Mehmet ÖZTÜRK
Malatya - Elazığ / Şanlıurfa-Kahramanmaraş-l
Biraz gecikmiş olduğumu itiraf etmeliyim.
Bilal Ağabey (Karamus) aramasaydı, daha doğrusu ses tonu biraz dana yumuşak olsaydı daha da gecikebilirdim.
Ama güzel Anadolu'nun güzelliklerinden sizleri haberdar etmek zaten bana borçtu.
Belki konuya ilişkin haberleri gazetemiz Yeni Mesaj'da okudunuz.
Fakat gazetemizin "en çok okunan yazarı" anonslu Müslim Karabacak'ın takıntısı hala devam etse de "ayrıntılar"a inmek gerektiğini düşünüyorum.
Uzatmadan sadede gelelim.
Türkiye turuna çıkan Kuvay-ı Milliye ekibini yakından takibe aldım.
Onlar nerede ben orada.
Onlar 6-7 Temmuz'da Malatya, Elazığ'da, ben de oradayım.
Onlar 13-14 Temmuz'da Şanlıurfa-Kahramanmaraş'ta ben de...
Kimler mi var?
Ali Gedik, Ali Değirmenci, Baki Bektaş, Dr. Ahmet Hamdi Kepekçi, Fuat Şengül, Mehmet Emin Koç, Bilal Karamus, Ahmet Erimhan, Dr. Nuri Kaplan, Abdullah Ağar, Prof. Dr. Ata Selçuk, Doç. Dr. Ömer Eğercioğlu, Yusuf Karaca, İbrahim Berk, Cemal Baba, Engin Çamurdan, Nihat Hekimoğlu, Dr. Abdullah Terzi...
Tabii ekibin hepsini saymadık.
Hemen belirtelim ki adını yazdığımız ve yazmadığımız çok sayıda isim yakın bir zamanda Türkiye'ye, hatta dünyaya mal olacak.
"MALATYA'YA HİÇ
DÜŞMAN GİRMEMİŞ"
Akşama döneceğiz ama öncesinde Malatya'ya ilişkin bir kaç gözlemimi aktarayım.
Malatya'ya benim ilk gidişim.
"Malatya'ya hiç düşman girmedi" cümlesini de ilk kez duydum.
Malatya Evliyalarına birazdan değineceğiz. Ama fakülte yıllarından tanıştığımız ev sahibi Ahmet Özer'in mini şehir turu çok iyi geldi.
Mesela Kaptaj.
400 binlik Malatya'yı su motoru kullanmadan sulayan yer.
Kızıl dağların eteğinden yarım saat tozlu yollardan geçiyorsunuz ve nefis bir manzaraya kavuşuyorsunuz. Kocaman dağın eteğinden kayaların arasından soğuk ve tatlı muhteşem bir su çıkıyor.
Bu suyun şehirde doğal olarak 80 metre yükseğe ulaşma şansı var.
Daracık aradan suyun gözüne varıyoruz. Bizi şimdiye kadar okuyup geçtiğimiz, ama üzerinde düşünmediğimiz ayetler karşılıyor.
"-Gökten hareketli bir su indirdik, onunla bahçeler ve biçilecek danelere bitirdik.
Ve o su ile ölü toprağa canv erdik. İşte hayata yeniden çıkış böyledir." (Kaf Suresi: 9-11)
"- De ki; suyumuz çekilverse, söyleyin bakalım size kim bir akarsu getirebilir?" (Mülk Suresi: 30)
Söz konusu alanda 16 Mayıs 1991'de meydana gelen selin getirdiği büyük kayalar var. Bu selde 6 kişi hayatını kaybetmiş.
Kaldığım süre içinde musluktan rahatça içebildiğim suyu Fuat Şengül, "satalım" dedi.
Yani doğal suyu hiç bir şey yapmadan şişelere doldurup satsanız sadece Malatya değil Türkiye kazanır.
Sayın Şengül'e bu önerisini ileride hatırlatacak biri çıkar inşaallah.
"BEN HEP ONU İZLİYORUM"
Turumuzda Yeşulyurt da var. Kayısı ağaçlarının çevrelediği güzel bir ev. Kapısında akan şarıl şarıl su. Ve 53 yıllık esnaf amca.
" Ben Prof. Dr. Haydar Baş'ı hep izlerim. Ona haber gönderdim. Bu ülkeye sahip çıksın. Partinin başına geçsin."
