BENİM aziz gönül dostlarım, biraz sonra ispatını bizzat "Vahşî Batılılar'ın" kendi ağızlarından vereceğim ki, Avrupalı'ya göre bizlerin, yâni bu mübârek vatan topraklarında yaşayan Allah'ın bütün kullarının, "insan olmak" gibi bir değeri yoktur. Türk, Kürt veya Arap olmaları değil, sadece ve sadece Müslüman olmaları bile, bizim insanımızın Batılılar'ca "insan" kabul edilmemesi için yeter bir sebeptir. İşte onun için onlar bizlere geldikleri zaman; yakmaya, yıkmaya ve en hâlisinden sömürmeye gelirler. Şayet bu sözlerime içinizden biraz itiraz yükseliyorsa, gelin size Mithat Cemal Kuntay'dan bir hatıra anlatayım. Kendisi İstiklâl Marşı şairimiz, merhum Mehmet Akif'in en yakınlarında bulunmuş ve onu en iyi tanıyan ve tanıtan kimselerden biri olmuştur. Kuntay'ın şu anlattıklarına bir kulak verelim...Nerede o nev'i beşer!"MEHMET Akif'in sinirlerine dokunan bir mısra vardı... Milletim nev'i beşerdir, vatanım ruy-i zemin! (Milletim bütün insan cinsidir, vatanım da yeryüzüdür.) Bu mısrayı kendisine okuduğum zaman acı acı güldü ve şöyle dedi:Sen de bu yalana inanıyor musun? Bir Avrupalı'nın nev'i beşerinde, ruy-i zemininde Türkler ve Müslümanlar dahildir sanıyor musun?Bu sözlerinin ardından da tuhaf bir şey anlattı:Umumi Harp'te (Birinci Dünya Savaşı'nda) Berlin'e gittiğimiz zaman Alman Hükûmeti bize ne dedi bilir misin? Millet Meclisi'nde Katolik mebuslar bağırıyorlar: Müslümanlar ve Türkler gibi vahşilerle medeni Alman milleti nasıl birleşir? diyorlar. Makaleler yazınız da Türkler'in ve Müslümanlar'ın da insan olduklarını bu adamlara karşı isbat edelim dedi.Acayip! dedim... Bundan daha acayibi var diye devam etti:Yine Umumi Harp'te Viyana'daydım. Bir gece Viyana kiliselerinin çanları çalmaya başladı, otelin penceresinden baktım, caddede her elde bir mum herkes haykırıyordu. Kendi kendime, müttefikimiz Viyanalılar galiba cephede bir muzafferiyet kazandılar, dedim. Sokağa fırladım. Bir dükkâncıya, bir zafer haberi mi var dedim. Adam haykırdı... Zafer de söz mü? İngilizler Müslümanlar'dan Kudüs'ü aldılar. İngiliz Ordusu, Allenby'nin kumandasında Kudüs'e girdi. Mukaddes şehir Hilâl'den kurtuldu, Haç'a kavuştu dedi...Akif bunu anlattıktan sonra gözlerime dik dik baktı... "Milletim nev'i beşer, vatanım ruy-i zemin! Öyle mi?" dedi. Ardından ilave etti:Biz bu yalana inanırsak, ne milletimiz kalır, ne ruy-i zeminimiz! Avrupa'nın nev'i beşerinde ben yoksam benim nev'i beşerimde de o yoktur.Ey bu milletin ve bu memleketin sevdalısı dostlarım!.. Yukarıdaki satırları okudunuz. Onları ben yazmadım. Bizzat yaşayıp görmüş ve gördüklerinin acısını iliğinde, kemiğinde duyup hissetmiş olan cennetmekân Mehmet Akif Ersoy anlatıyor ve Mithat Cemal Kuntay da tarihe kayıt düşüyor... Öncelikle müttefikimiz olan Almanlar, bizim makaleler yazmamızı ve Katolikler'e insan olduğumuzu ispat etmemizi istiyorlar. Evet, evet, insan olduğumuzu!.. Gönüldaşlarım, biliyorsunuz