Bazı ilahiyatçı veya olmayan prof'larımızın "İslam'da evrim var" iddiaları ise, inanın evrimbilim kadar İslam, bilim ve akıldışıdır. Yaşam tarihinde, bitkiler-hayvanlar-insanlar şeklinde görülen kronolojik bir sıralama vardır. Bu hem bilimin, hem de dinin önermesidir. Ama bu sıralama esnasında, ne tedrici bir gelişme, ne tekamül, ne de bir evrim asla söz konusudur. Yaşam tarihi; zaman zaman yaşanan "toplu ortaya çıkmalar" ve zaman zaman görülen "toplu yok olmalar" tarihidir. Bu bilimsel gerçek ise, zaten bir tedrici gelişmeyi (evrimi) kesinlikle ortadan kaldırmaktadır. Bilimsel olan da, Kur'ani olan da budur. Bunun dışındaki iddia laf salatasıdır.
Söz konusu programların sonuncusuna telefonla katılan bir prof'umuzun, ilk Darwin, (MÖ. altıncı yüzyılda yaşamış) Anaksimondros'tu iddiasını duyunca da şaşmamak elde değildi. Evrimbilimden gelen bu iddia için, günümüzün en önemli evrimbilimcilerinden Stephan Joy Gould bile, "kitaplarda yer alan böyle bir iddia budalalıktır" derken bunu ileri sürmek bilmemenin ötesinde bir şey değildir (üstelik, Anaksimondros gibi MÖ. 5-6'ncı yüzyılın düşünürleri "her şeyin başlangıcı su"dur dedikleri için yaratılışçı bile sayılabilmeleri gerekirken bunu yapmak anlaşılır değildir). Hele anlı şanlı evrimbilimci olmayan prof'larımızın, balıklar 400 milyon yıl önce yaşamış, kuşlar ve çiçekli bitkiler yine milyonlarca yıl önce ortaya çıkmıştır şeklindeki evrimbilimci iddiaları yazıp çizmeleri ise başka alemdir.
Bunun gibi, yılları önce bir dergimizin, "ne insan ne hayvan" başlığı altında, Neandertal adamı denilen evrimbilimci safsatayı esas alarak, kapaktan verdikleri haberin söz konusu programda malzeme olarak gösterilmesi de, geçmişte yapılan bir yanlışlığın nelere sebebiyet verdiğini ortaya koyması açısından ilginç olmuştur. O dergide söz konusu haber çıktığında, kendilerine önce sözlü olarak yanlışlık yapıldığını belirtmiş, istek üzerine yazılı olarak gönderdiğim görüşlerim ise anlaşılmaz bir şekilde dikkate bile alınmamıştı. Bu kardeşlerimiz benzer bir hatayı zaman zaman Nuh Tufanı konusunda da yapmakta, bilemedikleri bir konuyu öğrenmeye bile niyetleri olmadan, evrim bilimci-ateist insanların iddialarını ve de M. Tevrat'tan gelen görüşleri sayfalarına taşımaktadırlar.
Şu veya bu nedenle Anadolu'dan İstanbul'a gidip bir anda kendini yazılı ve görsel medyanın içinde bulan birtakım insanlar, bilgi sahibi olmadan ülkeyi aydınlatmaya, kimileri de pireye kızıp feminist olmaktadırlar. İslamcı elit diye tanımlanan bir başkası bir konferansta "küreselleşme" ile ilgili konuşuyor ama, "küreselleşmenin" dünkü emperyalizmin yeni adı olduğunu bile bilmiyor. Öyle olunca da, üniversiteli gençler "küreselleşmenin edebiyatımıza faydası ne oldu?" diye sormadan edemiyorlar. "Postmodernizm" diyerek hadiseleri yorumlayanlar ise, her devrin kendi zamanında modern olduğundan haberi bile olmadan, modern-modern sonrası şeklindeki bir ayrımın çağdışı-gerici Avrupa merkezci bir ayrımlama olduğunu bile bilmeden, medeniyetin bir bütün olduğundan, modernizmin ise emperyalizm olduğundan haberleri bile olmadan yazıp çizip, yorumluyorlar.
