Arap liderleri, Filistin sorununun çözümünü istemez. Çözüm, genç ve işsiz Arapların dikkatini ülkelerindeki otoriter rejime yöneltir. Filistin sorunu aslında Arap diktatörlerinin ömrünü uzatıyor. Brookings Enstitüsü Türkiye Programı Direktörü Ömer Taşpınar yorumluyor Arap liderleri İsrail-Filistin sorununun çözülmesini gerçekten istiyorlar mı? Bu da sorulur mu demeyin. Zira Filistin devleti kurulursa birçok otoriter Arap rejimi zor duruma düşecektir. Bu durumda komşu Arap ülkeleri için dış politikadaki en önemli sorun hallolmuş olacak. Peki o zaman genç ve işşiz Arap kamuoyunun dikkati nereye yönelecek? İçerdeki sorunlara. Bu sorunların başında da rejimlerin baskıcı karakteri ve genel başarısızlığı gelecek. O halde Filistin sorununun ortadan kalkması Arap rejimleri için demokratikleşme baskısının artması demek. Siz bir diktatör olsanız halkın öfkesinin içeriye değil dışarıya akmasını tercih etmez misiniz? O halde Filistin sorunu Arap otokrasilerinin ömrünü uzatıyor diye düşünmek mümkün. Bu basit fakat doğruluk payı olan analiz Amerika'da oldukça yaygın. Ortadoğu konusunda kafa yoran birçok Amerikalı: "Bakmayın Arap ülkelerinin Filistin için gözyaşı döktüklerine, bu zengin ülkeler isteseler Filistinli mülteci sorununu bir günde hallederler" diyorlar. İşin aslı şu ki bu analiz çoğu zaman İsrail'i korumak ve suçsuz kılmak için yapılıyor. Fakat her şeye rağmen bu durum Arap rejimlerinin günahını azaltmıyor. Zaten Arafat'ın hayattayken birçok Arap lideriyle arası biraz da bu nedenle bozuktu. Arafat tarih sahnesinden çıkıp partisi Fetih'in yerine Hamas iktidara gelince işler daha da çetrefilleşti. Bir bakıma Arap ülkelerinin Filistin meselesindeki ikiyüzlülüğü daha da açık bir şekilde ortaya çıktı. Mısır ve Ürdün Gazze'ye bitişik Mısır'ı ele alalım. Mısır'daki en önemli muhalefet akımı Müslüman Kardeşler. Filistin'deki iktidar, yani Hamas, bu Müslüman Kardeşler hareketinin Filistin kolu. Aynı ideolojiye sahip. Mısırlı Müslüman Kardeşler halkın gözünde aynen Hamas gibi çok güçlü. Mısır'da demokratik bir seçim yapılsa aynen Hamas gibi iktidara gelecekler. Geçen yıl yapılan anti-demokratik seçimlerde bile Müslüman Kardeşler oy oranlarını beş misli artırdılar. Baskıcı ve sözde laik Hüsnü Mübarek rejiminin Hamas'a nasıl baktığını artık siz düşünün. Mübarek Hamas'ın başarısız olması için elinden geleni yapmaya hazır. Zira Hamas başarılı olursa Mısır'daki İslamcı güçler daha da güçlenecek. Peki ya Ürdün. O da Batı Şeria'ya bitişik, nüfusunun yüzde 70'ine yakını Filistin kökenli. Ancak gelin görün ki Kral Abdullah'a karşı en ciddi muhalefet hareketi gene Müslüman Kardeşler. Yani bir bakıma Hamas'la aynı parti. Ürdün'de serbest seçimler yapılsa orda da Müslüman Kardeşler'in iktidara gelmesi mümkün. İşte Filistin meselesiyle doğrudan bağlantılı iki Arap ülkesinin Hamas'a bakış açısının bir fotoğrafı. Mısır ve Ürdün Filistin'de Hamas'ı zor duruma düşürecek her eylemin arkasında yer almaya hazırlar. Peki ya Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt ve diğer Körfez emirlikleri. Onlar nerede? Bu ülkelerin başları zaten kendi İslamcıları ile dertte. Kendi ülkelerinde Müslüman Kardeşler tipi ve daha da radikal birçok grup cirit atıyor ve ABD destekli rejimden nefret ediyor. Bu şartlar altında Suudların ve Arap emirliklerinin en istemedekleri şey Filistin'deki yeni demokratik iktidara yardım etmek. Durum böyle olunca Hamas'ın kasası tam takır. Dört aydır Filistin'de maaş ödenemiyor. Bir düşünün. Arap âleminin en önemli davası Filistin. Ülke işgal altında. Ekonomi ve üretim adına ortada hiçbir şey kalmamış. İşsizlik oranı yüzde 70. Serbest seçimler yapılmış Hamas hakkıyla seçimleri kazanmış. Amerika ve Avrupa, yani şu meşhur 'uluslararası camia' Hamas'ın tutumu nedeniyle Filistinlilere mali ve ekonomik ambargoya karar vermiş. Tanıdık deyimle Filistin 70 cent'e muhtaç durumda.