AKP'nin eli mahkum

AKP hükümeti, devleti ve milleti borca batırmaya mahkum.Faizci olmaktan başka çareleri yok bunların?Türkiye'nin yeraltı-yerüstü kaynaklarını, madenlerini, GSMH'sını, tüm gelir getiren işletmelerini, rüzgarını, havasını, suyunu ecnebilere peşkeş çekmeye memurlar. Sıfır sorun deseler de "sıfır komşu"luğa elleri mahkum.İslam ülkeleriyle dalaşmaya, örtülü-örtüsüz savaşmaya, Müslümanlara entrika çevirmeye adeta mecburlar bunlar.Küresel tefecilere, sizin liberal-kapitalist anlayışınızı uygulayacağız demişler.AB'ye, Türk çiftçisini ve tarımını Avrupalıların istediği standartlara çekip aradan çıkartmak dahil bin bir türlü taahhütte bulunmuşlar.Apo ve PKK ile pazarlık masasına oturup onların dediklerini icraata koyma hususunda küresel üst irade dedikleri yerlere kafa sallamışlar.Amerika'ya çok sözler vermişler.Büyük Ortadoğu Proje'sinde sizin vereceğiniz misyonu üstleniriz demişler, üstlenmişler.İktidar ve koltuklarını, verdikleri bu sözlere ve taahhütlere dayandırmışlar... Misyonlarını kendileri itiraf ediyor nitekim.Bu arada toplumun muhafazakar-demokrat kesimini de, demokrasi havariliği ve klasik din-iman istismarlarıyla avlamışlar?Halkı can evinden vuran yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar üstüne de koca koca laflar etmişler elbette, mangalda da kül bırakmamışlar.Ancak tüm telaşları, koltuklarını dayandırdıkları ABD, AB ve küresel lobilere olan taahhütlerini ne yapıp edip yerine getirmek olmuştur.Bu sebeple AKP'nin, Türkiye'yi ve Türk milletini, borca ve faize batırmaya, er-geç iflas ettirmeye mecbur? Devletin ve milletin tüm kaynaklarını ve GSMH'sını ecnebilere peşkeş çekmeye mecbur? İslam dünyasındaki komşularıyla istese de istemese de gizli-açık savaşmaya mahkum?Merkez Bankası kasasında, Hazine'nde senin paran yok, benim param var? Paranı ben veriyorum, savaş bakalım, dalaş bakalım diyor adamlar.İktidar da, zehir yutmuş tavuk gibi kime dalacağını, nereye savrulacağını kestiremiyor.Fakat Türk milleti bu dalaşı, bu zilleti, bu peşkeşi, bu yoksulluğu, bu yolsuzluğu, bu bölünme ve dağılma sürecini yaşamaya mahkum değil...Türk milleti, AKP'yi sandığa gömdüğünde; ona bu misyon ve görevleri yükleyenlerin tüm oyun ve entrikalarını da sandığa gömmüş olacaktır.Ancak bu birinci adımdır.İkinci adım ise o sandıktan, ister sağdan-ister soldan olsun AKP misyonunda bir başka AKP çıkartmamak, devlet ve millet meselelerinde yerli çözümü ve milli programı olan partiyi çıkartmaktır? Bağımsız Türkiye Partisi ve Prof. Dr. Haydar Baş, bu bağlamda Türkiye'nin bahtı ve çıkış yoludur.Geçen hafta sonu İstanbul'daki 9. Uluslararası Milli Ekonomi Modeli kongresinde dünyanın her bir devletinden gelen bilim ve iktisat adamları, işte bu gerçeği ilan ettiler.Asırlardan beri Amerika ve Batı dünyası, Rusya da dahil birçok ülkenin boyunlarına iktisadi, siyasi ve askeri tasmalar geçire geldi. Bu ülkelerin boyunları kopmak üzere iken, Prof. Dr. Baş'ın modeli hepsini kurtardı? Kongrenin gündemi olan "paranın tanımı ve milli para ile ticaret esası" ise tüm tasmaları kıran yeni iktisat kuralıdır. Prof. Dr. Baş, 2005'te vazetti bu kuralı; hesabını-kitabını ortaya koydu.Bugün Türk milleti, kendisinin ve devletinin borçtan, faizden ve hacizden kurtulmayı, komşularıyla huzurlu geçinmeyi, birlik ve bütünlük içinde geleceğini teminat altına almayı arzuluyorsa; onun yolu Prof. Dr. Baş'ın modelini hayata geçirmektir? Kasamıza, kesemize ve cebimize delikanlı gibi emek, alınteri ve üretimimizin karşılığı olan milli paramızı koymaktır. Ne kadar mahir olursa olsun Amerika, AB veya liberal kapitalizmin hiçbir dervişi bunu beceremez, devletin kasasına ve milletin kesesine "milli para"yı koyamaz. Koysa zaten onun adı Haydar Baş olurdu.O halde AKP'nin eli ve boynu prangaya mahkum; ama Türk milletinin eli mahkum değil? Prof. Dr. Baş, Bağımsız Türkiye'nin yolunu sonuna kadar açmış, güneş ufuktan doğmuştur. Millete düşen görev, yürüyelim arkadaşlar deyip özgürce yürümektir.