Dün 10 Kasım'dı?77 yıl geçmiş ebediyete uğurlanışından bu güne. Şüphesiz kalbimizdeki yeri ebedidir. Ruhunu teslim ettiği mekân Dolmabahçe Sarayı idi; mekânı cennet olsun!Unutmayalım ki Atatürk bütün devrimler dizisini, kısa fakat yoğun bir yaşantının son 15 yılına sığdırmıştır. Vaktiyle arkadaşı (sonra başyaveri olan) Salih Bozok'a Sofya'dan gönderdiği mektubunda, kısa ömrünü hisseder gibi, şu dizelere yer vermişti:"Yaşam kısaDüş olsa olsaBiraz da sevdaSonra elvedaYaşam dediğin Boş şey biraz kinBiraz da ümitVe sonra çek git"Klasikleşmiş sayılabilecek bir ayrıma göre Türk Devrim Tarihi, "kurtuluş" "kuruluş" ve günümüzde süregelen "kalkınma" evrelerinden oluşmaktadır. Mustafa Kemal, tarih sahnesindeki bu üç tipik aşamaya üç ayrı işlevle, üç ayrı rol üstlenerek çıkmıştır.Birincisi: Kurmay, taktik ve strateji adamı Atatürk ki, Sakarya zaferinin, Afyonkarahisar taarruzunun kahramanıdır. İkincisi: Devlet adamı Atatürk ki, 23 Nisan 1920'de toplanan TBMM'nin, 29 Ekim 1923'te ilân edilen cumhuriyetin kurucusudur. Atatürk'ün üçüncü yönü ise devrimci ve önder kişiliğidir. Bu yönüyle o, artık Başkomutan'lıktan Başöğretmen'e dönüşmüş bir Atatürk'tür. Bu nedenle devrimlerinde kültürel sorunlara öncelik tanımıştır.Bugün Cumhuriyetimizin değerlerini yıkmak isteyenler, Atatürk düşmanları kültür fukarasıdır. Bu takım ülke haysiyetini sıfırlamakla meşguldür.Bize iki kez Dolmabahçe utancı yaşatmışlardır. Birincisi: Terör örgütü temsilcileriyle Dolmabahçe Sarayı'nda mutabakat sağlamışlar ve sonrası malûm, eşkıyanın önü açılmış, serbestiye kavuşmuşlar, eylemleri için her türlü hazırlığı tamamlamışlardır. İkincisi: Sığınmacılara karşı AB (Avrupa Birliği) sınırlarını koruma adına Almanya Başbakanı İstanbul'a gelmiş, para karşılığı (siyasi rüşvet) bekçilik yapmamızı istemiştir. Bu hareket yabancı basında ve kimi siyasi sözcülerin ağzında: Tayyip Erdoğan Avrupa sınırlarının jandarmalığına getiriliyor şeklinde sert eleştirilere uğramıştır.Oysa temelinde kültür yatan Atatürk devrimlerinden Türk yazı devrimi (harf inkılâbı) nedeniyle şu tebliğ yayınlanıyordu: "Yeni Türk harfleri ile yazıp okumak hakkında Dolmabahçe sarayında verilecek konferanslara 25 Ağustos 1928 Cumartesi günü başlanacaktır. Muhterem mebus (milletvekili) arkadaşların o gün ve o saatte Türk harflerini öğrenmiş olarak Dolmabahçe sarayına teşrif buyurmalarına Umum Reisimiz (cumhurbaşkanımız) Gazi Hazretlerinden telâkki ettiğim arzuya binaen arz ve istirham ederim. / Kâtibi Umumi Saffet"Bunun üzerine Londra'da çıkan The Times gazetesi: "Mebuslar okula gidiyor" manşetini atıyordu. İşte fark; bir lider kültür hareketiyle manşet oluyor, diğeri siyasi rüşvete konu oluyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023