Köşesinden "izleyen" ama göremeyen biri, yaratılışın bilimsel delili olan Big-Bang Kuramı için, bu kuramı kimin ortaya koyduğunu bile bilmeden "Hawking'in ortaya attığı kafadan saçma teori olarak bulduğunu" söyleyebiliyor, ama merak edip de bilen birine sormuyor. Söz konusu kuramın, yaşamı ve ahiret hayatını bilimsel bir gerçek olarak ortaya koyan iddialar manzumesi olduğunu bile öğrenmek istemiyor.
Bilim adamı, aydını, gazetecisi-yazarı, hacısı hocası bu olan bir topluluğun Demirsoy'lara kızmaya hakkı yoktur. Sayın Demirsoy bilmiyor, bilmediği için de bence öğrenmek istiyor. Fakat, bunu kim yapacak? Din adına bir şey öğrenmek istese bunu sorabileceği kaç tane (prof.. gibi unvanları kastetmiyorum) bilim adamımız var? Cevat Babuna hocamızdan başka bir tek yetişmiş bilim adamımız yok. Varsa henüz ortaya çıkmadı diyorum (evrimbilimciler arasında ise hiç yok, kendi iddialarını bile bilmiyorlar).
Önceliğimiz bilmek olmalıdır. Bilmediğimizi bilmek zorundayız. Bir "tarihsel kültürel model"e sahip olmadığımızı bilmek zorundayız. Böyle bir modeli ortaya koyabilecek olanlar olsa da, onları da istemediğimizi bilmek zorundayız. Birilerinin, kabahatin bizde olduğunu bilmelerine rağmen ise, karşı düşman oluşturarak kendi dümenlerini İslam adına sürdürdüklerini de bilmek zorundayız. Bilemediğimiz için de bu durumdayız.
Bilmek zorunda olan bir kişi daha vardır ki o da, sayın Ali Demirsoy'dur. Çünkü, kendi ilmi bile ona inançsızlığı yasaklamaktadır. İşte sayın Demirsoy'un yaratılışın başlangıcı hakkındaki görüşleri: "Başlangıçta bir kozmik öz veya baz vardı... Başlangıçtaki bu kozmik öz kararlığını yitirdi. İşte karasız hale geçen bu enerji kütlesi, ki mistik düşünenlerin -Tanrı tarafından verilen yaratılsın (ol) emri idi- tüm boyutlara doğru korkunç bir hızla yayılmaya ve yayıldıkça soğumaya, galaksiler, yıldızlar, gezegenler halinde düzenlenmeye başladı" (Demirsoy, Kalıtım ve Evrim, 1999, s. 24). "Başlangıçta, belki de santimetre küpü milyarlarca ton olan bir kozmik öz ya da baz vardı... İşte kararsız hale geçen bu enerji kütlesi, ki mistik düşünceler bu anı Tanrı tarafından verilen -yaratılsın- emrinin buyurulduğu an olarak kabul ederler, tüm boyutlara doğru korkunç bir hızla yayılmaya ve yayıldıkça soğumaya, galaksiler, yıldızlar, gezegenler halinde düzenlenmeye başladı... İşte bu sıfır noktasında gerçekte hiç bir şey yoktu (Sadece Yaratan vardı) Yani enerji ve madde kavramları da, bir sıfır noktasına göre düşünmeye alışmış insan için görecelidir. Çünkü tüm yargılarımızda bir sıfır noktasından hareket etmeyi düşünce sistemimizin temeli saymışız. Acaba, aslında gerçekten hiçbir şey yok mu ve her şey göreceli mi?" (Demirsoy, Evrenin Çocukları, 1997, s. 43).
İşte sayın Demirsoy'un kıyamet olacağına dair görüşleri: "Albert Eiınstein'ın formüllerine göre, evren ya genişlemeye devam edecek -evrenin nefes alması- ya da tekrar biraraya gelerek çökecektir-Evrenin nefes vermesi-... Din kitaplarındaki kıyamet, belki, bu çöküşün simgesel tarifinden başka bir şey değildir" (Demirsoy, Evrenin Çocukları, 1997, s. 41). "Bu yayılma (evrenin genişlemesi), çoğu astrofizikçiye göre sonsuz olamaz... Tüm sistemler kararlı, yani değişmez duruma geçecektir... Ya da... bir büzülme başlayacaktır. Bu büzülme evrenin nefes vermesi, büyümesi gibi milyarlarca yıl sürecek... tüm cansız ve canlı varlıklar, onların oluşturduğu her düzeydeki kültür, büyük bir patlama ile bir noktaya birleşecek ve her şey bir anda yok olacaktır. Çağlarca tariflenmeye çalışılan kıyamet fiziki anlamda olacaktır" (Demirsoy, Kalıtım ve Evrim, 1999, s.25).
