'Benim evim Ali'nin evidir'
Resûlullah (s.a.a.), "Tuba, Cennette bir ağaçtır. O ağacın kökü benim evimde, dalları ise cennet ehlini gölgelemektedir" buyurduğunda, "Ya Resûlallah, sana daha önce sorduğumuzda, Tuba'nın kökü Ali'nin evinde, demiştiniz" denilince, "Benim evimle Ali'nin evi bir değil mi?" buyurdu
19.04.2016 00:00:00
Kur'an?ı Kerim'in, akrabalık hakkına sahip olduklarını açıkça vurguladığı kimseler Ehl?i Beyt'tir: "Akrabaya hakkını ver..." (İsra, 26).
Her Müslüman'ın ödemek mecburiyetinde olduğu, "Akraba hakkını" ödemediği takdirde sorumluluğunu yerine getirmemiş olması ve beşte bir hakkın sahiplerinden olanlar Ehl?i Beyt'tir: "Biliniz ki kâfirlerden ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin muhakkak beşte biri Allah içindir. O da, Peygambere ve onun akrabalarına, yetimlere, miskinlere ve yolda kalmışlara aittir." (Enfal, 41).
Yine kâfirlerin, memleketlerinden gönüllü olarak verdikleri mallarda hakları olanlar onlardır: "Allah'ın, Peygamberine kâfir memleketler ahalisinden verdiği ganimet (veya vergi) Allah ve Peygamber için ona yakın olan akraba içindir."
Ayrıca "Ehl?i Beyt" olarak Cenab?ı Allah'ın hitabına mazhar olanlar da onlardır: "Ey Ehl?i Beyt Allah sizden her türlü günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor." (Ahzab, 33).
Ve yüce Allah'ın, Kur'an?ı Kerim de "Âl?i Yasin" diye selamladığı, "Selam olsun Yasin'e" buyurduğu ve üzerine salat ve selamı şu ayetle farz kıldığı insanlar onlardır: "Allah ve melekleri, Peygambere salavat getirirler, ey iman edenler siz de ona salat ve selam edin." (Ahzab, 56) Buhari, Sahih'inin Kur'an tefsiri kitabı, (Cüz, 3), Ahzab Suresi tefsirinde; Müslim, Salat kitabının, Peygambere salavat babında ve daha birçok muhaddis bu hadisi tahric etmiştir.
Resûlullah'a sorarlar: "Ya Resûlallah! Sana selam okumayı biliyoruz, fakat nasıl salavat getireceğiz, onu bilmiyoruz." Şöyle buyuruyor: "Deyin ki: Allahümme salli ala Muhammed ve ala Âl?i Muhammed." Böylece, onlara salavat getirmenin namazın bir parçası olduğu anlaşılmış oldu ve onun için âlimler, bu ayeti onların kında inen ayetlerden biri saydılar. Hatta İbn?i Hacer onların ayetlerinden olduğunu kabul ederek Savaik'inde yazmıştır.
"Tuba (ne mutlu) onlara! Ahirette en güzel barınak da onlarındır." (Ra'd, 29). Cennetin kapıları, onlara elbette ki açıktır. Sa'lebi, Büyük Tefsirinde bu ayetin manasını verirken, Peygamber'e (s.a.a.) isnat ettiği şu tahrici yapıyor: "Tuba, Cennette bir ağaçtı. O ağacın kökü benim evimde, dalları ise cennet ehlini gölgelemektedir" dediği zaman biri O'na, "Ya Resûlallah, sana daha önce sorduğumuzda, Tuba'nın kökü Ali'nin evinde, demiştiniz." Şu cevabı verir: "Benim evimle Ali'nin evi bir değil mi?"
Seçkin kişiler, Allah'ın izniyle hayırlar yapmakta ileri geçenler ve Allah'ın Kitabının vârisleri de onlardır ki, Cenab?ı Hak bu hususta onları şöyle tanımlamıştır: "Sonra biz Kitab'ı (Kur'an) seçtiğimiz kimselere miras olarak bıraktık. Bunların kimi nefislerine zulüm edicidir. Kimi muktasid, kimi de Allah'ın izniyle hayır yapmakta ileri geçendir. İşte bu çok büyük bir ihsandır." (Fatır, 32). Kuleyni, sahih bir senetle Salim'den şu tahrici yapmaktadır. Salim diyor ki: "İmam Bâkır'a (a.s.) bu ayetin manasını sordum, şöyle buyurdu: Hayırlar yapmakta ileri geçen İmam'dır (a.s.), Muktasid, imamı tanıyandır. Nefsine zulmeden de imamı tanımayandır." Ayrıca İbn?i Merdeveyh, Hz. Ali'nin (a.s.), bu ayetin tefsirinde, "Kitabın vârisleri biziz" dediğini rivayet etmektedir.
