Bu etkinin de temelinde İslam'ın getirdiği kardeşlik anlayışının olduğunu görürüz. Zaten o devrin şartlarına baktığımızda insanlık bir çok haklarını kaybetmiş durumdaydı.* * *Düşünebiliyor musunuz; bir insanın can emniyeti yok, mal emniyeti, namus emniyeti, vatan emniyeti yok. Bütün hak ve hürriyetlerin gasp edildiği, adeta prangalara vurulduğu bir dönem. Böyle bir dönemde Allah'ın Sevgilisi, önce, insanların haklarına riayet eden, onlara saygı besleyen, onları korumasını bilen herşeyi vücuda getiriyor. * * *Cenab-ı Fahr-i Alem Efendimizin Mekke hayatına baktığımızda adeta, toplumu ve kurumlarını oluşturacak insanları bu dönemde tavır ve hal olarak yetiştirdiğini müşahede etmekteyiz. Bunların terbiye edilip gündem edildiğini görmekteyiz.* * *İşte böyle olgun vasıflı insanlar Mekke-i Mükerreme'den zorunlu olarak çıkmak durumunda kalıyorlar. Çıkmalarını gerektirecek malum sebepler zuhur ediyor.Hz. Fahri-i Alem Efendimizin öldürülmesine karar veriyor Kureyş. Daha evvel de zaten muhacir olan sahabe-i kiram Efendilerimiz, şartlar gereği birer ikişer Mekke'den Medine'ye hicrete başlamışlardır.* * *Tabii bu hicret ehli olan insanlar; vatanını terk ediyor, ailesini terk ediyor, çevresini, malını mülkünü terk ediyor. Adeta terk etmediği bir şey kalmıyor. Şahsı ile birlikte olan eşyası o da elbisesidir bir de inancıyla gidiyor. Bunların dışında, kupkuru bir insan.
İman ve İnsan, Prof. Dr. Haydar Baş