Bermekîler kimdir?
Abbasilerin vezirliğini yapan meşhur bir ailedir. Belh’deki Nevbahar Budist tapınağının rahiplerinden olan Bermek’in Müslüman olan oğlu Halid, Abbasi Devleti’nin kurulmasında büyük rol oynamıştır
23.01.2024 08:40:00
Hasan Parlak
Hasan Parlak





Abbasilerin vezirliğini yapan meşhur bir ailedir. Belh'deki Nevbahar Budist tapınağının rahiplerinden olan Bermek'in Müslüman olan oğlu Halid, Abbasi Devleti'nin kurulmasında büyük rol oynamıştır.
İlk Abbasi halifesi es-Seffah onu önce baş kâtipliğe, ardından da Beytü'l-malin idaresine ve vezirliğe atadı.
Bermekî ailesinin dördüncü ve son veziri olan Câfer b. Yahya'nın Harun Reşid ile yakın bir dostluğu vardı. Gece gündüz beraberdiler. Câfer bu şekilde büyük bir servet ve imtiyaz elde etmişti.
Bu ailenin Abbasiler içinde bu derece büyük bir servete ve imtiyaza sahip olması dikkat çekiyordu. Hatta devlete tamamen hâkim olacakları fikri oluşmaya başladı.
Bütün bunları fitne çıkmasına sebep oldu. Sonunda Câfer b. Yahya öldürüldü. Babası ve kardeşleri de hapishanede öldüler. Bu şekilde Bermekî ailesi tarih sahnesinden çekilmiş oldu.
Bu şartlar bir mânâda İmam Rıza'nın, imamlığını ilan etmesine yardım etti. Görevini ilan ederken, Harun Reşid'in kendisini öldürmeyeceğinden emindi. Arkadaşları kendisini uyarmış ve şöyle demişlerdi: "Büyük bir işi açığa vurdun. Biz halifenin sana bir şey yapmasından korkuyoruz."
İmam şu karşılığı vermişti: "Elinden gelen her şeyi yapacaktır. Ama benim aleyhime bir şey yapamaz."
İmam bu dönemde, yıkıcı fikir akımlarıyla mücadele etmeye ve İslam'ın özünü koruma çalışmalarına ağırlık veriyordu. İktidara yönelik bir tavır söz konusu olmadıkça bu faaliyetler de Harun Reşid'i pek ilgilendirmiyordu. Harun Reşid daha sonra Könce Rey şehrine, sonra da Horasan'a gitti ve ardından da Hicri 193 yılında öldü.
BU DÖNEMDEKİ SAPIK AKIMLAR
Harun Reşid'in dönemi ile oğlu Muhammed'in, kardeşi Memun tarafından öldürülmesi, yani Hicri 183 ve 198 tarihleri arasındaki dönem her alanda ciddi bozulma ve sapmaların yaşandığı bir dönem olmuştur.
Bu dönemde yöneticiler bizzat kendileri bazı görüşler ortaya atıyor ya da herhangi bir fikir ileri sürüyor ve Müslümanlar bu görüşler etrafında tartışmaya, münakaşaya tutuşuyordu.
Böylece Müslümanların dikkati yönetimden başka tarafa çevrilmiş oluyordu. Bu konuda en belirgin örnek Harun Reşid'in, "Kur'an'ın kadim olduğu" fikrini ortaya atmasıdır.
Harun Reşid bu fikrin benimsenmesini istiyor, buna karşı çıkanları öldürüyordu.
Bir gün huzurunda bir kimseyi öldürmüştü. Ona niçin böyle bir şey yaptığı sorulduğu zaman, "Onu öldürdüm çünkü o Kur'an mahluktur dedi" diye cevap verdi.
Oğlu Memun'un zamanında ise bu resmî görüş değişti. Memun babasının görüşünün aksini savundu. Ve "Kur'an'ın mahluk olduğu, kadim olmadığı" fikrinin kabul edilmesini mecbur kıldı. Bu konuda bazı âlimleri sınavdan geçirdiği bile oluyordu.
Halife Harun Reşid kendi görüşlerine uygun hareket eden âlimleri cesaretlendiriyor, onlara ikramda bulunuyordu. Bu konuda şu olay nakledilir:
Harun Reşid, Ebu Muaviye'nin ellerine su döküyordu ve şöyle diyordu: "Senin ellerine kimin su döktüğünü biliyor musun?"
Ebu Muaviye, "Hayır" dedi. Harun, "Ben döküyorum ve bunu ilme gösterdiğim saygıdan yapıyorum" dedi.
Harun Reşid saltanatına kutsallık kisvesi giydiren âlim ve şairleri de överdi. Şairin biri, kendisini, "Eminullah" diye nitelediği dört beyitlik bir şiir yazmıştı. Harun Reşid her bir beyte karşılık bin dinar verilmesini emretmişti ve "Bizi daha fazla övseydin biz de daha fazla verirdik" demişti.
Öte yandan, bu dönemde Gulat ve Vakifiyye gibi sapık akımlar da ortaya çıkmıştı. Ayrıca, halife Memun felsefe kitaplarının Yunanca'dan Arapça'ya tercüme edilmesini sağladı.
