Asıl muhatabımız kim olmalıdır?

Sayın Erdoğan'ın, ABD ziyaretinde; "Ben, Bush ile iyi çalıştım, Sayın Obama ile iyi çalıştım, Sayın Trump ile iyi çalıştım ama Sayın Biden ile iyi başladık diyemem. Şu andaki gidiş pek hayra alamet değil" açıklamalar ve isim vererek, ABD'nin terör örgütlerine yardım ettiğini vurgulaması, ABD, bizim müttefikimiz ise müttefiki gibi davranmalı', 'ABD, Suriye'den çekilmelidir' sözleri ve de Beyaz Saray'a davet edilmemesi konusu ve bir buçuk yıl aradan sonra gerçekleşen Erdoğan-Putin görüşmesinin sebep, sonuçları ülkemiz gündeminde tartışılırken ABD medyası çoktan teşhisi koydu bile; "Türkiye, Biden ile görüşmenin hayal kırıklığı yaratmasından sonra Putin'e döndü".

Peki, ABD medyasının teşhisi doğru mu? Zannetmiyorum. Neden? Sayın Erdoğan'ın, Brüksel'de Biden görüşmesinden sonra, devlet-millet ve tarihimiz için hayati değeri olan konu hakkında, 'Hamd olsun o konu gündeme gelmedi' cümlesini kurmuştu.

ABD ziyaretinde ise Sayın Erdoğan'ın ABD'nin CBS kanalında verdiği röportajda; "ABD, Türkiye gibi değil, çok güçlü bir ülke" cümlesini kurdu ve Roma'da, Biden ile görüşeceğini açıkladı.

Erdoğan-Putin görüşmesine gelirsek! İki lider üç saat görüştü. Sayın Erdoğan, BM'de yaptığı konuşmayı, S-400'ler konusundaki kararlılığını, ikili ilişkileri daha da güçlendirmeyi hedeflediklerini açıkladıktan sonra turist gönderdiği için Putin'e teşekkür etti.

Ama hayati konu Suriye idi. Sayın Erdoğan, Suriye konusunda net bir açıklama yapmadı. Sadece, 'Suriye ile ilişkili birlikte attığımız adımlar da büyük önem arz ediyor. Oranın da barışı yine Türkiye-Rusya ilişkilerine bağlı' dedi.

Putin'de ekonomik ve siyasi işbirliği ve bu işbirliğini daha da ilerlemesine değindikten sonra ise 'Erdoğan ile görüşmelerimiz her zaman sorunsuz geçmiyor. Ancak ilgili kurum ve kuruluşlarımız uzlaşı bulabiliyor' diyerek aramızda sorun varlar, dedi.

Nedir o sorunlar? 

Putin; "Türkiye ile İş birliğimiz, uluslararası arenada başarılı bir şekilde sürüyor. Burada hem Suriye hem de Libya ile ilgili tutumlarımızı kastediyorum."

Suriye, Libya ve Ukrayna.  

Malum bu ziyarette Dışişleri ve Milli Savunma Bakanları yoktu. Neden?

Dışişleri Bakanı her kamera karşısına geçtiğinde, Rusya'nın Kırım'da işgalci olduğunu, Kırım'ın, Ukrayna toprağı olduğunu vurgulayan cümleler kuruyordu. 

Savunma Bakanı Hulusi Akar ise ABD'ye üstü kapalı verdiği mesajlar ve Rusya'yı verdiği sözleri tutmamakla ithamları nedeniyle bu görüşmeye götürülmedikleri veya 'gelmesinler' denildiğini tahmin ediyorum.

Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov ziyaret öncesi; "Ukrayna, güneydoğusunda çatışmaların yaşandığı bir ülke. Türkiye'nin, Ukrayna'ya tedarik ettiği silahların, Ukrayna'da 'sinirlerine hakim olamayan bazı kişiler' tarafından kendi vatandaşlarına karşı kullanılmasını tabii ki istemeyiz. Kırım konusunda Türkiye ile konuşulacak herhangi bir şey yok. Devlet Başkanı Putin, orada her şeyin gerçekte nasıl olduğunu görmesi için Erdoğan'ı defalarca Kırım'a davet etti" dedi.

Şimdi! Biz, ABD'yi terör örgütlerine yardım etmekle suçluyoruz (ki, doğrudur) ama Rusya'da, bize üstü kapalı aynı ithamı yapıyor. 

Rusya, Suriye konusunda net. Diyor ki; Anlaşma yaptık ve siz, İdlib'i terör örgütlerinden temizleme sözü verdiniz. Sözünüzü tutun. 

Dışişleri ve Savunma Bakanlarımız diyor ki, Eset, halkı bombalıyor.

Nasıl çözülecek bu sorun? Ülkemiz ekonomik, siyasal ve sosyal olarak açık bir tehdit altındayken asıl muhatabımız kim olmalıdır?

Bu sorunun cevabını geçen akşam Cem TV'nin canlı yayın konuğu olan Bağımsız Türkiye Partisi Lideri Hüseyin Baş verdi.

'Suriye sorununu çözmek istiyorsak Eset ile masa kurmak zorundayız' diyen Sayın Baş, dikkat çekici bir örnek verdi.

'BM toplantılarında Suriye Devletini kim temsil etti? Suriye dışişleri bakanlığı. Dünyanın kabul ettiği, muhatap aldığı bir hükümeti, biz neden muhatap almıyor, kabul etmiyoruz? 

Eset'in uluslararası kuruluşlar tarafından tescillenmiş bir tane katliamı yok. Kabul edelim ki, Eset katliam yaptı. ABD'nin katliamları ortada. Fransa'nın, İsrail'in katliamları ortada. Onlarla görüşürüm ama Eset ile görüşmem. Böyle bir şey olabilir mi?

Diğer taraftan Taliban ile görüşürüm, diyenlerin Eset ile görüşmemesi nasıl izah edilebilir' diye de yapılması gerekeni açıkladı Sayın Baş. 

Stratejik bir yalnızlığa düştüğümüz ortadadır. Fas'tan Afganistan'a, Kırım'dan Yemen'e kadar neredeyse 'dost' diyebileceğimiz bir ülke yok. Bir an önce bu yanlıştan dönülmesi başta komşularımız olmak üzere bu topraklarda hedefi olmayan ülkelerle siyasi, askeri ve ekonomik işbirliğine gidilmesi beka meselesidir.