Balyozcular, badem bıyıklı mı oldu?

Daha bir yıl öncesine kadar medyada bir "Balyoz" kültürü oluşmuştu. Bu süreçte gazete ve televizyonlar hemen her gün komutanların bu mahkûmiyet süreçleri, amaçları, ülkemizin götürülmek istendiği nokta vs. konulardaki demeçleri yayınlanır, konuşulur, gündem edilirdi. Medyasına göre şekillendirilirdi?Uzun tutukluluk süreleri dikkate alınarak serbest bırakıldılar. Dün hemen unutuldu. Herkeste bir sevinç, mutluluk pozları... Kimse "neden şimdi bırakıldık", sorusunu bile sormadı. Hatta o gün yazmıştım; "Başbuğ kumpas içinde kumpasa mı getiriliyor". İktidarın yaşlı şövalyesi yazar Mehmet Barlas (Sabah gazetesi) Başbuğ'la hapishanede görüşüyor. Ertesi gün Başbuğ serbest? Ardından diğer komutanlar? Tabloyu hatırlayalım? Karşımızda 30 Mart seçimlerini, bin bir şaibe, iddia ve her türlü devlet ve medya desteğine rağmen 2 milyon oy kaybederek bitirmiş bir iktidar vardı. İktidarın başının bu davaya "savcı" olma gerçeği vardı. Ve yandaş medya gerçeği vardı. Artı henüz paralel, cemaatçi damgası yememiş kahraman (!) savcılar, polis müdürleri (!) vardı. El ele kazılara gider, elle koymuş gibi mühimmat çıkarırlardı. Kimindir, neyin nesidir, incelemeden, kesinleşmesini beklemeden medyaları vasıtasıyla anında milletimize servis ederlerdi. Gece yarısı tutuklamalarda bile medyayla el ele, kol kolalardı.  Tabi süreç medya tarafından öyle bir işlendi, işletildi ve anlatıldı ki, müebbetle kurtulsalar iyi, diyorduk. "Evet, darbeye teşebbüs ettiler. Balyoz'un plan tatbikatı değil Ak Parti iktidarını yıkmayı amaçlayan darbe planı olduğu yüksek yargı kararıyla kesinleşti." "Yaşasın Demokrasi - Türkiye tarihinde ilk kez bir sivil mahkeme darbecileri cezalandırdı" Bunlar Sabah'ın yalnızca iki manşeti. Sadece Sabah gazetesi mi? Evet, demek aptallık olur. İktidarın renkli medyası, dinci medyası ve cemaat medyası bacı kardeş gibiydiler? 17, 25 Aralık süreçlerinden ve 30 Mart seçimlerinden ağır yaralı çıkan iktidarı (o gün için) 5 ay sonra yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimleri korkusu sardı. Artı muhalefetin gündeminde de "ortak aday" arayışı vardı. İktidar ne yapmalıydı? Çünkü gelişmeler, yaşanan iç ve dış olaylar AKP'nin aleyhine işliyordu. İşte bu tabloya bakarak rahatlıkla şunu iddia edebilirim ki! 2007'de, 2009'da iktidara seçim kredisi olan Ergenekon ve Balyozcular, şimdi de hem yerel seçimlerde hem de cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yine iktidara kredi oldular.Nasıl mı? İktidar, ülkemizdeki ne kadar olumsuzluk varsa hepsini cemaate yıktı. Balyoz sürecini de. "Asker kumpasa getirildi" dedi, kendini temize (!) çıkardı. Kumpasçı olarak da "cemaati" gösterdi. Bu iddiasını da bizzat kumpas mağdurlarına imzalattı. Dışarı çıkan hemen her asker, "Evet, bize kumpası cemaat kurdu" dedi? Peki, AKP, Zambia'da mı iktidardaydı? Bu soru sorulmadı, cevaplanmadı?Herhalde askerin bu halinden etkilenmiş olacak ki, emniyetçi Hanefi Avcı'da koroya uydu ve "beni de, simonlar içeri tıktı" marşını seslendirmeye başladı. Tabi bu marş hemen duyuldu. Hanefi Avcı'da serbest.Şimdi! Seçimler iyice yaklaştı. AKP zorda. Dostu ABD, AB zalim İsrail yanında? Kendileri de kınama ve yas tutma ötesinde bir şey yapamıyor. Ankara destekli "unsurların", İslam'la alakası olmadığı anlaşıldı. Yine Ankara'da devlet protokolü ile karşılanan terörist başları Barzani ve Salih Müslim, devlet ve askerimizi hedef alıyor. En son iki şehidimiz vardı.Erdoğan çırpınıyor. Çünkü AKP'ye (Erdoğan'a) bir çıkış, yeni ve etkili bir gündem, yeni bir yüz lazım. Hemen cemaate sarıldılar. Polis, dün "emret müdürüm" dediği, kişilere bugün kelepçe vuruyor. Kaçar, diye mi? Yok, birileri adına intikam alınıyor, şov yapılıyor. Bütün bunlar Türkiye için mi? Evet, demek aptallık olur. Eğer Türkiye için olsaydı çok yıllar önce hukuk hatırlanır, uygulamaya konulurdu.