20'nci yüzyıl ilmi ateizmi yasaklamış, yaratılışı ispatlamıştır. Tartışılmaz gerçek budur, bilim adamı da bunu itiraf eden kişi olmalıdır.
Ahmet Musaoğlu
Söz konusu programların sonuncusuna telefonla katılan bir prof'umuzun, ilk Darwin, (MÖ. altıncı yüzyılda yaşamış) Anaksimondros'tu iddiasını duyunca da şaşmamak elde değildi. Evrimbilimden gelen bu iddia için, günümüzün en önemli evrimbilimcilerinden Stephan Joy Gould bile, "kitaplarda yer alan böyle bir iddia budalalıktır" derken bunu ileri sürmek bilmemenin ötesinde bir şey değildir (üstelik, Anaksimondros gibi MÖ. 5-6'ncı yüzyılın düşünürleri "her şeyin başlangıcı su"dur dedikleri için yaratılışçı bile sayılabilmeleri gerekirken bunu yapmak anlaşılır değildir). Hele anlı şanlı evrimbilimci olmayan prof'larımızın, balıklar 400 milyon yıl önce yaşamış, kuşlar ve çiçekli bitkiler yine milyonlarca yıl önce ortaya çıkmıştır şeklindeki evrimbilimci iddiaları yazıp çizmeleri ise başka alemdir.
Bunun gibi, yılları önce bir dergimizin, "ne insan ne hayvan" başlığı altında, Neandertal adamı denilen evrimbilimci safsatayı esas alarak, kapaktan verdikleri haberin söz konusu programda malzeme olarak gösterilmesi de, geçmişte yapılan bir yanlışlığın nelere sebebiyet verdiğini ortaya koyması açısından ilginç olmuştur. O dergide söz konusu haber çıktığında, kendilerine önce sözlü olarak yanlışlık yapıldığını belirtmiş, istek üzerine yazılı olarak gönderdiğim görüşlerim ise anlaşılmaz bir şekilde dikkate bile alınmamıştı. Bu kardeşlerimiz benzer bir hatayı zaman zaman Nuh Tufanı konusunda da yapmakta, bilemedikleri bir konuyu öğrenmeye bile niyetleri olmadan, evrim bilimci-ateist insanların iddialarını ve de M. Tevrat'tan gelen görüşleri sayfalarına taşımaktadırlar.
Şu veya bu nedenle Anadolu'dan İstanbul'a gidip bir anda kendini yazılı ve görsel medyanın içinde bulan birtakım insanlar, bilgi sahibi olmadan ülkeyi aydınlatmaya, kimileri de pireye kızıp feminist olmaktadırlar. İslamcı elit diye tanımlanan bir başkası bir konferansta "küreselleşme" ile ilgili konuşuyor ama, "küreselleşmenin" dünkü emperyalizmin yeni adı olduğunu bile bilmiyor. Öyle olunca da, üniversiteli gençler "küreselleşmenin edebiyatımıza faydası ne oldu?" diye sormadan edemiyorlar. "Postmodernizm" diyerek hadiseleri yorumlayanlar ise, her devrin kendi zamanında modern olduğundan haberi bile olmadan, modern-modern sonrası şeklindeki bir ayrımın çağdışı-gerici Avrupa merkezci bir ayrımlama olduğunu bile bilmeden, medeniyetin bir bütün olduğundan, modernizmin ise emperyalizm olduğundan haberleri bile olmadan yazıp çizip, yorumluyorlar.
Köşesinden "izleyen" ama göremeyen biri, yaratılışın bilimsel delili olan Big-Bang Kuramı için, bu kuramı kimin ortaya koyduğunu bile bilmeden "Hawking'in ortaya attığı kafadan saçma teori olarak bulduğunu" söyleyebiliyor, ama merak edip de bilen birine sormuyor. Söz konusu kuramın, yaşamı ve ahiret hayatını bilimsel bir gerçek olarak ortaya koyan iddialar manzumesi olduğunu bile öğrenmek istemiyor.
