AKP iktidarının Suriye’ye dönük kışkırtıcı-provokatif söylemlerden tahrik ve taciz amaçlı eylemlere geçişin karşılığı olarak Suriye’nin hava sahasına giren Türk uçağını düşürmesi
Başbakan Erdoğan’ı şoka sokan travmatik etki yaptı.
İlk iki gün stratejik aklı Akdeniz’in derinliklerine gömülen Başbakan, çığlığının Atlantik kıyılarından duyulmasını bekledi.
İki gün sonra Atlantik ötesinden NATO üssünden ağabeylerinin yarım ağız da olsa desteklerini hisseden Erdoğan kükredi: Suriye kendine gel, yoksa gazabımız büyük olacak!
Erdoğan’a aranan kan bulunmuştu, artık kan beynine sıçrayabilir, damarları kızarabilir, Akdeniz’den daha fazla dalgalanıp köpürebilirdi. BOP Eşbaşkanı Erdoğan’a figüranlık rolünü veren NATO’dan “arkanızdayız” mesajı almıştı ya, Hürkuş olup uçabilir, doğan gibi avını parçalayabilirdi.
Nasıl olsa yandaş medya, candaş ulema, uyuklayan fukara İslam ülkelerine hışımla saldırmak için histerik işgal nöbetlerine tutulan Eşbaşkan’a Müslümanlara dönük bu ne şiddet bu celal diye sormak şöyle dursun, Erdoğan’ın gazaplanması için fetva üstüne fetva, fitne üstüne fitne,
hikmet üstüne hikmet yumurtluyor.
Erdoğan’a göre Esad da kim oluyor? Şöyle düşünüyor olmalı:
Ben ki Medeniyetler İttifakı’nın Eşbaşkanıyım.
Ben ki Büyük Ortadoğu Projesi’nin Eşbaşkanıyım.
Ben ki NATO’nun radar üssünü emanet ettiği ülkenin başıyım.
Ben ki Ortadoğu’ya laiklik ihraç ettiği için Yahudilerden cesaret madalyası almışım.
Ben ki Müslüman Türk milletini AB’ye sokma misyonumla Haçlı ordularının komutanı olmayı hak ediyorum.
Ben ki ABD ve AB senaryolarına direnen komutanları Silivri cezaevine doldurmuş kudretli Başbakanım.
Ben ki bütün bunları yaparken milletin gözünde mücahit Erdoğan olarak kalmayı başaracak kadar siyaset cambazıyım.
Ben ki, ben ki. Ben ki, ben ki...
Ben, ben, ben…
Ve sen zavallı Suriye ve zavallı Esad.
Erdoğan’ı Suriye konusunda NATO’dan da ABD’den de daha aceleci yapan bu ÖFKE-gazap psikolojisi olsa gerek.
Erdoğan’ın gazabı İslam dünyasını paramparça edip kaynaklarını yutmak isteyen NATO’dan da ABD’den de daha şiddetli bir hal almış vaziyette.
Çünkü onlar Suriye’nin arkasında İran’ın, Rusya’nın, hatta Çin’in olduğunu düşünecek kadar akıllarını muhafaza edebilen bir öfke kontrolü içindeyken Başbakan’ın öfke nöbetleri Türkiye’nin aklını esir almış vaziyette.
ABD medyasının kendisine kurulu oyuncak gibi çalıştığından olsa gerek, pilli tavşan payesi verdiği Davudoğlu tam da bu sırada Türkiye akıllı güç demez mi?
Zaten bakan ne diyorsa hep tersi doğru çıkmadı mı?
Biz konumuza dönelim.
Aklı gazabına yenik düşen Erdoğan’a biz de yandaş medya, Candaş ulema ve uyuklayan fukara gibi padişahım çok yaşa diyemeyeceğiz. Müslümanlara gazaplanan Erdoğan’a
Allah’ın çetin azabını hatırlatacağız.
Önce peygamber efendimizin bir uyarısı ile başlayalım: “Allah’ın en gazaplandığı an müminin öfkelendiği andır.”
Cenab-ı Hakk (cc) bu konuda o kadar hassas ki Allah yolunda cihada giden orduya dahi şu ihtarı hatırlatıyor: “Ey iman edenler! Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman mümini kâfirden ayırmak için iyice araştırın. Size selam verene, dünya hayatının geçici menfaatini gözeterek ‘sen mümin değilsin’ demeyin. Çünkü Allah’ın yanında çok ganimetler vardır. Daha önce siz de öyle idiniz. Allah size lütufta bulundu. O halde iyice araştırın. Yanlışlık dışında bir mü’min bir mümini öldüremez.” (Nisa Suresi 94. Ayet.)
Müminin en basit öfke haline Cenab-ı Hakk’ın tavrı buyken, Allah yolunda savaşırken ben Müslüman’ım diyenin dahi öldürülemeyeceğini ihtar ederken, Müslümanlara savaş açacak kadar müminlerin safından ayrı düşenlerin vay haline.
İşte bu cürümü işleyenlerin Allah katındaki hükmü: “Kim bir mü’mini kasten öldürürse onun cezası, içinde ebedi olarak kalacağı cehennemdir. Allah ona gazab etmiş, lanetlemiş ve onun için büyük azap hazırlamıştır.” (Nisa suresi 93. Ayet)
ABD’nin NATO’nun gazına gelerek Müslüman Suriye’ye gazaplanan, savaş uçaklarının namlularını Suriye’nin masum Müslüman halkına çeviren, Hazreti Yahya, Hazreti Hüseyin ve Hazreti Zeynep gibi Efendimizin gözünün nuru peygamber ve peygamber torunlarının yurdunu bombalamaya yeltenen Erdoğan’a dur demeyen halkın da Allah’ın azabıyla azaplanacağını hatırlatırız.
