Atatürk'ü yaşamak

Türk milletinin, iktidar ve muhalefetiyle topyekun Türk siyasetinin ve devlet erkanının, devlet tecrübemiz ve akl-ı selim ile otokritiğe dünden daha çok muhtaç olduğumuz günlerden geçiyoruz.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş beyin "Atatürk vatandır" diye açıp "Hoş geldin Atatürk" eseriyle taçlandırdığı "büyük oluş"u idrak etmek, devlet ve millet olarak adam gibi bu oluşta yerimizi almamız gerekiyor.
Atatürk'ün, kıymetini ve milli duruşunun idrak etmeliyiz.
Atatürk'ü, Prof. Dr. Baş'ın, 30-35 yıldan beri anlattığı gibi anlamalı ve anlatmalıyız; onun, Asay-ı Musa'nın Kızıldeniz'de açtığı yol gibi bugün Haçlı dünyasının her yönden kıskaca aldığı Türk milleti ve devleti için açtığı yoldan gitmeli, onun dediği kıratta "Hoş geldin Atatürk" diyebilmeliyiz.
O'nun, Atatürk ruhunu kaybedersek vatanı kaybederiz, ikazına kulak vermeliyiz.
Etimiz-kemiğimiz Atatürk'ünki ile aynı, farklı değil; lakin Atatürk'ün kumaşının ve duruşunun milyonda biri devlet ve milletimizde yok? 
O halde Atatürk'ün bağımsızlık karakterini ve milli ruhunu Prof. Dr. Baş gibi kuşanarak, onun asil duruşuna râm olmalı, Atatürk'ü yaşamalıyız.
Hatırlayın, Prof. Dr. Baş, "milletin büyük kısmı, kendisine, imanını ve namusunu koruduğu mukaddes bir vatan ve bağımsız bir devlet bırakan Atatürk'e yıllarca iftira etti, mübarek annesine demediğini bırakmadı, millet bu büyük yanlışta üzere giderse; bu ihanetin cezasını, vatanı dahil her şeyini kaybederek öder, Haçlı işgalcileri bu vatanı millete dar eder" uyarısında bulunmuştu.
Bugün bu uyarıyı hatırlayarak onunla birlikte "Hoş geldin Atatürk" demeliyiz.
Devlet ve millet olarak 10-15 yıllık vaziyetimize bakarsak; Atatürk'ün kendi devrinde "Kutbu'ul-Aktab/Erenlerin başı-" olduğunu idrak etmek hiç de zor olmaz. Böylece Prof. Dr. Baş'ın "Hoş geldin Atatürk" eserindeki büyük hakikati ve hikmeti idrak ederiz.
Dış politikada yeter ki Türkiye'ye yönelik oyunlar bozulsun diye millet ve muhalefet dahi iktidarın yanında olduğu halde; en basit meseleleri bile aşamıyoruz, savuruyorlar.
ABD düzenbazlıklarıyla dağıtılıyoruz.
AB ve NATO skandallarıyla aşağılanıyoruz. 
Zarrab dosyası ile hallaç pamuğu gibi savruluyoruz.
Vize-mize operasyonuyla bel veriyoruz.
FETÖ fitnesiyle darmaduman oluverdik.
Suriye fitnesine sürüklendik, çuvalladık.
Libya'da tarihte görülmemiş ahvale düşüverdik.
Barzani bile ters köşeye yatırdı.
Vekalet savaşı yürüten BOP taşeronlarıyla tango mu yapıyoruz, sirtaki mi belli değil?
Ekonomimiz üfürükten teyyare!
Bütün bu ibretlik ahvalimizden Atatürk'ün kıymetini anlayabiliriz.
Vatanımız işgal altında değil, ordumuz dağıtılmış değil, milletimizin harap ve bîtap değil, buna rağmen, çok basit oyunlarla savruluyoruz, iflas ediyoruz, çöküyoruz, dağılıyoruz? Atatürk karakterli olmadığımız, Prof. Dr. Baş gibi durmadığımız ve ona kulak vermediğimiz için.
Atatürk'ün devrini hatırlayın, Hoş geldin Atatürk eserinden okuyun:
İngiliz, Fransız, Yunan, İtalyan Haçlıları ve içerideki azınlık dölleri, Balkanlardan Anadolu'ya, Kafkaslardan Hicaz'a mukaddes vatanımızı topyekun işgal etmişler.
Padişah İngiliz'den himmet dileniyor. Damat Ferit, adeta olmuş İngiliz Ferit; İstanbul hükümeti, işgalciler hakkında değil, Atatürk hakkında idam fermanı yayınlamış. 
Mustafa Sabri ve Dürriza başta olmak üzere Şeyhulislamlar, Said Nursi ve İskilipli Atıf gibi toplumda hoca diye tanınanlar, İngiliz fetvabazı olmuşlar; Atatürk hakkında dinsiz, katl-i vacip eşkıya, kafir, Deccal diye hükümler verip yaymışlar. İngiliz yetkililerine, Rum çetelerden asker toplayıp Atatürk'e karşı çıkalım teklifi yapmışlar. 
Ordu dağılmış, bir kısmı işgalcilere teslim olmuş, halk harap ve bîtap düşmüş, münevver takım mandacı kesilmiş... 
Atatürk, 18 arkadaşıyla Samsun'a, Bafra tarafından çıkmış. Amasya'dan Sivas'a uzanan kongreler serisine iştirak edenlerin birçoğu İngiliz ve Amerikan mandacılığıyla aklı tutulmuş. Gazi, sabah-akşam onların mandacılık ve ecnebiye teslimiyet mikrobunu temizlemiş.
Bu çetin ve yokluk şartlarında vatanı Haçlı işgalinden kurtarmak ve Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmak, her babayiğidin işi değil; çok büyük bir iş? Prof. Dr. Baş'ın dediği üzere, Ehl-i beyt soylu ve seçilmiş olmanın bereketi ve büyük bir nasiptir. Yüce Allah, Türk milletinin yüzüne Atatürk'le bakıyor. Rahmetini onunla sunuyor? 
Atatürk, işte böyle büyük bir veli ve Kutb'ul Aktab, erenlerin başı? Prof. Dr. Baş, bu gerçeği hatırlatıyor bize "Hoş geldin Atatürk" eserinde. 
Türkiye'nin yaşadığı badireli son süreci "Hoş geldin Atatürk" ile okursak, erişeceğimiz karakter Atatürk'ün bağımsızlık karakteri ve ilkeleri; er veya geç varacağımız adres de Bağımsız Türkiye ve Prof. Dr. Haydar Baş'tır. 
Türkiye'nin başka kurtuluşu da yoktur. Bu gerçeği ne kadar erken idrak ve intikal edersek, gemi o kadar erken ve kolay kurtulur.