Bilim adamı, aydını, gazetecisi-yazarı, hacısı hocası bu olan bir topluluğun Demirsoy'lara kızmaya hakkı yoktur. Sayın Demirsoy bilmiyor, bilmediği için de bence öğrenmek istiyor. Fakat, bunu kim yapacak? Din adına bir şey öğrenmek istese bunu sorabileceği kaç tane (prof.. gibi unvanları kastetmiyorum) bilim adamımız var? Cevat Babuna hocamızdan başka bir tek yetişmiş bilim adamımız yok. Varsa henüz ortaya çıkmadı diyorum (evrimbilimciler arasında ise hiç yok, kendi iddialarını bile bilmiyorlar).
Önceliğimiz bilmek olmalıdır. Bilmediğimizi bilmek zorundayız. Bir "tarihsel kültürel model"e sahip olmadığımızı bilmek zorundayız. Böyle bir modeli ortaya koyabilecek olanlar olsa da, onları da istemediğimizi bilmek zorundayız. Birilerinin, kabahatin bizde olduğunu bilmelerine rağmen ise, karşı düşman oluşturarak kendi dümenlerini İslam adına sürdürdüklerini de bilmek zorundayız. Bilemediğimiz için de bu durumdayız.
Bilmek zorunda olan bir kişi daha vardır ki o da, sayın Ali Demirsoy'dur. Çünkü, kendi ilmi bile ona inançsızlığı yasaklamaktadır. İşte sayın Demirsoy'un yaratılışın başlangıcı hakkındaki görüşleri: "Başlangıçta bir kozmik öz veya baz vardı... Başlangıçtaki bu kozmik öz kararlığını yitirdi. İşte karasız hale geçen bu enerji kütlesi, ki mistik düşünenlerin -Tanrı tarafından verilen yaratılsın (ol) emri idi- tüm boyutlara doğru korkunç bir hızla yayılmaya ve yayıldıkça soğumaya, galaksiler, yıldızlar, gezegenler halinde düzenlenmeye başladı" (Demirsoy, Kalıtım ve Evrim, 1999, s. 24). "Başlangıçta, belki de santimetre küpü milyarlarca ton olan bir kozmik öz ya da baz vardı... İşte kararsız hale geçen bu enerji kütlesi, ki mistik düşünceler bu anı Tanrı tarafından verilen -yaratılsın- emrinin buyurulduğu an olarak kabul ederler, tüm boyutlara doğru korkunç bir hızla yayılmaya ve yayıldıkça soğumaya, galaksiler, yıldızlar, gezegenler halinde düzenlenmeye başladı... İşte bu sıfır noktasında gerçekte hiç bir şey yoktu (Sadece Yaratan vardı) Yani enerji ve madde kavramları da, bir sıfır noktasına göre düşünmeye alışmış insan için görecelidir. Çünkü tüm yargılarımızda bir sıfır noktasından hareket etmeyi düşünce sistemimizin temeli saymışız. Acaba, aslında gerçekten hiçbir şey yok mu ve her şey göreceli mi?" (Demirsoy, Evrenin Çocukları, 1997, s. 43).
İşte sayın Demirsoy'un kıyamet olacağına dair görüşleri: "Albert Eiınstein'ın formüllerine göre, evren ya genişlemeye devam edecek -evrenin nefes alması- ya da tekrar biraraya gelerek çökecektir-Evrenin nefes vermesi-... Din kitaplarındaki kıyamet, belki, bu çöküşün simgesel tarifinden başka bir şey değildir" (Demirsoy, Evrenin Çocukları, 1997, s. 41). "Bu yayılma (evrenin genişlemesi), çoğu astrofizikçiye göre sonsuz olamaz... Tüm sistemler kararlı, yani değişmez duruma geçecektir... Ya da... bir büzülme başlayacaktır. Bu büzülme evrenin nefes vermesi, büyümesi gibi milyarlarca yıl sürecek... tüm cansız ve canlı varlıklar, onların oluşturduğu her düzeydeki kültür, büyük bir patlama ile bir noktaya birleşecek ve her şey bir anda yok olacaktır. Çağlarca tariflenmeye çalışılan kıyamet fiziki anlamda olacaktır" (Demirsoy, Kalıtım ve Evrim, 1999, s.25).
20'nci yüzyıl ilmi ateizmi yasaklamış, yaratılışı ispatlamıştır. Tartışılmaz gerçek budur, bilim adamı da bunu itiraf eden kişi olmalıdır.
Ahmet Musaoğlu