Bağdadi’nin ölümüyle Türkiye hedefte!

DEAŞ terör örgütünün lideri Ebu Bekir el Bağdadi'nin 27 Ekim günü ABD'nin gerçekleştirdiği bir operasyonla Suriye'nin İdlib kentinde saklandığı bir konutta öldürüldüğü açıklandı.

Daha önce defalarca öldüğü açıklanan Bağdadi'nin ipi bu defa gerçekten çekilmiş olabilir. Zira Kasım 2020'de ABD başkanlık seçimleri yapılacak ve Trump ikinci dönemini garanti etmek için çalışıyor.

Suriye'den askerlerini çekme sözü veren ve bunu büyük ölçüde gerçekleştiren, Bağdadi'nin öldürüldüğünü de bizzat açıklayan Trump'ın seçmenleri gözünde büyük bir puan daha topladığını rahatlıkla söyleyebiliriz. 

Bu gelişmeler dünyayı tweetleriyle hop oturtup, hop kaldıran Trump'tan 2020'de de kurtulamayacağımızı gösteriyor. Atlantik'in delisiyle bir 4 yıla daha hazırlıklı olsak iyi olacak…

Bağdadi'nin öldürülmesinin ABD iç politikasında etkileri olacak, ancak bu gelişme Ortadoğu coğrafyasında çok daha derin etkiler oluşturacak.

Bağdadi'nin ölümünün yakın coğrafyamıza ve elbette Türkiye'ye hangi etkileri olabilir geliniz bunlar üzerinde biraz fikir yürütelim.

Bağdadi'nin halefi kim olacak?

Bağdadi'nin ölüm haberinin ardından hemen onun yerine oturacak isimler üzerinde konuşulmaya başlandı. Ebu Osman el Tunisi, Ebu Salih el-Cüzrevi ve asıl ismi İbrahim Avvad İbrahim Ali Muhammed el-Badri el-Samarrai olan Türkmen asıllı Abdullah Kardaş isimleri konuşuluyor. Ancak Bağdadi'den boşalan koltuğa Kardaş'ın oturmasına daha yüksek ihtimal veriliyor. 

Saddam Hüseyin'in ordusunda eski bir asker olan Telaferli Abdullah Kardaş'ın Bağdadi ile tanışıklığı -ne ilginçtir ki- ikilinin 2003 yılında tutulduğu ABD kontrolündeki Bucca Kampı'na kadar uzanıyor. Bağdadi'nin DEAŞ ve sözde hilafeti kurma planlarının da ilk olarak ABD kontrolündeki bu kampta başladığına inanılıyor. 

ABD'nin başına 5 milyon dolar ödül koyduğu 'profesör ve yok edici' lakaplı Abdullah Kardaş, örgütte acımasızlığıyla biliniyor. 

Kardaş'ın başa geçmesiyle dağılmayı önlemek için DEAŞ'ın sansasyonel terör saldırılarını artırma eğilime girebileceğini düşünüyorum. 

DEAŞ'a ne olacak?

DEAŞ fason üretilmiş bir örgüt. 

ABD Başkanı Donald Trump bile DEAŞ'ı eski başkan Obama'nın kurdurttuğunu itiraf etmişti. Yani ABD'nin siparişi üzerine üretilmiş bir örgüt olduğundan son kullanım tarihi gelene kadar tepe tepe kullanacaklar. 

DEAŞ terör örgütünün yok olması ABD'nin Suriye ve Irak başta olmak üzere Ortadoğu coğrafyasında asker bulundurabilmesini temelsiz bırakacağı için Washington'da elitler tarafından istenen bir şey değil.

Dolayısıyla DEAŞ, Suriye, Irak ve başka İslam ülkelerinde küçük gruplar halinde varlığını sürdürmeye devam edecektir. 

DEAŞ yok olmaz, ancak parçalara ayrılabilir.

Ne demek istediğimi El Kaide'yi hatırlatarak izah etmeye çalışayım.

El Kaide lideri Usame bin Ladin, Pakistan'ın "Abû-Dâbâd" kentinde yakalanıp öldürüldüğünde yıl 2011'di.

