Yurt dışında din özgürlüğünden veya başörtüsü serbestliğinden bahsedenlere yeni bir haber…
Alman mahkemeleri, ‘sünnet’i yaralayıcı eylemler kapsamına aldı.
Yani İslam dininin vecibelerinden biri olan sünnet, kişileri yaralayan bir eylem sayılıyor.
Emsal teşkil eden bu kararın diğer Avrupa ülkelerinde de yer alması kuvvetle muhtemeldir.
AB ülkeleri içinde en fazla Müslüman Türk nüfus Almanya’da yaşıyor. Ancak bu barınma, Alman halkının Türklere ve Müslümanlığa sıcak baktığı anlamına tabii ki gelmiyor.
Müslüman Türk nüfusun ırkçı faaliyetler çerçevesinde ciddi tacizlere ve saldırılara maruz kaldığını zaman zaman basına yansıyan haberlerden öğreniyoruz.
Kaldı ki, inanç üzerinde de ciddi misyonerlik çalışmaları tüm Avrupa’da devam ediyor.
Sünnete getirilen yeni yorum da bunlardan biri. Ancak Hıristiyan Alman halkı dinden o kadar uzaklaşmış ki, kendi peygamberlerinin de sünnetli olduğunu unutmuşlar. Yani alınan bu karar aslında kendi peygamberlerine de ters düşen bir yaklaşım.
Medeniyetin ve özgürlüklerin diyarı(!) Avrupa, inanç konusuna farklı sebeplerle yaklaşıyor.
AB sürecinde Müslüman aday Türkiye’ye olan tavırla ispatlanmıştır ki, Avrupa inanç temelli bir bloklaşmaya gidiyor.
Batı için Hıristiyanlık bir birlik harcı.
Tarihte yaşanan haçlı seferlerinin günümüz versiyonu olan BOP’un bir haçlı seferi olduğu bizzat ABD eski Başkanı Bush tarafından ifade edilmişti.
AB’nin bir Hıristiyan kulübü olduğu Almanya eski başbakanları Helmut Smicth ve Kolh tarafından dile getirilmişti.
Burada yanlış bakış açısına sahip olan maalesef bizleriz.
Batı ile beraber olmak ayette buyrulan, “siz onlardan olmazsanız onlar sizden olmazlar” ikazından başka bir yolla gerçekleşemez.
Ama içimizdeki bazıları, adım adım batıya entegre olduğumuzu, kendimizi kabul ettirmeye başladığımızı söylüyor.
Tarihi Müslümanlarla savaşmakla, İslam dinini yok etmeye çalışmakla geçen topyekûn Avrupa’nın bugün değiştiğini düşünmek saflıktan başka bir şey değildir.
Hz. Peygambere (sav) hakaret dolu karikatürler AB ülkelerinde yayınlanmış, kutsal kitabımız Kuran’ı Kerim işgal edilen Afganistan’da yakılmıştır.
Bunlar hep nabız yoklama çalışmalarıdır. Yapılan, dinlerarası diyalog ve misyonerlik faaliyetleri ile İslam âleminin ne kadar değiştiğinin ölçümüdür. Üzülerek ifade etmeliyiz ki bir noktaya gelinmiştir.
Ancak unutulmamalıdır ki, bizim İslam dinine bakışımız dünyevi menfaatler çerçevesinde olamaz.
Biz Allah’ın (cc) rızasını kazanmak, O’na kulluk etmek ve Resulullah’a (sav) ümmet olmak gayesi ile yaşıyoruz.
Öyleyse hayatımızı nerede sürdürürsek sürdürelim İslam dinini yaşamalı, vecibelerini yerine getirmeliyiz.
Alman mahkemeleri, ‘sünnet’i yaralayıcı eylemler kapsamına aldı.
Yani İslam dininin vecibelerinden biri olan sünnet, kişileri yaralayan bir eylem sayılıyor.
Emsal teşkil eden bu kararın diğer Avrupa ülkelerinde de yer alması kuvvetle muhtemeldir.
AB ülkeleri içinde en fazla Müslüman Türk nüfus Almanya’da yaşıyor. Ancak bu barınma, Alman halkının Türklere ve Müslümanlığa sıcak baktığı anlamına tabii ki gelmiyor.
Müslüman Türk nüfusun ırkçı faaliyetler çerçevesinde ciddi tacizlere ve saldırılara maruz kaldığını zaman zaman basına yansıyan haberlerden öğreniyoruz.
Kaldı ki, inanç üzerinde de ciddi misyonerlik çalışmaları tüm Avrupa’da devam ediyor.
Sünnete getirilen yeni yorum da bunlardan biri. Ancak Hıristiyan Alman halkı dinden o kadar uzaklaşmış ki, kendi peygamberlerinin de sünnetli olduğunu unutmuşlar. Yani alınan bu karar aslında kendi peygamberlerine de ters düşen bir yaklaşım.
Medeniyetin ve özgürlüklerin diyarı(!) Avrupa, inanç konusuna farklı sebeplerle yaklaşıyor.
AB sürecinde Müslüman aday Türkiye’ye olan tavırla ispatlanmıştır ki, Avrupa inanç temelli bir bloklaşmaya gidiyor.
Batı için Hıristiyanlık bir birlik harcı.
Tarihte yaşanan haçlı seferlerinin günümüz versiyonu olan BOP’un bir haçlı seferi olduğu bizzat ABD eski Başkanı Bush tarafından ifade edilmişti.
AB’nin bir Hıristiyan kulübü olduğu Almanya eski başbakanları Helmut Smicth ve Kolh tarafından dile getirilmişti.
Burada yanlış bakış açısına sahip olan maalesef bizleriz.
Batı ile beraber olmak ayette buyrulan, “siz onlardan olmazsanız onlar sizden olmazlar” ikazından başka bir yolla gerçekleşemez.
Ama içimizdeki bazıları, adım adım batıya entegre olduğumuzu, kendimizi kabul ettirmeye başladığımızı söylüyor.
Tarihi Müslümanlarla savaşmakla, İslam dinini yok etmeye çalışmakla geçen topyekûn Avrupa’nın bugün değiştiğini düşünmek saflıktan başka bir şey değildir.
Hz. Peygambere (sav) hakaret dolu karikatürler AB ülkelerinde yayınlanmış, kutsal kitabımız Kuran’ı Kerim işgal edilen Afganistan’da yakılmıştır.
Bunlar hep nabız yoklama çalışmalarıdır. Yapılan, dinlerarası diyalog ve misyonerlik faaliyetleri ile İslam âleminin ne kadar değiştiğinin ölçümüdür. Üzülerek ifade etmeliyiz ki bir noktaya gelinmiştir.
Ancak unutulmamalıdır ki, bizim İslam dinine bakışımız dünyevi menfaatler çerçevesinde olamaz.
Biz Allah’ın (cc) rızasını kazanmak, O’na kulluk etmek ve Resulullah’a (sav) ümmet olmak gayesi ile yaşıyoruz.
Öyleyse hayatımızı nerede sürdürürsek sürdürelim İslam dinini yaşamalı, vecibelerini yerine getirmeliyiz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Sinem Baş / diğer yazıları
- Geçmiş olsun Sayın Baş / 23.03.2020
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018