MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Sabah gazetesine verdiği röportajda oldukça dikkat çekici açıklamalarda bulundu.
İfadelerinde talimat verircesine bir üslup kullanması, ister istemez başlıktaki soruyu sormamıza neden oluyor: Bunlar tavsiye mi, talimat mı?
Bazı başlıkları biraz irdeleyelim.
Bahçeli, terörsüz Türkiye süreci kapsamında yerine kayyum atanan eski Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk ve eski Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in görevlerine iadelerini istedi.
Soru şu: Eğer Sayın Türk ve Sayın Özer'in görevden alınmaları, yerlerine kayyum atanmaları kanunlara göre olduysa, Bahçeli'nin talimatıyla görevlerine iade edilmelerinin izahı nasıl olur? Şayet görevlerine iade edilirlerse, o zaman bu tür görevden almaların hukuki değil de siyasi kararlarla olduğunun ispatı olmaz mı?
Bahçeli komisyon ve terörsüz Türkiye süreciyle alakalı da şunları söyledi:
"Komisyonda mutabakata varılmış olan hususlar Meclis'e, Meclis Başkanlığımızın yönlendirmesiyle aktarılırsa Meclis'te bu konular tartışılır ve yasalaşacak konular yasalaşır, mutabakata varılacak konular üzerinde bir kez daha durulur. Netice itibarıyla terörsüz Türkiye başarılı şekilde sonuçlandırılır."
Bu sefer hukuka bir talimat değil, komisyona bir talimat. Millet iradesini temsil eden Meclis, bu şekilde mi işlemesi gerekiyor? Üstelik bu kadar hassas konularda bu acele niye?
Sayın Bahçeli'nin şu sözleri de dikkat çekici: "Meclis'teki komisyonda her şey değerlendiriliyor. Barış tek kanatlı bir kuş değildir. Barışı uçurabilmek için ikinci kanadının da olması gerekiyor. Barışın tek kanadı Öcalan tarafından gerçekleştirilmiştir, PKK feshedilmiş ve silahlar bırakılmıştır."
Burada biraz durmak gerekiyor. Teröristbaşı Öcalan, PKK'ya kendini feshetmesi ve silah bırakması noktasında çağrıyı yaptı, bu doğru, ama PKK bu talimata uyarak gerçekten kendini feshetti mi, silah bıraktı mı?
PKK'nın Suriye kolu SDG, bu çağrının muhatabı olmadıklarını açıklayarak, topu taca attı.
PKK'nın Kandil ayağı ise bir kongre yaptı, buna fesih kongresi dedi ama kendini feshetmedi, faaliyetlerine aynen devam ediyor. Sembolik bir silah bırakma töreni yaptı, 30 PKK'lı terörist yanan bir kazanın içine eski silahlarını bıraktı, sonra da tekrar inlerine dönerek, daha teknolojik yeni silahlarını aldılar.
Bu sembolik eylemlerden yola çıkarak Sayın Bahçeli nasıl, "Barışın tek kanadı Öcalan tarafından gerçekleştirilmiştir, PKK feshedilmiş ve silahlar bırakılmıştır" diyebiliyor? Bu ifadeler dezenformasyon, halkı yanıltıcı bilgi değil mi?
Bahçeli, röportajının devamında, İYİ Parti'ye, PKK'yı örnek gösteriyor, "Herkese sorumluluk düşüyor. PKK bu sorumluluğu üstlenmiştir, Türkiye'deki yasal partiler de en az PKK kadar sorumluluk almak zorundadır" diyor.
Şu işe bakın, TBMM'de, Öcalan'ın talepleriyle oluşturulan komisyona katılmayarak tek doğru hareket eden parti İYİ Parti. Ve Sayın Bahçeli, bu partiye, "En az PKK kadar sorumluluk almak zorundadır" tavsiyesinde ya da talimatında bulunuyor.
50 binden fazla insanımızı şehit etmiş olan bir terör örgütü nasıl, neyin sorumluluğunu almış da, İYİ Parti en az onun kadar sorumluluk alacak?
Terör örgütünü bu şekilde rol model olarak göstermek, terörsüz Türkiye sürecinin ne kadar büyük bir yanlış olduğunu ispatlamıyor mu?
