Birileri küreselleşme adı altında, “sınırları aradan kaldıralım”, “özgürlük getirelim” gibi yalanlarla aslında milletleri parçalama ve onların bütün değerlerini yok edip sömürme noktasında adımlar atarken, bir kişi var ki, kadrosuyla beraber tüm zamanını birlik ve beraberliğe ve gerçek barışa adamıştır.
O da, hepinizin malumu, Prof. Dr.
Haydar Baş’tır.
“Yurtta sulh, cihanda sulh” ideali Sayın Baş’ın projeleriyle hayat bulmaktadır.
Bu projeleri 3 ana başlıkta toplayabiliriz:
Milli Ekonomi Modeli, Sosyal Devlet-Milli Devlet tezi ve
Ehl-i Beyt külliyatı…
Önce Milli Ekonomi Modeli’nden başlayalım.
İktisadi bağımsızlık bütün bağımsızlıkların temelidir. İktisadi bağımsızlığa kavuşamayan ülkeler, borç almak mecburiyetindedir ve “borç alan her zaman emir alır”.
Borç verenler -özellikle de borç alanlar işgal kapsamındaysa- borç alanların asla düze çıkmasını istemezler ve verdikleri akıl ve emirlerle hep bunu sağlamaya çalışırlar.
İktisaden bağımlı olan bir devlet, milletini koruyamaz, milletine hizmet edemez, siyasi, hukuki, askeri her noktada da bağımlı hale gelir ve neticede vatan da gider, mal da, namus da, din de ve sonunda can da…
İşte bu noktada Sayın Baş’ın Milli Ekonomi Modeli bir can simidi gibi ortaya çıkmaktadır. Model, bir ülkenin başka hiçbir ülkeye ihtiyaç duymadan varlığını devam ettirebileceği bir para politikası, kaynak politikası, üretim-tüketim politikası, enerji politikası ortaya koymaktadır.
Milli Ekonomi Modeli’nin tüm maddeleriyle birlikte hayata geçirildiği devlet gerçek “Milli Devlet”tir. Ekonomisini sağlam zemine oturtan bir devlet artık her konuda kendi projelerini üretmeye ve hayata geçirmeye başlar.
O devletin milli bir siyaseti, milli bir eğitimi, askeri stratejisi, hukuku vardır. Böyle bir devletin tek amacı sınırları içinde yaşayan vatandaşlarına azami derecede hizmet götürmektir.
Devletinden gerekli hizmetleri alan milletin içine dışarıdan ya da içeriden fitne girmesi oldukça zordur.
Ekonominin milli olması ve devletin de milli olması küresel sömürülerin önündeki en büyük caydırıcı güçtür. Böyle bir devlet ve milletle kimse karşı karşıya gelmek istemez.
Tabi bu saydıklarımız olayın zahiri boyutu… Bir de işin dini ve manevi kısmı vardır.
Neticede birlik ve beraberliği bozmak isteyenlerin, milletleri kaosa ve çatışmaya sürükleyenlerin kullandıkları en önemli argüman dindir. Batı dünyası ve İsrail, tarihin bütün dönemlerinde dini sömürü amaçları için kullanmaktan asla geri durmamışlardır. Onlar için din, dünyevi menfaatlere ulaşmada bir vasıtadır.
Halbuki gerçekte din Allah’a ulaşmak içindir, dünyanın bütün nimetleri, sahip olunan her şey Allah’a olan kulluğumuzu yerine getirmek için sadece bir vasıtadır.
İşte Peygamber Efendimizden (SAV) sonra bu yolu bizlere dört dörtlük yaşatacak olan müşahhas örneğin adına biz Ehl-i Beyt diyoruz.
Bu açıdan da bakıldığında gerçek tevhit yani birlik ve beraberlik yalnız ve yalnız Ehl-i Beyt’in gemisine binmekle mümkündür. Ehl-i Beyt’siz bir birlik asla mümkün değildir.
Özetle ifade etmek gerekirse, Prof. Dr. Haydar Baş, attığı her adımda birliği ve beraberliği ortaya koymaktadır.
Milli Ekonomi Modeli’nin uygulandığı ve Ehl-i Beyt sevdasıyla yoğrulmuş olan Milli Devletlerin bulunduğu bir dünya kaos ve karmaşanın, sömürünün tamamen bittiği, insanların tek bilek tek yürek olduğu, Allah’ın rahmetinin ve bereketinin sağanak sağanak yağdığı huzurlu bir dünya olacaktır.