Sonra devam etti anlatmaya:
"Padişah avcı elbisesi giyerek dağa çıkmış. Elinde tüfek avlanacak.
Acıkınca elindeki nevaleleri ihtiyar bir çobanla ortaklaşa yiyor.
Bir ara kafasını kaldırınca ne görsün!
Ağaçta bir köpek ama idam edilmiş, asılmış.
Sebebini sormuş çobana.
'-Bu köpek bir zamanlar çok iyiydi. Sabah sürüyü ona teslim eder. Akşam sağlam alırdım. Ama bir zaman sonra sürüden her geçen gün eksilmeler baş gösterdi. Takip ettim. Bir de ne göreyim. Bizim köpek bir dişi canavara gönül kaptırmış. Önce oynaşıyorlar, karşılığında da bir koyun teslim ediyor.
Onu aldım ve bu ağaca astım. Yerine de yeni bir köpek yetiştirdim.'
Padişah, 'anladım' diyor ve soruyor:
'-Padişahın durumunu nasıl görüyorsun?'
'-Ben olsam bir-ikisi hariç bütün vezirleri azlederim. Birisini en fazla 3 yıl görevde bırakırım. Birisi fazla görevde kaldı mı, bizim köpek gibi oluyor.'
Padişah, çobana teşekkür edip ayrılıyor ve hemen bütün vezirleri azlediyor. Yerlerine genç ve işin hilesini bilmeyenleri atıyor. Kısa bir zaman sonra kaybettiği bütün toprakları geri alıyor."
Bizim beyaz sakallı dede diyor ki:
"-Bizdeki sadece bakanları değil, başbakanları da değiştirmek lazım. Bunlar artık işi iyi (!) öğrendiler."
"PROF. DR. HAYDAR BAŞ HİÇ VAKİT KAYBETMEDEN PARTİNİN BAŞINA GEÇMELİ, BAŞBAKAN OLMALI!"
Akşam oldu.
8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal Camii'nin karşısında yükselen binanın teras katındayız.
Malatya'nın gözde insanlarında 150 kişi. Tam 4 saat Kuvay-ı Milliye ekibinin konuşmalarını dinlediler:
Ali Gedik; "Vatandaş ümidini kesmiş durumda. Çözüm ABD'de değil millette."
Ali Değrimenci; "Size tehlikeyi haber vermeye geldik. Ve Kuvay-i Milliye ile önleneceğini de..."
Baki Bektaş; "1,5 milyar dolar için el avuç açılması haysiyet kırıcıdır. Milletin icazeti dışındakiler geçersizdir."
İbrahim Berk; "Her yıl 5 bin gencin Hıristiyan yapıldığını biliyor musunuz?"
Dr. Nuri Kaplan; "Katar artık yola çıktı."
Mehmet Öztürk; "Artık bayrağı sallayan bir büyük elimiz var. Siz ona tutunun beni sizi TBMM'ye götürürüm."
Dr. Ahmet Hamdi Kepekçi; "Yaptığımız çok sayıda anket ülkenin kurtuluşunu % 36 oranında Prof. Dr. Haydar Baş'ta görüyor."
Sadece konuşmacılar değil, sonunda konuştuğumuz vatandaşlar da aynı şeyi söylediler.
"Ülkenin hali ortada iken Prof. Dr. Haydar Baş, mutlaka kurulacak partinin başına geçmeli ve başbakan olmalıdır. Hem de hiç vakit kaybetmeden."
Buradan ayrılmadan evliyalar diyarı Malatya'da doğan muhteşem bir insan Mustafa Hayri Öğüt Hazretlerinin bir sözünü hatırlatalım.
"-Baba, zikri yavaş mı yoksa yüksek sesle mi yapalım?
-Ne yüksek, ne az, ortası olsun. Ama sen düşmana kılıcını okşayarak mı vurursun, yoksa öldürecek şekilde sert mi?
Elbette sert vurursun. İşte bunun gibi nefis düşmanıyla zikrullah kılıcıyla sert, kuvvetli, aşkla vurulmalıdır."
Bu alıntıyı Ahmet Özer'in hediye ettiği Malatya Mutasavvıfları isimli kitaptan yaptım.
VE ELAZI?
Kuyumcu Saadettin, Zekeriya, Ali Rıza bey, Cumali Cenk ve ben.
Bir Mercedes'le Elazığ yolundayız. Uzun mu uzun Karakaya Barajı'nı takip ederek vardık Elaziz'e.