Başbakan Erdoğan’ı şoka sokan travmatik etki yaptı.
İlk iki gün stratejik aklı Akdeniz’in derinliklerine gömülen Başbakan, çığlığının Atlantik kıyılarından duyulmasını bekledi.
İki gün sonra Atlantik ötesinden NATO üssünden ağabeylerinin yarım ağız da olsa desteklerini hisseden Erdoğan kükredi: Suriye kendine gel, yoksa gazabımız büyük olacak!
Erdoğan’a aranan kan bulunmuştu, artık kan beynine sıçrayabilir, damarları kızarabilir, Akdeniz’den daha fazla dalgalanıp köpürebilirdi. BOP Eşbaşkanı Erdoğan’a figüranlık rolünü veren NATO’dan “arkanızdayız” mesajı almıştı ya, Hürkuş olup uçabilir, doğan gibi avını parçalayabilirdi.
Nasıl olsa yandaş medya, candaş ulema, uyuklayan fukara İslam ülkelerine hışımla saldırmak için histerik işgal nöbetlerine tutulan Eşbaşkan’a Müslümanlara dönük bu ne şiddet bu celal diye sormak şöyle dursun, Erdoğan’ın gazaplanması için fetva üstüne fetva, fitne üstüne fitne,
hikmet üstüne hikmet yumurtluyor.
Erdoğan’a göre Esad da kim oluyor? Şöyle düşünüyor olmalı:
Ben ki Medeniyetler İttifakı’nın Eşbaşkanıyım.
Ben ki Büyük Ortadoğu Projesi’nin Eşbaşkanıyım.
Ben ki NATO’nun radar üssünü emanet ettiği ülkenin başıyım.
Ben ki Ortadoğu’ya laiklik ihraç ettiği için Yahudilerden cesaret madalyası almışım.
Ben ki Müslüman Türk milletini AB’ye sokma misyonumla Haçlı ordularının komutanı olmayı hak ediyorum.
Ben ki ABD ve AB senaryolarına direnen komutanları Silivri cezaevine doldurmuş kudretli Başbakanım.
Ben ki bütün bunları yaparken milletin gözünde mücahit Erdoğan olarak kalmayı başaracak kadar siyaset cambazıyım.
Ben ki, ben ki. Ben ki, ben ki...
Ben, ben, ben…
Ve sen zavallı Suriye ve zavallı Esad.
Erdoğan’ı Suriye konusunda NATO’dan da ABD’den de daha aceleci yapan bu ÖFKE-gazap psikolojisi olsa gerek.
Erdoğan’ın gazabı İslam dünyasını paramparça edip kaynaklarını yutmak isteyen NATO’dan da ABD’den de daha şiddetli bir hal almış vaziyette.
Çünkü onlar Suriye’nin arkasında İran’ın, Rusya’nın, hatta Çin’in olduğunu düşünecek kadar akıllarını muhafaza edebilen bir öfke kontrolü içindeyken Başbakan’ın öfke nöbetleri Türkiye’nin aklını esir almış vaziyette.
ABD medyasının kendisine kurulu oyuncak gibi çalıştığından olsa gerek, pilli tavşan payesi verdiği Davudoğlu tam da bu sırada Türkiye akıllı güç demez mi?
Zaten bakan ne diyorsa hep tersi doğru çıkmadı mı?
Biz konumuza dönelim.
Aklı gazabına yenik düşen Erdoğan’a biz de yandaş medya, Candaş ulema ve uyuklayan fukara gibi padişahım çok yaşa diyemeyeceğiz. Müslümanlara gazaplanan Erdoğan’a
Allah’ın çetin azabını hatırlatacağız.
Önce peygamber efendimizin bir uyarısı ile başlayalım: “Allah’ın en gazaplandığı an müminin öfkelendiği andır.”
Cenab-ı Hakk (cc) bu konuda o kadar hassas ki Allah yolunda cihada giden orduya dahi şu ihtarı hatırlatıyor: “Ey iman edenler! Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman mümini kâfirden ayırmak için iyice araştırın. Size selam verene, dünya hayatının geçici menfaatini gözeterek ‘sen mümin değilsin’ demeyin. Çünkü Allah’ın yanında çok ganimetler vardır. Daha önce siz de öyle idiniz. Allah size lütufta bulundu. O halde iyice araştırın. Yanlışlık dışında bir mü’min bir mümini öldüremez.” (Nisa Suresi 94. Ayet.)
Müminin en basit öfke haline Cenab-ı Hakk’ın tavrı buyken, Allah yolunda savaşırken ben Müslüman’ım diyenin dahi öldürülemeyeceğini ihtar ederken, Müslümanlara savaş açacak kadar müminlerin safından ayrı düşenlerin vay haline.
İşte bu cürümü işleyenlerin Allah katındaki hükmü: “Kim bir mü’mini kasten öldürürse onun cezası, içinde ebedi olarak kalacağı cehennemdir. Allah ona gazab etmiş, lanetlemiş ve onun için büyük azap hazırlamıştır.” (Nisa suresi 93. Ayet)
ABD’nin NATO’nun gazına gelerek Müslüman Suriye’ye gazaplanan, savaş uçaklarının namlularını Suriye’nin masum Müslüman halkına çeviren, Hazreti Yahya, Hazreti Hüseyin ve Hazreti Zeynep gibi Efendimizin gözünün nuru peygamber ve peygamber torunlarının yurdunu bombalamaya yeltenen Erdoğan’a dur demeyen halkın da Allah’ın azabıyla azaplanacağını hatırlatırız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014