İngilizler'in fikir babalığını yaptığı soykırım uygulamalarını günümüzde Amerika uyguluyor.
İngilizler'in Afrika, Asya ve Amerika kıtasında sahip olduğu sömürgelerde soykırım uygulamaları daha çok 18'nci yüzyılda ivme kazandı.
20'nci yüzyılda ise bu metod, her ne kadar çoğu ülke karşı tez ileri sürerek karşı çıkmaya çalışsa da, farklı boyut ve isim altında yürütülüyor.
Toplu ölümler, sosyal tecritler ve işgal saldırıları soykırımın diğer adı.
"Belli bir yörede belli toplum ya da topluluklara yönelik" başlatılan ölüm operasyonları soykırım değil de nedir?
Uluslararası literatürden alışık olduğumu "dini ya da etnik içerikli ölümler/öldürmeler" soykırım için aranan şart olsa da sayısal öldürmeler gözardı edilemez, yadsınamaz.
Hangi kalıba oturtulursa oturtulsun, biz bu satırlarda İngilizler'in tarih sürecinde yaptıkları ile Amerika'nın yaptıkları soykırıma deyineceğiz.
Anglo-Sakson sömürünün etki alanında daha çok köle olarak kullanılan Afrika yerlileri ve toprakları ellerinden alınan Amerikan Kızılderilileri yeraldı.
Yerli Afrikalılar ekonomik ve siyasal olarak kendi ülkelerinde tecrit edilip, ağır işlerde çalıştırılıp sindirilirlerken, Kızılderililer ellerinde topraklarını kaybetmekle kalmadılar, üstün ırkın bağımsızlığında çok kan akıttılar.
Avrupa kıtasından gemilerle açılarak Yeni Kıta'ya hücum eden İngilizler ele geçirdikleri topraklarda milyonlarca yerliyi tecrit ettiler.
Bağımsızlık Savaşı sonrası yeni bir devlet olmanın şuuruyla hareket eden Amerikan üstün beyaz ırkı(!)da aynı yoldan gitti.
Kızılderililer nüfus olarak çökertildiler ve yok edildiler.
Üzerinden güneşin batmadığı İngiliz sömürü imparatorluğu dünyanın bir ucundan diğer ucuna kraliyet gücünü aşıladı.
Aşı tutmayan yerlerde toplu iğneler yapıldı ve halklar uyuşturuldu.
Başkaldıran milletlere biyolojik hastalıklar enjekte edildi, toplu kılıçtan geçirildi.
Dünya'nın dengesini(!)dengesiz politikalarla ikiyüzyıldan fazla elinde tutan İngiltere'den sonra yeni denge unsuru olarak Amerika görülüyor.
İngiliz etki alanının varolduğu bölgelerin hinterlandında yavaş yavaş yükselen Amerika şu anda o yörelerde sözü geçen tek ülke konumunda.
Yönetim sistem olarak değişse de sömürünün ilkeleri aynı kalmakta.
Eski Dünya'yı yeni umutlarla uyutarak rahatça sömürmüş olan İngilizler'den sonra Yeni Dünya'yı Amerika eski sömürü ve soykırım metodları ile elinde tutmaya çalışıyor.
Dengeler sarsıldıkça baskılar, dayatmalar artıyor.
Çevremizde Amerika'nın elinin uzandığı bölgelere bakmak yeterli.
Anglo-Sakson demokrasi vaadi Anglo-Sakson baskıdan başka birşey değil.
Soykırımın tarihi açık açık yazılıyor.
İngilizler'in Afrika, Asya ve Amerika kıtasında sahip olduğu sömürgelerde soykırım uygulamaları daha çok 18'nci yüzyılda ivme kazandı.
20'nci yüzyılda ise bu metod, her ne kadar çoğu ülke karşı tez ileri sürerek karşı çıkmaya çalışsa da, farklı boyut ve isim altında yürütülüyor.
Toplu ölümler, sosyal tecritler ve işgal saldırıları soykırımın diğer adı.
"Belli bir yörede belli toplum ya da topluluklara yönelik" başlatılan ölüm operasyonları soykırım değil de nedir?
Uluslararası literatürden alışık olduğumu "dini ya da etnik içerikli ölümler/öldürmeler" soykırım için aranan şart olsa da sayısal öldürmeler gözardı edilemez, yadsınamaz.
Hangi kalıba oturtulursa oturtulsun, biz bu satırlarda İngilizler'in tarih sürecinde yaptıkları ile Amerika'nın yaptıkları soykırıma deyineceğiz.
Anglo-Sakson sömürünün etki alanında daha çok köle olarak kullanılan Afrika yerlileri ve toprakları ellerinden alınan Amerikan Kızılderilileri yeraldı.
Yerli Afrikalılar ekonomik ve siyasal olarak kendi ülkelerinde tecrit edilip, ağır işlerde çalıştırılıp sindirilirlerken, Kızılderililer ellerinde topraklarını kaybetmekle kalmadılar, üstün ırkın bağımsızlığında çok kan akıttılar.
Avrupa kıtasından gemilerle açılarak Yeni Kıta'ya hücum eden İngilizler ele geçirdikleri topraklarda milyonlarca yerliyi tecrit ettiler.
Bağımsızlık Savaşı sonrası yeni bir devlet olmanın şuuruyla hareket eden Amerikan üstün beyaz ırkı(!)da aynı yoldan gitti.
Kızılderililer nüfus olarak çökertildiler ve yok edildiler.
Üzerinden güneşin batmadığı İngiliz sömürü imparatorluğu dünyanın bir ucundan diğer ucuna kraliyet gücünü aşıladı.
Aşı tutmayan yerlerde toplu iğneler yapıldı ve halklar uyuşturuldu.
Başkaldıran milletlere biyolojik hastalıklar enjekte edildi, toplu kılıçtan geçirildi.
Dünya'nın dengesini(!)dengesiz politikalarla ikiyüzyıldan fazla elinde tutan İngiltere'den sonra yeni denge unsuru olarak Amerika görülüyor.
İngiliz etki alanının varolduğu bölgelerin hinterlandında yavaş yavaş yükselen Amerika şu anda o yörelerde sözü geçen tek ülke konumunda.
Yönetim sistem olarak değişse de sömürünün ilkeleri aynı kalmakta.
Eski Dünya'yı yeni umutlarla uyutarak rahatça sömürmüş olan İngilizler'den sonra Yeni Dünya'yı Amerika eski sömürü ve soykırım metodları ile elinde tutmaya çalışıyor.
Dengeler sarsıldıkça baskılar, dayatmalar artıyor.
Çevremizde Amerika'nın elinin uzandığı bölgelere bakmak yeterli.
Anglo-Sakson demokrasi vaadi Anglo-Sakson baskıdan başka birşey değil.
Soykırımın tarihi açık açık yazılıyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005