Bağımlılar ve bağımsız Türkiye

Bir takım seçim erteleme senaryoları yazıladursun, Kasımın üçünde sandığın milletin önüne geleceği kesin. Millet tercihini yapacak sonunda. Seçim havasına girilmişken bizim medyanın topunun zumladığı kişi Kemal Derviş. Derviş kalktı, Derviş oturdu, sağa kaydı, sola çark etti. Tüm haber bültenlerinde, gazete sayfalarında aynı sözler. Ne kadarının doğru ne kadarının yanlış olduğu ise herkesin malumu. Ancak bu bizim değil basının kendi sorunu.

Kerameti kendinden menkul Dervişimiz sonunda rotasını çizdi, CHP'de karar kıldı. CHP bu tercihiyle, kendi varlık sebepleri ve parti programıyla ne kadar uyuştuğunun hesabını kendi yapsın. Zira iyice çapraşıklaşan bu siyaset arenasında kimin nerede olduğunu kestirmek gittikçe güçleşiyor. Siyaset değişenlerin, dönüşenlerin, dönüştürülenlerin meydanı oldu çünkü.

Bundan sonra seçim ve ülke sorunları ve çözümleri tartışılır umarım. Nedense Türkiye'de sorunlar enine boyuna ortaya konup çözüm yolları tartışılmıyor da, siyasetin magazini bizleri daha çok meşgul ediyor. Yerleşmiş televole kültürü siyasette daha da derinleşmiş maalesef. Bundan dolayı yıllardır ülke sorunları yığılıp kangrenleşiyor. Millet seçimde derdine derman olacak ne bir lider ne de bir kadro bulamıyor. Kararsız çoğunluk her geçen dönem bu nedenle kabarıklaşıyor.

Ancak bu seçimde her şey farklı olacak. Millet televolelerden kurtulup sahte kurtarıcıları, her geçen gün değişerek farklı kılıkta arzı endam edenleri geldiği yere geri gönderecek.

Kendine büyük bir misyon biçen Atlantik'ten gelen adam, Dervişin turları bittiğine göre, medya yeni çerezler atmaya, ülke gündemini meşgul etmeye devam edecek. Ancak millet artık yemiyor bu çerezleri. Deneme yanılmayla geçen seçimlerin ardından çıkan; hükümet etmekten yoksun, 'iktidarsız iktidarların' sonu gelecek, gelmeli.

Bu güne kadar millet, karşısında oy vermeye layık parti bulamadığı için birbirinin alternatifi olarak çıkan merkez sağ ve merkez sol partileri birbirine tercih etti. Başka bir ifadeyle iktidardaki partiye kızıp muhalefettekine oy verdi. Hükümet olan gideni arattı. Arada ömrü boyunca başbakanlık ateşiyle yanıp tutuşanları dahi yine alternatifsizlikten başbakan yaptı. Ancak bu sefer milletin kendisi yanıp tutuştu. Ürkekler, erkekler derken millet ağlamaya devam etti.

Artık denemeye ve yanılmaya ülkenin ve milletin tahammülü kalmadı. Biriken sorunlar, AB'ne kayıtsız şartsız teslim olma politikaları ülkeyi uçurumun kenarına sürüklemiş durumda. Memleketin artık yanılmaya ne zamanı, ne takatı kaldı. İşsizlik hat safhada, köylü, esnaf, sanayici kan ağlıyor. Kapanacak dükkan, fabrika kalmadı. Deniz bitti. Bu nedenle Prof. Haydar Baş'ın dediği gibi birbirinin içinden çıkan matruşkalar gibi partilerin devri kapandı, kapanmalı.

Seçime pekçok parti katılacak olmasına rağmen aslında milletin önünde iki seçenek var sadece. Küresel müptelalar ve Bağımsız Türkiye yanlıları. Bu seçim bağımlılar ve bağımsızların tercih edileceği bir yarış olacak. Adı her ne olursa olsun hepsini yan yana ya da üst üste koyduğunuzda aynı badenin sarhoşları olduğu ortaya çıkıyor. Tablo çok net.

Geçen hafta, mevcut hükümetin tüm politikalarını paylaştıktan sonra, hükümetten ve partisinden ayrılarak neresinin yeni olduğunu merak ettiğimiz bir partinin lideri konuşurken, daha ilkokul yedinci sınıfa giden yeğenim Vildan, 'amca bunlarda bağımlı' dedi. Çocuklarımızın dahi dikkatlerinden kaçmayan toplu AB ve İMF afyonu çeken partiler, siyasetsizliklerinin bedelini ödeyecek önümüzdeki seçim.

Millete AB'den başka hedef gösteremeyen, kendi potansiyelini, genç nüfusunu, ülkenin kaynaklarını göz ardı ederek tek kurtuluş AB ve İMF diyen bağımlılar ile 'Bağımsız Türkiye' diyenlerin yarışı olacak bu seçim.

Çünkü Türkiye ekmek istiyor, iş istiyor, fabrika istiyor, eğitim istiyor, kendi tarlasını yasaksız ekmek istiyor, çocuklarına gelecek istiyor, onurlu ve müreffeh bir yaşam istiyor.

Çünkü Türkiye çalışmak istiyor.

Millet uluslararası toplumda lider olmak istiyor, karar veren,tarihte olduğu gibi adalet dağıtan bir ülkenin vatandaşı olmak istiyor. Barzani'nin bile tehdit etme cüretinde bulunan bir ülke değil, AB'nin ve İMF'nin üçüncü dünya gözüyle baktığı bir millet değil.

Millet, "Milli Duruş" ve "Bağımsız Türkiye" istiyor.