YARIN: ELAZI?-ŞANLIURFA
Malatya - Elazığ / Şanlıurfa-Kahramanmaraş-l
Biraz gecikmiş olduğumu itiraf etmeliyim.
Bilal Ağabey (Karamus) aramasaydı, daha doğrusu ses tonu biraz dana yumuşak olsaydı daha da gecikebilirdim.
Ama güzel Anadolu'nun güzelliklerinden sizleri haberdar etmek zaten bana borçtu.
Belki konuya ilişkin haberleri gazetemiz Yeni Mesaj'da okudunuz.
Fakat gazetemizin "en çok okunan yazarı" anonslu Müslim Karabacak'ın takıntısı hala devam etse de "ayrıntılar"a inmek gerektiğini düşünüyorum.
Uzatmadan sadede gelelim.
Türkiye turuna çıkan Kuvay-ı Milliye ekibini yakından takibe aldım.
Onlar nerede ben orada.
Onlar 6-7 Temmuz'da Malatya, Elazığ'da, ben de oradayım.
Onlar 13-14 Temmuz'da Şanlıurfa-Kahramanmaraş'ta ben de...
Kimler mi var?
Ali Gedik, Ali Değirmenci, Baki Bektaş, Dr. Ahmet Hamdi Kepekçi, Fuat Şengül, Mehmet Emin Koç, Bilal Karamus, Ahmet Erimhan, Dr. Nuri Kaplan, Abdullah Ağar, Prof. Dr. Ata Selçuk, Doç. Dr. Ömer Eğercioğlu, Yusuf Karaca, İbrahim Berk, Cemal Baba, Engin Çamurdan, Nihat Hekimoğlu, Dr. Abdullah Terzi...
Tabii ekibin hepsini saymadık.
Hemen belirtelim ki adını yazdığımız ve yazmadığımız çok sayıda isim yakın bir zamanda Türkiye'ye, hatta dünyaya mal olacak.
"MALATYA'YA HİÇ
DÜŞMAN GİRMEMİŞ"
Akşama döneceğiz ama öncesinde Malatya'ya ilişkin bir kaç gözlemimi aktarayım.
Malatya'ya benim ilk gidişim.
"Malatya'ya hiç düşman girmedi" cümlesini de ilk kez duydum.
Malatya Evliyalarına birazdan değineceğiz. Ama fakülte yıllarından tanıştığımız ev sahibi Ahmet Özer'in mini şehir turu çok iyi geldi.
Mesela Kaptaj.
400 binlik Malatya'yı su motoru kullanmadan sulayan yer.
Kızıl dağların eteğinden yarım saat tozlu yollardan geçiyorsunuz ve nefis bir manzaraya kavuşuyorsunuz. Kocaman dağın eteğinden kayaların arasından soğuk ve tatlı muhteşem bir su çıkıyor.
Bu suyun şehirde doğal olarak 80 metre yükseğe ulaşma şansı var.
Daracık aradan suyun gözüne varıyoruz. Bizi şimdiye kadar okuyup geçtiğimiz, ama üzerinde düşünmediğimiz ayetler karşılıyor.
"-Gökten hareketli bir su indirdik, onunla bahçeler ve biçilecek danelere bitirdik.
Ve o su ile ölü toprağa canv erdik. İşte hayata yeniden çıkış böyledir." (Kaf Suresi: 9-11)
"- De ki; suyumuz çekilverse, söyleyin bakalım size kim bir akarsu getirebilir?" (Mülk Suresi: 30)
Söz konusu alanda 16 Mayıs 1991'de meydana gelen selin getirdiği büyük kayalar var. Bu selde 6 kişi hayatını kaybetmiş.
Kaldığım süre içinde musluktan rahatça içebildiğim suyu Fuat Şengül, "satalım" dedi.
Yani doğal suyu hiç bir şey yapmadan şişelere doldurup satsanız sadece Malatya değil Türkiye kazanır.
Sayın Şengül'e bu önerisini ileride hatırlatacak biri çıkar inşaallah.
"BEN HEP ONU İZLİYORUM"
Turumuzda Yeşulyurt da var. Kayısı ağaçlarının çevrelediği güzel bir ev. Kapısında akan şarıl şarıl su. Ve 53 yıllık esnaf amca.
" Ben Prof. Dr. Haydar Baş'ı hep izlerim. Ona haber gönderdim. Bu ülkeye sahip çıksın. Partinin başına geçsin."