ki Türkiye'ye ve Türk'e karşı kurulduğuna inandığım "Haçlı sömürgeciler topluluğu" AB'ye karşıyım. "AB'ye onurlu giriş" dahil bu yoldaki bütün yutturmacalarla da devamlı mücadele etmeye çalışıyorum. Ancak "AB kara sevdalılarının" saflıkları yüzünden hayret edecekleri bir husus var ki; bugünün "medenî (!)" ve ille de Katolik Fransa'sı, aynen o zamanın Katolik Alman milletvekilleri gibi düşünüyor. Evet, Katolik Fransa, şimdi ipe un serip, Türkiye'yi AB'ye sokmamanın yollarını, ancak "Fransız namusuna yakışır" hilelerle arıyor. Hayalperestten geçilmiyorO zamanlar yine müttefikimiz olan Avusturya da şimdi Katolik Fransa'nın kuyruğuna takılıyor ve o da Türkiye'yi AB'ye aldırmamak için binbir tezgâh kurmaya çalışıyor... Dün olduğu gibi, maalesef günümüzde de bu mısranın sahibi olan Tevfik Fikret gibi hayalperestlerden, millî değerlerinden kopmuş ütopyacılardan geçilmiyor. Tevfik Fikret, bütün insanlığı milleti, bütün dünyayı da vatanı olarak görüyordu. Evet Şairler, hele hele "baba kompleksi"ne düşen şairler genelde hayalci olurlar. Fakat idarecilerin ve ülkeye yön verenlerin gerçekçi olmaları lâzımdır. Şiirlerde mesaj olarak verilenlerle, gerçek âlemde yaşananları birbirine karıştıramamak gerekir. Bazı "idare edicilerin" önlerine her konulan şiire mal bulmuş mağribî gibi sarılmaları da doğru değildir.Bakınız, şu küffar, gûya iş ciddileşince, yâni AB meselesi sözde son noktaya gelince, nasıl kıvırtmaya başladı? Bir yandan Ermeniler'i tahrik ederek o sahte soykırım iddialarını pişirip önümüze sürdürmek için, ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.Öte yandan Rumların sırtından bize madik atmak için var güçleriyle çalışıyorlar. O da yetmiyor, zavallı ve ahmak bölücüleri kışkırtıp, bizi içeriden yıpratmayı da eksik etmiyorlar. "Zavallı ve ahmak bölücüler" diyorum, çünkü Batılı o bölücüleri de biti kadar bile sevmez. Sadece onları maşa olarak kullanır. Türkler'i nasıl sevmezse, Kürt diye bizden ayrılmaya tahrîk ettiklerini hiç ama hiç sevmez. Hele Kürtler bir ayrılsınlar, o zaman biz Türkler'in hesabını görmeye çalıştıktan daha çok, Kürtlerin defterini dürecekler. Daha şimdiden "Vahşî Batı"nın diplomatik mahfillerinde "Ermeniler'i asıl öldürenler, Türkler değil, Kürtler'dir" başlıklı dosyalar çoktan açıldı. Vakti saati gelince, "Kürtçü maşalarının" önüne "fatura niyetine" koymak için hazır bekletiyorlar. Dostlarım, "Vahşî Batı"dan, hele hele menfaatinin esiri olan şu "Gamalı Haç kafalı" Avrupalı'dan bize dost olmaz. Şu taassubunun ve menfaatinin esiri olan Avrupalı, sadece ve sadece "kasabın besili koyuna baktığı gibi", bizi nasıl sömüreceğine, nasıl dilim dilim dilimleyip, nasıl yiyip yutacağına bakar...Bu gerçeği, "mankurtlaşma sürecinde" unutan ve "işportacılığa" soyunan zıp zıp akıllı "Türkiyeliler" de bir hatırlayabilseler!.. Servet Kabaklı Tercüman
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.