeyimi kaybetmeye başladım. İşimi kaybettim, aşımı kaybettim. Şimdi de aile saadetimi, oluk-çocuğumu, eşimi kaybediyorum. Sakin bir insandım. Gerginleştim. Çocuklara bağırıyorum. Hanıma ağır sözler söylüyorum, kırıyorum. Hiddet ve şiddet ailemizi bitiriyor. Bu vebalimi nasıl telafi ederim? Bu gidişatta kimlerin vebali var?!”
Özetle dedim ki; her yanlışın tövbesi ve her nimetin de şükrünün edası kendi cinsinden olur… Geçmişte kaç insanı AKP’ye kattı isen, onların tamamını ayıktırıp BTP’ye katacaksın, bir. Devlet ve milletimizin kurtulması için projesi, milli ekonomi modeli ve kalkınma programları bulunan BTP’nin işbaşına geçmesi için geçmişte yaptığının on misli, gece-gündüz çalışacaksın, iki… Önce bu iki fiili tövbeyi yapacaksın. Bu iki “fiili töbve”nin yanısıra, “sözlü töbve”yi de ihmal etmeyeceksin. Toplumu çökerten ve aileleri içten sarsan büyük buhran ve ağır şiddetin vebalinin, yanlış icraatları yapanlar kadar, onları işbaşına koyanların sırtında olduğunu bilerek, tam bir tövbe edecek, bir daha o yanlışların tarafına bakmayacak, dilinden zikri ve salat ü selamı eksik etmeyeceksin.
Milyonlar bu aile içi şiddet ve buhranı yaşıyor. Milyonlar bu şiddetle sarsılıyor, her şeylerini kaybediyor. İşini, aşını ve eşini kaybedenlerin bir kısmı yok olup gidiyor, bir kısmı ise ayıkıyor.
Bu bağlamda, “vatandaşlık maaşı”, “gençlere faizsiz evlilik kredisi”, “medeniyet kimliğimizin ve birlik şuurumuzun topluma yeniden kazandırılması”, “dileyen herkese sınavsız üniversite hakkı ve eğitim seferberliği” başta olmak üzere; fertleri ve aileleri madden ve manen huzurlu, zengin, donanımlı, ahlaklı, onurlu ve olgun hale getirecek, toplumun çekirdeği olan ailelerin huzurunu sağlayacak projeleri bulunan tek parti BTP’dir. Gerisi, maalesef aklı da, icazeti de, krediyi de ecnebilerden almaktadır. Milletimiz bu gerçeği görmediği nispette, işini kaybetmeye, aşını kaybetmeye, eşini kaybetmeye devam edecektir. Toplumun çekirdeği olan aileler, içten içe sarsılarak darmadağın olduğu zaman da, eyvah demenin anlamı kalmayacaktır.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019