‘Ben yoktum, Cumhurbaşkanıydım’

Tek parti iktidarının temel karakteri, "asla hatanı kabul etme, rakiplerine asla hak verme, ortaya çıkan olumsuzluklara fail bul, onu hedef göster" şeklinde özetlenebilir. 

Bazen dışarıdan fail bulamadıkları zaman içerden fail bularak bu açığı kapatıyorlar. Bu konuda sayısız örnek vardır. Son örnekleri dolar-faiz, kur gündemi altında kaldı. Bugün bunları hatırlatayım, dedim.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki, Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde yaptığı icraatları tek tek anlattıktan sonra "Ayrılırken kasası dolu dolu da bir belediye bıraktım! Paris'te ne varsa aynısı kazandırarak ayrıldım. Herkesle helalleşerek ayrıldım" cümlesini kurdu.

Ama ortaya çıktı ki, bazılarından helallik almamış. Hem de görevi devrettiği kişi ile!

Özhaseki'den görevi devralan Kayseri Büyükşehir Belediyesi'nin Eski Başkanı Mustafa Çelik bu açıklamaları yalanladı. 

Özhaseki'nin görevi devretmeden 3 ay önce 100 milyon (trilyon) faizli kredi çektiğini, 30 milyon lirayı harcadığını, kasada 70 milyon faizli para bıraktığını açıkladı. 

Mustafa Çelik, "Özhaseki'nin dolu dolu bir kasa bıraktım dediği konu budur. Kredi çekip borç aldığı parayı kasada bırakmış! 

Bu borcu da benim dönemimde kat be kat fazla faiziyle biz ödedik. Arkadaşın (Mehmet Özhaseki'nin) ütüsü bozulmasın diye açıklamadık. O dönem altını çaldırmak istemedim ama kazın ayağı öyle değilmiş! Şimdi bunları herkes görüyor" dedi.

 

Ben yoktum, Cumhurbaşkanıydım

Bu açıklamaların üzerinden 24 saat geçmemişti ki, aynı siyaset mantığı bu sefer Sayın Erdoğan'dan dile geldi.

Bir ödül töreninde konuşan Sayın Erdoğan, kendi partisine atıfta bulunarak şöyle dedi: "Başbakanlığım döneminde bu döviz rezervini 135 milyar dolara kadar çıkardık. Daha sonra bir düşüş yaşandı, yoktum. Cumhurbaşkanıydım. Şimdi yeniden 100 milyar doların üzerine döviz rezervimiz çıkmış vaziyette."

Sayın Erdoğan'ın olmadığı dönemde kim vardı? Ahmet Davutoğlu. Kim Ahmet Davutoğlu?

2015 yılı 31 Mayıs tarihinde AKP tarafından İstanbul Yenikapı'da bir fetih şöleni düzenlenmişti. AKP'nin bütün rütbelileri de oradaydı.

"Şeyhimiz Mahmut Efendi, Liderimiz Erdoğan' pankartıyla Türkiye gündemine gelen o şahısta oradaydı ve ilginçtir (!) onca rütbeli siyasetçiye rağmen on binlerce kişinin karşısına bu şahıs çıkmış ve 'biliyorsunuz ben her ay Beytullah'a giderim. Resulullah'ın mescidinde oturuyordum, ders yapıyordum. Rüyamda Davutoğlu'nu gördüm. Şurasında birim kodu yazıyor, burasında da başbakan yazıyordu. Ona, başbakanlık Resulullah tarafından verilmişti" diyordu.

Keyifler tam takırdı ve herkes çılgınca alkışlıyordu.

İşe bakın ki! (Haşa) Peygamberimiz tarafından görevlendirilen şahsı, Sayın Erdoğan şimdi devletin malını zarara uğratmakla, davaya ihanetle suçluyor. 

Davutoğlu ne dedi, ona bakalım!

"Sayın Erdoğan faiz politikalarının nasa dayandığı iddiasında bulunuyor. Cahilce bir iddia... Neden mi? Sayın Erdoğan'ın faiz politikalarıyla dünyanın en yüksek faizini bugün Türkiye ödüyorsa, bu nasın gereği değil, nasa karşı olduğunun işaretidir…

Sayın Erdoğan en azından bu kadarını bilirsiniz ki nas, 'emaneti ehline veriniz' diyor. Siz hiçbir konuda emaneti ehline vermediniz. Nası kullanmayın ekonomimizi bu politikalarla yerle bir ettiniz. Nasın ve manevi değerlerimizin üzerinden elinizi çekin. Ekonomiden de çekin, nasdan da çekin… Sayın Erdoğan her zamanki pişkinliğiyle bütün başarıları kendisine, bütün başarısızlıkları başkalarına atfetme alışkanlığıyla diyor ki, 'Başbakanlığım döneminde Merkez Bankası rezervleri maksimum düzeye çıkmıştı, daha sonra başbakanlığı bıraktım ve bu rezervler düştü'.  Sayın Erdoğan, bizim başbakanlığımız döneminde keşke Cumhurbaşkanlığı yetkileri içinde kalsaydınız da müdahale etmemiş olsaydınız, bugün Türkiye nereye gelirdi görürdünüz. Sizin yönettiğiniz bugünkü Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'nın rezervleri eksi 40 milyar dolardır ve 128 milyar dolar rezervi de damadınız eliyle tükettiniz. Çok açık ve net söylüyorum Sayın Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti'nin bugün ekonomik alanda düştüğü tablonun birinci sorumlusu siz, ikinci sorumlusu bir parti darbesiyle göreve getirdiğiniz düşük profilli başbakan ve üçüncü sorumlusu bizzat atadığınız damat bakanınızdır." Şöyle bakıyorum da! Hepsi haklı. Birbirleri üzerinden kendilerini aklıyorlar.

Tek haksız sen ve ben kaldım.