Kimileri aralarında bağlantı olmadığını düşünse de DEAŞ, 2014'te yani bin Ladin'in ölümünden 3 yıl sonra Irak'ta kuruluşunu ilan etti.

Buradan hareketle DEAŞ'ın isim değiştirerek, birkaç parçaya da ayrılabileceği ihtimalini yabana atmamak gerektiği kanısındayım.

Türkiye'ye etkisi ne olur?

Meselenin bam teli ise Bağdadi'nin ölümünün Türkiye'ye etkisinin ne olacağı konusudur. Ben olayları tozpembe değerlendirmiyorum. 

Bağdadi'nin Türkiye'nin 9 tane askeri gözlem noktasının bulunduğu Suriye'nin İdlib kentinde öldürülmesinin de sıradan bir tesadüf olmadığı kanısındayım.

Bush ve Obama döneminde çalışmış, Trump döneminin ise ilk aylarında görev yapmış olan ABD'nin DEAŞ'la Mücadele eski Özel Temsilcisi Brett McGurk'un Bağdadi'nin ölümünden sonra Washington Post gazetesi için kaleme aldığı makalesindeki şu ifadeler çok dikkat çekici:

"Türkiye'nin açıklaması gereken bazı şeyler var. Bağdadi, Suriye'nin doğusunda veya Irak'ın batısındaki geleneksel bölgelerde değil, Türkiye sınırından birkaç kilometre uzakta, Türkiye'nin 2018 başından beri askeri gözlem noktalarıyla koruduğu İdlib'de bulundu. İdlib dünyanın en büyük terörist cenneti oldu. Bölgenin çoğu bugün El Kaide'nin Suriye'deki resmi ortakları tarafından kontrol ediliyor ve Türkiye ile sınır ticaretinden, Türkiye destekli muhaliflerle karşılıklı bir fayda ilişkisinden besleniyor. Şimdi bu bölgenin, dünyanın en çok aranan teröristine, ailesiyle birlikte saklanabileceği kadar konukseverlik gösterdiğini biliyoruz."

Şunu belirtmekte fayda var; McGurk, bu düşüncesinde yalnız değil. ABD'de Türkiye'ye gıcık pek çok etkili isim McGurk'un açıklamalarını da gölgede bırakacak ifadelerle Türkiye'ye saldırıyor.

Yani Türkiye'nin başı fazlasıyla ağrıyacak. 

Türkiye'nin DEAŞ terör örgütüne destek vermekle suçlanacağı sürecin kapısı da Bağdadi'nin öldürülmesiyle açılmıştır.  

Bu noktada dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun 2014'te DEAŞ'la ilgili söylediği sözler gibi, Türk yetkililerin geçmişte söylediği sözlerin bir bir önümüze konacağını ifade etmeme bilmem gerek var mı? 

Davutoğlu 5 yıl önce katıldığı bir TV programında, "IŞİD (DEAŞ) radikal, terörize gibi bir yapı olarak görülebilir ama katılanlar arasında Türkler, Araplar, Kürtler vardır. Oradaki yapı, daha önceki hoşnutsuzluklar, öfkeler büyük bir cephede geniş bir reaksiyon doğurdu" şeklinde çok eleştirilen ifadeler kullanmıştı.

Türkiye'ye 'Kardaş' komplosu

Telaferli bir Türkmen olan Abdullah Kardaş'ın Bağdadi'nin yerini alacak olması da Türkiye'yi hedef alan bir girişimin başlangıcı olabilir. 

Uzmanlara göre Abdullah Kardaş'ın Bağdadi'den boşalan koltuğa oturması DEAŞ'la ilgili olarak demografik ve coğrafi açıdan stratejik bir nokta olan Telafer üzerinden yeni bir senaryonun devreye konuluyor olabilir. 

Bu senaryonun DEAŞ'la en sert mücadele etmiş ülke olan Türkiye'yi bu terör örgütüyle iş birliğinde yapmış gibi yaftalamak hedefiyle ortaya konulmuş olma ihtimali de yabana atılmamalı.