AKP’nin ekonomi karnesi hep kötüydü

Bu bir iddia değil matematik ilmi ile ispatlı bir gerçektir. Diyen olabilir ki, iktidar şu şu yatırımları yaptı, kişi başına düşen milli geliri şu kadar seviyeye çıkardı, ekonomik göstergeler şöyle oluştu vs.

Hepsi yalandı. Daha doğrusu BTP lideri Hüseyin Baş'ın dediği gibi 'ekonomi de yalancı bir bahar yaşanmıştı'. 

Nasıl yaşanmıştı o yalancı bahar? Satarak. Başka yabancı sermaye ve borçlanarak büyüme çılgınlığı ile. 

AKP'nin ekonomik karnesinin kötü olduğunu rakamlarla değil bugün AKP'ye, ekonomiye laf kondurmayan siyasetçilerin sözleriyle ispatlayacağım!

Bakın Numan Kurtulmuş, 'ekonomide ki dünkü yalancı baharı' nasıl anlatıyordu!

AKP gömleği giymeden önce 'neo-liberalizm' karşıtlığı pozu veren Numan Bey, AKP'yi, Kemal Derviş'in ekonomik programını izleyerek Türkiye'deki herkesi borçlu hale getirdiğini, fabrikaları kapatarak, çiftçi ve esnafı sahipsiz bırakarak, vatandaşı işsizlik ve fukaralık sürecine sürüklediğini, Gayri Safi Milli Hasıla'nın (GSMH) yükselişinin milletin cebine yansımadığını, ifade ediyordu.

2009 yılında Sayın Erdoğan'a hitaben, "Değişim var dedi, suya düştü. Nerede kaldı değişim. Nerede kaldı yenilik. Çok doğru söylüyorsun. Bir tek şey değişti. Bunlara millet, "değiştirin" dedi. Bunlar da kendilerini değiştirmeyi, değişim zannettiler' diyordu.

Süleyman Soylu

AKP gömleği giymeden önce 'paçalarından yolsuzluk akıyor' diyen DP'li Süleyman Soylu ise AKP'yi çarkıfeleğe benzeterek, "Çeviriyorsun, boş geliyor. Bir daha çeviriyorsun, pas geliyor" diyordu.

Ya Devlet Bahçeli!

1 Temmuz 2008 tarihinde TBMM grup toplantısında şöyle diyordu Sayın Bahçeli:

"Tartışmalar, çalkantılar, gerilimler ve komplo teorileri ile geçen günlerin ardından geldiğimiz bugünkü aşamada, Türkiye siyasi, sosyal ve ekonomik anlamda tam bir bunalım yaşamaya başlamıştır.

Güçlüye karşı mağdur, güçsüze karşı despot kesilen AKP'nin, şaşkın ve yanlış uygulamalarının bedelini ne hazindir ki duygularını sömürdüğü aziz milletimiz ödemeye başlamıştır.

Tercih etmiş olduğu ekonomik anlayışla AKP'nin ülkemizi sonu olmayan maceralara götürdüğü yıllardır bilinen ve vurgulanan gerçeklerdir.

AKP iktidarının "yüksek faiz, düşük kur, sıcak para" tezgâhı ile sürdürdüğü ithalata dayalı ekonomik çark ve faiz sarmalının devamında beklenen zorluk ve güçlükler baş göstermeye başlamıştır.

Bu akıbetin ne siyasi gelişmelerle, ne rejim krizi ile ne de sözde istikrarın tehlikeye düşmesi ile açıklanamayacağı ortadadır."

Erdoğan'ın aklı, derdi koltuktur. Hedefi Türkiye'yi cehenneme çevirmektir. Erdoğan anayasayı delik deşik etmiştir. Sicilinde beyaz nokta kalmamıştır." (2015)

Peki, AKP ne diyordu?

21 Kasım 2009'da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Kızılcahamam'daki AKP'nin 14. istişare toplantısında şöyle diyordu:

"Millet olarak yaşadığımız tramvaları hatırlatarak bu milleti korkuya mahkum etmeye çalışıyorlar. Hayali tehditler üretip, milleti gaza getireceklerini umuyorlar…

Bizi erken seçimle tehdit ediyorlar. Bu ülke zamanında seçim yapmaya alışmıştır. Bundan sonrada böyle devam edecektir. Piyasalar rahatsız oluyorsa bu tür dedikodular yüzünden rahatsız oluyor.

Bunların tek derdi ülkeyi karıştırmak. Bunlar mikser... mikser…

İstikrarı, güveni, huzuru pekiştirme noktasında attığımız adımlar ekonomiyi son derece olumlu şekilde etkileyecek. 

Turizm, ihracat ve uluslararası yatırımlar konusunda Türkiye yeni rekorlara doğru emin adımlarla ilerleyecek…"

Bugün değişen bir şey var mı?

Dün her türlü eleştiri cümlesini kuran bu dörtlü bugün yan yana ve hep bir ağızdan, 'birilerinin ülkeyi kaosa sürüklemek istediğinden, kur üzerinden ekonomiyi çökertmek istediğinden, zamları bahane ederek insanları galeyana getirmek istediğinden' şikayet ediyorlar.

Siz söyleyin! Hangi Erdoğan, hangi Bahçeli, hangi Kurtulmuş ve hangi Soylu doğru söylüyor? Dünkü mü, bugünkü mü?

Dün olduğu gibi bugünde ortada ise kontrolü kaybolmuş bir ekonomi, borca batırılmış bir devlet ve millet gerçeği var.

Bu tablonun ortaya çıkmaması için Merhum Prof. Dr. Haydar Baş, Milli Ekonomi Model'ini ortaya koydu. Siyaset sırt döndü, milletimiz ise tercih etmedi.

Bugün bu tablodan kurtulmak içinde BTP Lideri Hüseyin Baş yine Milli Ekonomi Modeli'ni masaya koyarak;

"Bütün bu sorunların tamamının bir çözümü var.  Nedir bu çözüm? Bakın Türkiye demiyorum dünyada hiçbir siyasal oluşumun elinde olmayan bir gerçek var bizde. 

Nedir bu? Milli Ekonomi Modeli. 

Bakın bu tez hiç kimse ekonomiye dair tek kelime konuşamazken yazılmış bir tezdir. Bu tezi bugün bütün dünya uygulamaya çalışıyor. 

Geçen televizyonda, 'Neo Liberal anlayış çöktü, dünyada sistem değişiyor' diyorlar. Dünyada sistem değişiyor da yerine ikame olan sistem nedir? 

'Çin ile Rusya kendi rezerv paralarıyla ticaret yapmaya başlıyor' diyorlar. Bunu ilk kim söyledi?  Bakın Milli Ekonomi Modeli 2005 yılında yazıldı. Milli paralarla ticaret ekonomi literatürüne ilk defa Prof. Dr. Haydar Baş ile girdi. 

Bizim elimizdeki bir modelimiz var, bizim bu sefalet tablosundan çıkacak anahtarımız var, Milli Ekonomi Modeli var."