İbn?i Abbas'ın dediğine göre sırf Hz. Ali hakkında üç yüz ayet nazil olmuştur. Bazıları da der ki: "Ehl?i Beyt hakkında inen ayetler, Kur'an'ın dörtte birini teşkil eder." Bunu da yadırgamamak lazım, zira onlar Kur'an'la kardeştirler. İbn?i Asakir'in İbn?i Abbas'tan tahric ettiği bu hadis, Savaik'te (Fasıl 3. Bab 9. s. 76) kayıtlıdır.
Her Müslüman'ın ödemek mecburiyetinde olduğu, "Akraba hakkını" ödemediği takdirde sorumluluğunu yerine getirmemiş olması ve beşte bir hakkın sahiplerinden olanlar Ehl?i Beyt'tir: "Biliniz ki kâfirlerden ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin muhakkak beşte biri Allah içindir. O da, Peygambere ve onun akrabalarına, yetimlere, miskinlere ve yolda kalmışlara aittir." (Enfal, 41).
Yine kâfirlerin, memleketlerinden gönüllü olarak verdikleri mallarda hakları olanlar onlardır: "Allah'ın, Peygamberine kâfir memleketler ahalisinden verdiği ganimet (veya vergi) Allah ve Peygamber için ona yakın olan akraba içindir."
Ayrıca "Ehl?i Beyt" olarak Cenab?ı Allah'ın hitabına mazhar olanlar da onlardır: "Ey Ehl?i Beyt Allah sizden her türlü günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor." (Ahzab, 33).
Ve yüce Allah'ın, Kur'an?ı Kerim de "Âl?i Yasin" diye selamladığı, "Selam olsun Yasin'e" buyurduğu ve üzerine salat ve selamı şu ayetle farz kıldığı insanlar onlardır: "Allah ve melekleri, Peygambere salavat getirirler, ey iman edenler siz de ona salat ve selam edin." (Ahzab, 56) Buhari, Sahih'inin Kur'an tefsiri kitabı, (Cüz, 3), Ahzab Suresi tefsirinde; Müslim, Salat kitabının, Peygambere salavat babında ve daha birçok muhaddis bu hadisi tahric etmiştir.
Resûlullah'a sorarlar: "Ya Resûlallah! Sana selam okumayı biliyoruz, fakat nasıl salavat getireceğiz, onu bilmiyoruz." Şöyle buyuruyor: "Deyin ki: Allahümme salli ala Muhammed ve ala Âl?i Muhammed." Böylece, onlara salavat getirmenin namazın bir parçası olduğu anlaşılmış oldu ve onun için âlimler, bu ayeti onların kında inen ayetlerden biri saydılar. Hatta İbn?i Hacer onların ayetlerinden olduğunu kabul ederek Savaik'inde yazmıştır.
"Tuba (ne mutlu) onlara! Ahirette en güzel barınak da onlarındır." (Ra'd, 29). Cennetin kapıları, onlara elbette ki açıktır. Sa'lebi, Büyük Tefsirinde bu ayetin manasını verirken, Peygamber'e (s.a.a.) isnat ettiği şu tahrici yapıyor: "Tuba, Cennette bir ağaçtı. O ağacın kökü benim evimde, dalları ise cennet ehlini gölgelemektedir" dediği zaman biri O'na, "Ya Resûlallah, sana daha önce sorduğumuzda, Tuba'nın kökü Ali'nin evinde, demiştiniz." Şu cevabı verir: "Benim evimle Ali'nin evi bir değil mi?"
Seçkin kişiler, Allah'ın izniyle hayırlar yapmakta ileri geçenler ve Allah'ın Kitabının vârisleri de onlardır ki, Cenab?ı Hak bu hususta onları şöyle tanımlamıştır: "Sonra biz Kitab'ı (Kur'an) seçtiğimiz kimselere miras olarak bıraktık. Bunların kimi nefislerine zulüm edicidir. Kimi muktasid, kimi de Allah'ın izniyle hayır yapmakta ileri geçendir. İşte bu çok büyük bir ihsandır." (Fatır, 32). Kuleyni, sahih bir senetle Salim'den şu tahrici yapmaktadır. Salim diyor ki: "İmam Bâkır'a (a.s.) bu ayetin manasını sordum, şöyle buyurdu: Hayırlar yapmakta ileri geçen İmam'dır (a.s.), Muktasid, imamı tanıyandır. Nefsine zulmeden de imamı tanımayandır." Ayrıca İbn?i Merdeveyh, Hz. Ali'nin (a.s.), bu ayetin tefsirinde, "Kitabın vârisleri biziz" dediğini rivayet etmektedir.
İbn?i Abbas'ın dediğine göre sırf Hz. Ali hakkında üç yüz ayet nazil olmuştur. Bazıları da der ki: "Ehl?i Beyt hakkında inen ayetler, Kur'an'ın dörtte birini teşkil eder." Bunu da yadırgamamak lazım, zira onlar Kur'an'la kardeştirler. İbn?i Asakir'in İbn?i Abbas'tan tahric ettiği bu hadis, Savaik'te (Fasıl 3. Bab 9. s. 76) kayıtlıdır.