Aynı yıllarda kişisel görüş ile fetva vermek ve yine kişisel görüşe dayalı olarak Kur'an'ı tefsir etmek yaygınlaştı. Kıyas yöntemi bir kural haline geldi. Ki bu konuyu ayrıntılı olarak "İmam Câfer" adlı eserimizde ele almıştık." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)
İlk Abbasi halifesi es-Seffah onu önce baş kâtipliğe, ardından da Beytü'l-malin idaresine ve vezirliğe atadı.
Bermekî ailesinin dördüncü ve son veziri olan Câfer b. Yahya'nın Harun Reşid ile yakın bir dostluğu vardı. Gece gündüz beraberdiler. Câfer bu şekilde büyük bir servet ve imtiyaz elde etmişti.
Bu ailenin Abbasiler içinde bu derece büyük bir servete ve imtiyaza sahip olması dikkat çekiyordu. Hatta devlete tamamen hâkim olacakları fikri oluşmaya başladı.
Bütün bunları fitne çıkmasına sebep oldu. Sonunda Câfer b. Yahya öldürüldü. Babası ve kardeşleri de hapishanede öldüler. Bu şekilde Bermekî ailesi tarih sahnesinden çekilmiş oldu.
Bu şartlar bir mânâda İmam Rıza'nın, imamlığını ilan etmesine yardım etti. Görevini ilan ederken, Harun Reşid'in kendisini öldürmeyeceğinden emindi. Arkadaşları kendisini uyarmış ve şöyle demişlerdi: "Büyük bir işi açığa vurdun. Biz halifenin sana bir şey yapmasından korkuyoruz."
İmam şu karşılığı vermişti: "Elinden gelen her şeyi yapacaktır. Ama benim aleyhime bir şey yapamaz."
İmam bu dönemde, yıkıcı fikir akımlarıyla mücadele etmeye ve İslam'ın özünü koruma çalışmalarına ağırlık veriyordu. İktidara yönelik bir tavır söz konusu olmadıkça bu faaliyetler de Harun Reşid'i pek ilgilendirmiyordu. Harun Reşid daha sonra Könce Rey şehrine, sonra da Horasan'a gitti ve ardından da Hicri 193 yılında öldü.
BU DÖNEMDEKİ SAPIK AKIMLAR
Harun Reşid'in dönemi ile oğlu Muhammed'in, kardeşi Memun tarafından öldürülmesi, yani Hicri 183 ve 198 tarihleri arasındaki dönem her alanda ciddi bozulma ve sapmaların yaşandığı bir dönem olmuştur.
Bu dönemde yöneticiler bizzat kendileri bazı görüşler ortaya atıyor ya da herhangi bir fikir ileri sürüyor ve Müslümanlar bu görüşler etrafında tartışmaya, münakaşaya tutuşuyordu.
Böylece Müslümanların dikkati yönetimden başka tarafa çevrilmiş oluyordu. Bu konuda en belirgin örnek Harun Reşid'in, "Kur'an'ın kadim olduğu" fikrini ortaya atmasıdır.
Harun Reşid bu fikrin benimsenmesini istiyor, buna karşı çıkanları öldürüyordu.
Bir gün huzurunda bir kimseyi öldürmüştü. Ona niçin böyle bir şey yaptığı sorulduğu zaman, "Onu öldürdüm çünkü o Kur'an mahluktur dedi" diye cevap verdi.
Oğlu Memun'un zamanında ise bu resmî görüş değişti. Memun babasının görüşünün aksini savundu. Ve "Kur'an'ın mahluk olduğu, kadim olmadığı" fikrinin kabul edilmesini mecbur kıldı. Bu konuda bazı âlimleri sınavdan geçirdiği bile oluyordu.
Halife Harun Reşid kendi görüşlerine uygun hareket eden âlimleri cesaretlendiriyor, onlara ikramda bulunuyordu. Bu konuda şu olay nakledilir:
Harun Reşid, Ebu Muaviye'nin ellerine su döküyordu ve şöyle diyordu: "Senin ellerine kimin su döktüğünü biliyor musun?"
Ebu Muaviye, "Hayır" dedi. Harun, "Ben döküyorum ve bunu ilme gösterdiğim saygıdan yapıyorum" dedi.
Harun Reşid saltanatına kutsallık kisvesi giydiren âlim ve şairleri de överdi. Şairin biri, kendisini, "Eminullah" diye nitelediği dört beyitlik bir şiir yazmıştı. Harun Reşid her bir beyte karşılık bin dinar verilmesini emretmişti ve "Bizi daha fazla övseydin biz de daha fazla verirdik" demişti.
Öte yandan, bu dönemde Gulat ve Vakifiyye gibi sapık akımlar da ortaya çıkmıştı. Ayrıca, halife Memun felsefe kitaplarının Yunanca'dan Arapça'ya tercüme edilmesini sağladı.
Aynı yıllarda kişisel görüş ile fetva vermek ve yine kişisel görüşe dayalı olarak Kur'an'ı tefsir etmek yaygınlaştı. Kıyas yöntemi bir kural haline geldi. Ki bu konuyu ayrıntılı olarak "İmam Câfer" adlı eserimizde ele almıştık." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.