Batıyı hedef alan Erdoğan ‘Katolik nikahını’ unuttu

Milleti temsil ve devleti idare makamında olanların vicdanları ile nasıl ilişki kurduklarını hep merak etmişimdir.

Evet, kalabalıkları mazeretlerle, geçmiş ile veya gelecek ile ya da umut ile bir şekilde ikna ediyorlar. 

Örneğin temsil ve idare makamında oturanlar bir gün ak, dediklerine ertesi gün kara, bir gün su dediklerine yarın ateş, bugün dost dediklerine yarın düşman demelerini bir şekilde halka izah ediyor ve inandırıyorlar da! 

Ya vicdanlarına nasıl izah ediyorlar, nasıl inandırıyorlar bunu çok merak ediyorum.

Geçen meclisteki tartışmalara takıldım. Saadet Partili bir vekil, BTP Lideri Hüseyin Baş'ın bir hafta önceki tespitlerini sıralıyor ve Gazze'ye bombalayan uçakların pilotlarının, Konya'da eğitildiğini ifade ediyor. İktidar partisi vekilleri çılgına dönüyor.

Aslında her ikisi de haklı. İsrail ile malum askeri anlaşmaları imzalayan Erbakan hükümetiydi. İsrail ile dostlukta zirve yapan ise AKP. Gerçekler kayıt altındayken neden nasıl birbirlerini suçluyorlar. 

Veya CHP'de bir genel başkan değişimi yaşandı. Giden de, gelen de hem Atatürk'ü, hem de milli birliğimizi zan altında bırakacak açıklamalarda bulundu. Sonrada 'Atatürk'ün izindeyiz' dediler. Bu nasıl vicdandır, ben anlamıyorum!

Gazze'ye dönelim

C. Erdoğan, Filistin mitinginde vatandaşı heyecanlandırdı, çok büyük alkış aldı ama bizzat kendi ile çelişti, kendini yalanladı artı iktidarının duruşunu ifa etti.

Örneğin C. Erdoğan dedi ki; "Ey Batı, size sesleniyorum, siz yeniden bir hilal-haçlı mücadelesini mi estirmek istiyorsunuz? Eğer böyle bir gayretin içindeyseniz biliniz ki bu millet ölmedi, bu millet dimdik ayakta". 

Haç-hilal mücadelesi kötü bir şey mi, diye sorsam, bana demediğiniz kalmaz. 

Peki, C. Erdoğan, Haçlı seferlerini övmüş ve yaşanılanları unutun, demişti, desem ne dersiniz? 

AKP'li arkadaşlar çok şey der, MHP'li arkadaşlar kale almaz, CHP'li arkadaşlar ise ilgilenmez. Oysa ortada koskoca bir tarihi inkar ve batıya muhtaçlık profili vardır.

Bakın! O gün başbakan olan Erdoğan 13 Nisan 2011 günü Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada şöyle diyordu: 

"Haçlı Seferleri, iki kültürün, iki medeniyetin, iki dinin karşı karşıya gelmesinden ziyade, birbirini tanıması, birbirini anlaması ve birbirinden etkilenmesi sonucunu da doğurmuştur."

Başka? 

Bilimde, sanatta, mimaride, dilde, musikide, günlük yaşam alışkanlıklarında, hatta yeme-içme kültürlerinin transferinde Haçlı Seferleri son derece etkili olmuştur. 

Başka?

Haçlı Seferleri'ni derin hafızasından silemeyenler, kendi toplumlarına da bölgelerine de dünyaya da barış ve hoşgörü vaat edemezler."

Bu sözlerin tarihi olarak izahı yok, İslami olarak da izahı yok. Ama insanımız unuttu. Ya vicdanlar?

Katolik nikahı

C. Erdoğan diyor ki; "Amerika'sıyla, Avrupa'sıyla, iplerini onların tuttuğu tüm piyonlarıyla, merhum Mehmet Akif'in 'tek dişi kalmış canavar' diye tarif ettiği Batı'dan bahsediyorum. Gazze'deki katliamın da en büyük sorumlusu işte bu Batı'dır."

Ama aynı Erdoğan, o tek dişi canavarların kulübüne girmek için NAS'a rağmen kanun çıkartıyor. Dahası onlarla, 'Katolik nikahı' (bozulmayan nikah) kıymak istediklerini dile getiriyordu. 

Daha yeni iktidar oldukları yıl bir Ramazan günü İtalya'ya giden Başbakan Erdoğan, İtalya Başbakanı 'dostu' Berlusconi ile 'öğle' yemeğinde bir araya gelmiş ve ebedi arkadaşlıklarının ilk temellerini atmıştı.

Erdoğan bu yemekte AB davasına ne kadar bağlı olduğunu göstermek için "Avrupa ile Katolik nikahı kıydık" cümlesini sarf etmiş ve geri dönüşün olmayacağını mecazi bir dille belirtmişti.

Erdoğan 'Katolik nikahını' unuttu mu?

Hadi unuttu, diyelim. Millet, BOP'un eş başkanlarından biriyim, sözlerini nasıl unutur? Yahudi üstün hizmet madalyasını nasıl unutur? 1 Mart tezkeresini, Libya'nın İzmir'den vurulmasını nasıl unutur da bugün batı karşıtı söylemlerde bulunan iktidar partisini alkışlar?