Başbuğ kumpas içinde kumpasa mı getiriliyor?

Seçimlerin yaklaştığı, AKP ve Cemaat savaşının kızıştığı, gündemin ses kayıtları, yolsuzluk, rüşvet iddialarıyla dolu olduğu şu günlerde, "silahlı çete kurmakla, hükümeti devirmeye azmetmekle" suçlanan ve müebbede mahkûm edilen eski Genelkurmay başkanı İlker Başbuğ serbest bırakıldı. Hem de ilginç bir ziyaretçi ile görüşme sonrasında. Neden serbest bırakıldı, sorusunun cevabı aslında neden tutuklandı ve mahkûm edildi, sorusunun cevabında?Sayın Başbuğ, diğer tutuklu silah arkadaşları serbest kalıncaya kadar tebrikleri kabul etmeyeceğini, açıkladı. Daha üç beş yıl önce başbakanlık görevi yanında bu davaların savcılığını da üstlenen Erdoğan, "hayırlı olsun" dedi. Sadece ülkemizde değil AB tarafından da hakkında soruşturma yapılan eski bakan Egemen Bağış, "tebriklerini" iletti. Sosyal medyada ise Sayın Başbuğ çoktan cumhurbaşkanı seçilmişti bile. Sayın Başbuğ bu basit oyuna gelmemeliydi. Neden? Çünkü Sayın Başbuğ, AKP'nin nasıl kurulduğunu, Erdoğan'ın nasıl vekil seçtirildiğini ve başbakan olduğunu çok iyi biliyordu.  Çünkü Sayın Başbuğ, Büyük Ortadoğu Projesini, kapsama alanını, uygulama tarzını, planlayıcılarını ve siyasi ve sosyal uygulayıcılarını herkesten çok daha iyi biliyordu.Çünkü Sayın Başbuğ, 2003 yılında, o zamanki Dışişleri bakanı Abdullah Gül ile ABD Dışişleri Bakanı Powell arasında imzalanan anlaşmanın tüm maddelerini, özellikle TSK'ya yönelik maddelerinin mahiyetini de çok iyi biliyordu.Çünkü Sayın Başbuğ, BOP'un önündeki en büyük engelin TSK içindeki "ulusalcı" komutanların olduğunu da çok iyi biliyordu ve defaatle kendisinin ulusalcı olduğunu açıklamıştı. Çünkü Sayın Başbuğ, BOP kapsamında, PKK ile başlatılan "açılım" sürecinin, nereye varacağını herkesten çok daha iyi görüyor ve biliyordu. Bu plan ve hedefler bitmediği gibi Karadeniz'i içine alacak şekilde de genişledi. Sayın Başbuğ, tutuklanma, yargılanma ve mahkûmiyet dönemlerinde, bu sürecin işletiliş biçimini, oynanan büyük oyunu, ülke ve milletimizi bekleyen tehlikeleri bir bir anlatarak, vicdanlarda bırak aklanmayı kahraman olmuştu. Şimdi ise şikâyetçi olduğu büyük oyunun bir parçası oldu. Ülkemizde gözden kaçan ve taktiksel manada çok önemli gelişmelerde yaşanıyor. Meydanlarda, ekranlarda şunu kapatırız, bunu bitiririz vari söylemlerde bulunan, vatandaşa her daim korku aşılayan Hükümet, Meclis'te ha bire demokrasi paketleri hazırlıyor ve çıkarıyor. İnsana sormazlar mı; "söylediğinle, yaptığın neden birbirini tutmuyor."Yıllardır AKP, ülkeyi polis devletine götürüyor, AKP, Cemaatin önünü açtı, AKP sayesinde Cemaat polis okullarında, yetkili ve etkili makamlarda kadrolaştı, bu hayra alamet değil, diye satırlarımızda feryat ettik. Ama kabak bu gerçeği uymanın ötesinde destekleyen, ortak olan AKP'nin başına patladı. Adeta arkadan vuruldu. Şimdi AKP polis devletinden vazgeçmiş ve askere sığınmış durumda. AKP hükümetlerinin nezaretinde hapse atılan askerlere şimdi AKP, "askerimize kumpas kuruldu" diye sarılıyor. Görevdeki asker ise (Genelkurmay Başkanı) çoktan kamu görevlisi olduğunu açıkladı bile? Bir diğer gözden kaçan ise Sayın Başbuğ'un tahliyesinden bir gün önce gazeteci (!) Mehmet Barlas ile görüşmesidir. Kimdir Mehmet Barlas? Bu sorunun cevabını kendisi taa 1994 yılında TRT'de vermişti; "Her devrin adamıyım ve olacağım." Şimdi de AKP'nin adamı. Zoruma gitse de, kabullenemesem de, bu ülke siyasetinin ve iktidarlarının bir adamı (!) daha vardır; ABD. Hiçbir iktidar bu adamın (ABD'nin) çizgisinden sapmamıştır. Haliyle devrin adamları birbiriyle dosttur, her daim ilişkilidir. Daha basitçe; Angelina Jolie'yi, hepimiz film yıldızı, aktris olarak tanırız. Öyle midir? Mehmet Barlas'ı da gazeteci olarak tanırız. Öyle midir? Kısaca Sayın Başbuğ, Mehmet Barlas'la ne görüştü? Bu görüşme sonrası "serbestsin" kararı aklıma kumpasın kumpasını getirdi. Umarın yanılıyorumdur!!!