Atan ve tutan

Galatasaray’ın sahaya çıkan 11’i “Beşiktaş deplasmanına 1 puan için gelmiş Anadolu takımı” gibiydi.

Oyunu sahanda kabul edip hızlı oyuncularınla golü kovalayabilirsin, bu anlaşılabilir bir durum.

Ancak bunu kontraya uygun olmayan statik ve hantal Diagne ile yapamazsın.

Beşiktaş’ın ilk 15 dakikalık baskısına karşın Galatasaraylı oyuncuların tutsun diye Diagne’ye attığı tüm toplar duvara çarpar gibi geri geldi.

Kapan-çık oynuyorsan forvetinde hareketli ve servis özelliği olan Halil Dervişoğlu olmalıydı.

Sanırım Fatih hoca, haftalardır sosyal medyada dönen “Diagne’ye haksızlık yapılıyor” algısına kapıldı.

Galatasaray çok kötü oynadığı dakikalarda çölde su misali Cicaldau’nun şahsi becerisiyle attığı golle öne geçti.

Sonrasında sezon başından bu yana devam eden oyunu tutamama hastalığı baş gösterdi.

Galatasaray; Kasımpaşa ve Trabzonspor maçlarının ardından öne geçtiği bir maçı daha puan kaybıyla tamamladı.

Yenilen ilk gol Muslera kalitesinde bir kaleciye yakışmadı.

Ayrı bir parantez de Yedlin’e açmak gerekiyor.
Bu oyuncunun alınmasını rapor eden, onaylayan, transferine zerre miskal katkı sağlayan her kim varsa lütfen bir daha hiçbir transfere karışmasın.

Galatasaray sağlık ekibi, at iğnesi mi vurur nasıl bir yöntem izler bilmiyorum ama Sacha Boey bir an önce sahaya dönmeli.

Yoksa Yedlin ile bu sezon bitmez, daha doğrusu erken biter!

Yenik duruma düştükten sonra Halil ve Babel’in girmesiyle önde top tutmaya başlayan Galatasaray, pozisyonlar bulmaya başladı.

Halil’in penaltı olan pozisyonda topu Ersin’in üzerine değil ağlara yollamalıydı.

Penaltıda da sanki halı saha maçında gibi topu takımın penaltıcısı Cicaldau’nun elinden alan Mustafa Mohamed, topu her penaltıda olduğu gibi kalecinin sağına vurunca Ersin de kurtardı.

Futbolda kazanmanın ana kuralı; atanın ve tutanın iyi olacak.

Atanın penaltı kaçırırsa, tutanın topu yumurtlarsa evine pek tabii ki puansız dönersin!...