Sonra devam etti anlatmaya:
"Padişah avcı elbisesi giyerek dağa çıkmış. Elinde tüfek avlanacak.
Acıkınca elindeki nevaleleri ihtiyar bir çobanla ortaklaşa yiyor.
Bir ara kafasını kaldırınca ne görsün!
Ağaçta bir köpek ama idam edilmiş, asılmış.
Sebebini sormuş çobana.
'-Bu köpek bir zamanlar çok iyiydi. Sabah sürüyü ona teslim eder. Akşam sağlam alırdım. Ama bir zaman sonra sürüden her geçen gün eksilmeler baş gösterdi. Takip ettim. Bir de ne göreyim. Bizim köpek bir dişi canavara gönül kaptırmış. Önce oynaşıyorlar, karşılığında da bir koyun teslim ediyor.
Onu aldım ve bu ağaca astım. Yerine de yeni bir köpek yetiştirdim.'
Padişah, 'anladım' diyor ve soruyor:
'-Padişahın durumunu nasıl görüyorsun?'
'-Ben olsam bir-ikisi hariç bütün vezirleri azlederim. Birisini en fazla 3 yıl görevde bırakırım. Birisi fazla görevde kaldı mı, bizim köpek gibi oluyor.'
Padişah, çobana teşekkür edip ayrılıyor ve hemen bütün vezirleri azlediyor. Yerlerine genç ve işin hilesini bilmeyenleri atıyor. Kısa bir zaman sonra kaybettiği bütün toprakları geri alıyor."
Bizim beyaz sakallı dede diyor ki:
"-Bizdeki sadece bakanları değil, başbakanları da değiştirmek lazım. Bunlar artık işi iyi (!) öğrendiler."
"PROF. DR. HAYDAR BAŞ HİÇ VAKİT KAYBETMEDEN PARTİNİN BAŞINA GEÇMELİ, BAŞBAKAN OLMALI!"
Akşam oldu.
8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal Camii'nin karşısında yükselen binanın teras katındayız.
Malatya'nın gözde insanlarında 150 kişi. Tam 4 saat Kuvay-ı Milliye ekibinin konuşmalarını dinlediler:
Ali Gedik; "Vatandaş ümidini kesmiş durumda. Çözüm ABD'de değil millette."
Ali Değrimenci; "Size tehlikeyi haber vermeye geldik. Ve Kuvay-i Milliye ile önleneceğini de..."
Baki Bektaş; "1,5 milyar dolar için el avuç açılması haysiyet kırıcıdır. Milletin icazeti dışındakiler geçersizdir."
İbrahim Berk; "Her yıl 5 bin gencin Hıristiyan yapıldığını biliyor musunuz?"
Dr. Nuri Kaplan; "Katar artık yola çıktı."
Mehmet Öztürk; "Artık bayrağı sallayan bir büyük elimiz var. Siz ona tutunun beni sizi TBMM'ye götürürüm."
Dr. Ahmet Hamdi Kepekçi; "Yaptığımız çok sayıda anket ülkenin kurtuluşunu % 36 oranında Prof. Dr. Haydar Baş'ta görüyor."
Sadece konuşmacılar değil, sonunda konuştuğumuz vatandaşlar da aynı şeyi söylediler.
"Ülkenin hali ortada iken Prof. Dr. Haydar Baş, mutlaka kurulacak partinin başına geçmeli ve başbakan olmalıdır. Hem de hiç vakit kaybetmeden."
Buradan ayrılmadan evliyalar diyarı Malatya'da doğan muhteşem bir insan Mustafa Hayri Öğüt Hazretlerinin bir sözünü hatırlatalım.
"-Baba, zikri yavaş mı yoksa yüksek sesle mi yapalım?
-Ne yüksek, ne az, ortası olsun. Ama sen düşmana kılıcını okşayarak mı vurursun, yoksa öldürecek şekilde sert mi?
Elbette sert vurursun. İşte bunun gibi nefis düşmanıyla zikrullah kılıcıyla sert, kuvvetli, aşkla vurulmalıdır."
Bu alıntıyı Ahmet Özer'in hediye ettiği Malatya Mutasavvıfları isimli kitaptan yaptım.
VE ELAZI?
Kuyumcu Saadettin, Zekeriya, Ali Rıza bey, Cumali Cenk ve ben.
Bir Mercedes'le Elazığ yolundayız. Uzun mu uzun Karakaya Barajı'nı takip ederek vardık Elaziz'e.
YARIN: ELAZI?-ŞANLIURFA