Sayın Bahçeli, İmamoğlu davası ile ilgili de şunları söylüyor: "Haklılar ise beratları sağlanmalı, suçlular ise cezayı almalılardır. Ekim ayı içerisinde iddianameler hazırlanmalı, kamuoyu ile paylaşılmalı ve mahkemeler başlamalıdır. Ve kısa zamanda da sonuçlanabilecek bir çalışma ortamına girebilmelidir. Bunu da yapabilecek çok değerli yargı mensubu var, bunlara da güvenmeliyiz."
Bu talimat kime veriliyor? Hakimlere mi, savcılara mı, yoksa davanın takipçisi olan hükümete ve Sayın Erdoğan'a mı?
Bir süredir, Cumhur İttifakı ortakları arasında bir gerilim olduğu biliniyor. Siyasilerimize yakın olan bazı holdinglere yapılan operasyonlar bu gerilimin görünen yüzü denilebilir. Bakalım daha neler göreceğiz?
Görülüyor ki, Bahçeli'nin önceliği terörsüz Türkiye adıyla devam eden İmralı'nın, perde arkasında ise küresel taleplerin yerine getirilmesi. Sayın Erdoğan'ın önceliği ise, cumhurbaşkanlığını bir şekilde devam ettirebilmek ve bu noktada rakipleri devre dışı bırakmak.
Bakalım, kimin öncelikleri galip gelecek, bunu zamanla göreceğiz.
Bu arada Sayın Bahçeli'ye ilginç bir soru soruluyor, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile aralarındaki dostluğun nasıl olduğuna dair.
Bence böyle bir sorunun sorulması bile bir şeylerin iyi gitmediğini gösteriyor.
Bahçeli'nin cevabı şöyle:
"Sayın Cumhurbaşkanımızla dostluktan ziyade bulunduğu makama karşı MHP'nin gösterdiği bir özen ve saygı vardır. Şu anda Sayın Cumhurbaşkanımıza tam destek veriyoruz. Sosyal ve ekonomi meselelerinde sıkıntılar olabilir ancak bunlar aşılmayacak konular değil. İleride şartlar ne olursa olsun Sayın Cumhurbaşkanımızın görevine devamından yanayım. 2028'de de devam etmeli. Eğer tekrar bir cumhurbaşkanlığı adaylığını düşündüğü zaman MHP olarak tam desteğimizi vereceğiz."
Burada ülkemizin ve milletimizin menfaatine bir 'devam' talebi mi var yoksa, MHP'nin ittifak ile elde ettiği kazanımların devamı için mi?
Cumhurbaşkanlığının devamı bir tavsiye mi, yoksa talimat mı?
Bir de sosyal medya konusu var.
Sayın Bahçeli diyor ki, "Sosyal medyanın kökü kazınmalı. Bana kalsa yarım saatin içinde sosyal medyanın hepsini kapatırım."
Bu ülkeye siyasetçiler mi daha büyük zarar verdi, yoksa sosyal medya mı? Elbette ki siyasetçiler.
Peki, siyaset kurumunun kökünü kazıyalım, yarım saatte kapatalım diyebiliyor muyuz? Çok saçma değil mi?
Sosyal medyanın kapatılması değil, böyle faydalı bir mecraın doğru olarak kullanılmasının sağlanması lazım.
Ama iktidar sahiplerinin çıkarlarını korumak adına değil, ülkenin ve milletin çıkarları için.
- Gençlerimiz uyuşturucu bataklığında! / 18.09.2025
- Dünya, İsrail'in Gazze soykırımı karşısında bu kadar mı aciz? / 17.09.2025
- Terörsüz Türkiye için önce gençlerimize sahip çıkmalıyız! / 16.09.2025
- Sayın Bahçeli tavsiye mi ediyor, talimat mı veriyor? / 13.09.2025
- Gençlerin suça meyletmesi ceza ile önlenebilir mi? / 12.09.2025
- Millet iradesine saygı, sandığa saygıdan geçer / 11.09.2025
- Türkiye, SDG’ye operasyon yapabilir mi? / 10.09.2025
- Türkiye ekonomisinde yaprak dökümü / 09.09.2025
- Bütünleşik muhalefet sözde kalmamalı / 06.09.2025